Spor

Yazarların maç yorumları...

Hiddink'in genç-leştirme operasyonu yaptığı A Milli Takımımız ilk yarıda Arda'nın golüyle üstünlüğü yakaladı.

30 Mart 2011 03:00

T24 - Hiddink'in genç-leştirme operasyonu yaptığı A Milli Takımımız ilk yarıda Arda'nın golüyle üstünlüğü yakaladı. İkinci devre kontrollü oyuna dönen ay-yıldızlılar, Gökhan Gönül'le rahatladı.
 
A Milli Takım, 2012 umutlarının peşini bırakmadı. Volkan'ın kurtardığı penaltı gecenin son armağanıydı.


İŞTE YAZARLARIN MAÇ YORUMLARI:


Rıdvan Dilmen: Tedirginlik ve Arda Turan  

Dün de anladım ki, bizim ülkemizde gerek kulüp takımları gerekse de Milli Takımımız, bu tarz "Tamam mı devam mı?" maçlarında gerçek kalitesinin altında kalıyor. Bu karşılaşmada gerçekten çok ciddi oynuyoruz. Takımlarımızın disiplin olarak bir problemi de yok. Çok da mücadele ediyoruz. Ama oyun kalitemiz, oyuncularımızın bireysel kalitesinin iyi seviyede olmasına rağmen beklenen kadar iyi olmuyor.
Ligimizin ikinci yarısında oynanan, Fenerbahçe'nin bir Antalyaspor maçını düşünelim. Ya da Trabzonspor'un Manisa deplasmanındaki oyununu. Kulüp takımları o maçlarda nasıl tedirginse, Milli Takımımız da dün aynı şekilde tedirgin, yaratıcılıktan uzak, garantici ve kontrollüydü. Bu tarz bir stratejiyle kazanma arzusundaydık.
Allah'tan Arda gibi bir yeteneği var futbolumuzun. Muhtemelen Guus Hiddink, yüzde 100 hazır olmasa da Arda'yı, bu yeteneğini ve skoru değiştirme özelliğini bilerek ilk 11'de başlattı. Oyuna ve skora baktığımızda karşılığını da aldı.

ÜÇ POZİSYON ÜÇ TAKIMDAN! 

Dünkü maçın gösterdiği bir başka nokta da Milli Takım'da bir kadro istikrarının yakalanması gerekliliği... Maçta Türkiye adına oluşan üç önemli pozisyona bakarsak, Trabzonsporlu Selçuk İnan'ın pasında takım arkadaşı Burak Yılmaz pozisyona girdi. Galatasaraylı Hakan Balta, taç atışından Arda Turan'a asist yaptı. İkinci golde de Semih Şentürk, Fenerbahçeli Gökhan Gönül'e golü attırdı. Bu üç pozisyon bile, Milli Takım'da kadro istikrarının şart olduğunu gözler önüne seriyor. Yetenekli genç oyuncularımız var. Bu oyuncuların yanında, tecrübeli ve formda oyuncularla da yola devam edilmeli. 

Her şeye rağmen Euro 2012 yolunda çok önemli bir üç puan alındı dün gece... Kendi sahamızda ikincilik için, kalite olarak olmasa da, kağıt üstünde en ciddi iki rakibimizi yendik. Belçika'nın ardından Avusturya'ya da ciddi darbe oldu bu mağlubiyet. Grup şu an avantajlı konuma geldik. Elbette bu takımlarla deplasmanda oynayacağımız maçlar ve evimizdeki Almanya maçı Euro 2012'de olup olmayacağımızı belirleyecek.


Metin Tekin: Burak değil, Semih

Euro-2012 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine gidebilmek için çok önemli bir sınavdı dünkü Avusturya maçı... Dün gece kazanmadan daha ilerisini düşünmek çok zor görünüyordu. Ve üç puanı almayı başardık dün gece... 

Sahaya çıkan ilk 11'e baktığımızda Burak'ın en uçta kullanılması endişe yaratmadı değil... Burak, o bölgede sık oynayan bir isim değil. Santrfor özelliği yok. üstelik, Burak'ı orada kullanınca hem onun kanattaki özelliklerinden mahrum kalıyoruz, hem de Semih gibi gerçek bir santrfordan. Belli ki, Hiddink önde santrfor oynattığı futbolcunun koşu özelliği olmasını istiyor. Bu anlamda tercihini Burak'tan yana kullanmış olabilir. Bu tercihle, yavaş olsa da topa sahip olarak oynamayı başardık ama defans arkasına ve arasına koşular yapacak oyuncu eksikliğimiz pozisyon üretmemizi engelledi; etkili olamadık. Golü oyunla değil; Arda'nın becerisi, Avusturya savunmasının büyük hatası ile bulduk. 

Ben Mehmet Ekici'nin neden ilk 11'de oynadığını merak ediyordum. Belli ki Hiddink Mehmet Ekici'den çok umutlu. Yetenekli, ayakları iyi, topu kaybetmeyen bir futbolcu. Ama o da koşuyla değil, topu ayağına isteyen bir futbolcu tipi. Böyle olunca tamamen pas yapan (oldukça yavaş) ama etkili olamayan bir görüntü çizdi. 


3 HAZİRAN BİR FİNALDİR 

Dün en çok Selçuk'u beğendim. Gerçekten Selçuk artık Trabzon'un olduğu gibi Milli Takım'ın da çok önemli bir orta saha oyuncusu olma yolunda. Futbolu artık iyice demlenmiş.
Aslında dünkü kadro özellikle ön tarafta yeni isimlerden kuruluydu; yeni bir jenerasyonun başlangıcı gibiydi. Hamit'i bir kenara koyduğumuzda gerçekten çok genç bir kadro vardı. Birbirleriyle az oynamış olmaları en büyük handikaplarıydı. Belki ileride çok daha iyi olabilirler. Yine de uluslararası deneyimi ve yapabilirliği olan Semih ile başlamak ve santrforda Semih'i oynatmak daha mantıklı görünüyor bana... Avusturya'ya gelince... Avrupa'nın ortasında hala yeni bir jenerasyon yakalayamamış bir takım. Belçika maçını izledikten sonra tahmin ettiğim seviyede bir takım buldum. Belli bir oyun yapısı oynamaya çalışan ama beceri anlamında çok yetersiz bir ülke futbolu. Bundan sonra asıl rakibimiz Belçika olacaktır. Bu nedenle 3 Haziran'daki maç grubun ikincilik finalidir.


Levent Tüzemen: Kazanma duygusu...

Arda Turan gibi futbol yetenekleri üst düzeyde olan bir oyuncunun Galatasaray ve Milli Takım için ne kadar önemli olduğunu Kadıköy'de gördük. Arda'nın yokluğunda hem Milli Takım hem de Galatasaray çöktü. Milli Takım'ın Avusturya'ya karşı aldığı galibiyeti sadece Arda'ya bağlamak diğer oyuncuların emeğine haksızlık olur. 

Görünen gerçek; oyun zekası mükemmel olan, topu nasıl kullanacağını, ne zaman pas vereceğini, nerede nasıl çalım atacağını bilen, topla buluştuğunda çevre kontrolünü yapabilen Arda gibi yaratıcı bir oyuncunun nimetlerinden Milliler dün gece fersah fersah faydalandı.
Arda sadece oynayan değil, oynatan, kendine olan güveniyle arkadaşlarına güven ile moral aşılayan ve en önemlisi maçın sonucuna doğrudan etki edebilen yıldız bir oyuncu. Avrupa'ya gitmek tabii Arda'nın hedefleri arasında olmalıdır. Ama bu hedef Galatasaray'a yapacağı hizmetler bittikten sonra gerçekleşmelidir. Arda'ya Türk futbolunun ihtiyacı var. Allah'ın bir daha ona sakatlık vermemesini diliyorum. 


BURAK TOP TUTAMADI 

Yarışırken değişmek zordur, risklidir, sancılıdır. Hazırlık maçlarındaki radikal değişimi Hiddink'in doğru bir kararla yumuşattığını gördük. İlk on birde milli maç tecrübesi yüksek ve EURO 2008'i yaşamış 5 oyuncu vardı. 

Avusturya'yı yenerken takım olarak iyi mücadele ettik ama geleceğe yönelik güven veren bir futbol ortaya koyamadık. Oyuncuların birbiriyle oynama alışkanlığının olmaması yüzünden takım ritmini yakalayamadık, isabetli pas alışverişini ve dengeli hücum girişimlerini yapamadık. Sprinter kimliğe sahip Burak tek forvet olarak hareketli çalışkan ve mücadeleciydi ama önde top tutma özelliği olmadığı için hücumda yeterince çoğalamadık. Güçlü bir Semih, Hiddink'in elini güçlendirir. 

Servet, Balta, Gökhan Gönül, Volkan, Hamit ve futbola olan susamışlığıyla Arda'nın tecrübesiyle maça ağırlığımızı koyduk.

Bir atasözü şöyle der: "Kazanmaktan alınacak en büyük ders kazanabileceğimizi öğrenmektir." Milli Takım uzun süredir unuttuğu kazanmak duygusuyla nihayet tanıştı. Bu üç puana en çok Hiddink sevinmiştir.


Ömer Üründül: İyi oynamadan 3 puan

Avusturya moralsiz ve yorgundu. İki önemli hücum oyuncuları son Belçika karşılaşmasında sakatlanmıştı. Bir de en önemli oyuncusu Arnautoviç yedek çıkınca maç başlamadan her şey lehimizeydi. 

İlk yarıda topa sahip olup oyuna hükmeden taraf bizdik. Ancak ofansif girişimlerimiz etkisizdi.
Plan program yoktu, olması da mümkün değildi. Günümüz futbolunda saha içinde iyi organize olabilmek için oturmuş bir sistemin ve kadro istikrarın olacak. Biz de her ikisi de eksik.
Dün geceki kadro birbirlerinin özelliklerini tanıyan, birlikte beraber oynamış bir kadro değildi. Bilhassa kapanan rakiplere karşı sırtı kaleye dönük oynamasını bilen bir nokta santrfor mutlaka gerekliyken Hiddink ilginç bir tercihle Burak'ı santrfor rolüne soyundurdu. Burak yapısı itibariyle ya kenar forvet oynar ya da nokta santrforun partneri olarak çift forvet rolünde... İşte yanlış kadrodan dolayı son derece tedirgin olan, top kullanmakta zorluk çeken rakip karşısında ilk yarıda hazırlanmış tek pozisyon bulabildik. Bunu da Burak kaçırdı. 


BU SİSTEMDE SEMİH ŞART 

Başta Ekrem olmak üzere çift stoperin de katıldığı amatörce hatalar zincirinden taç atışı sonucu Arda'nın akılcılığıyla öne geçtik.

İkinci devrede de değişen fazla bir şey yoktu. Rahatlamak için mutlaka ikinci gole ihtiyacımız vardı. Hiddink'in mutlaka Semih'i oyuna alması gerekiyordu. Tam sıkıntılı bir döneme girmişken, Semih oyuna dahil oldu. Önce Nuri'ye mükemmel bir gol asisti yaptı, hatalı bayrak bu pozisyonu engelledi. Ardından da Gökhan'ı kaçırdı, o da gol oldu. 

Volkan penaltıyı kurtarınca son sekiz dakikada stres yaşamaktan kurtulduk ve üç puanı iyi oynamasak da kazandık. 

Rakibin kontratak oyuncularının sakatlıklardan dolayı sahada olmayışı ve dört gün önce maç oynamalarının yorgunluğu bizim takım savunmamızı rahatlattı. 

Dün bir anlayamadığım konu tüm duran toplarımızı Mehmet Ekici'nin kullanmasıydı. Hiddink'in bu konuda Selçuk'un özelliğini bilmesi gerek. Bu atışları hiç olmazsa paylaştırmalıydı.