Ekonomi

"Yata kata, lüks otomobile Hazine garantisi"

"Hazine 'Benim yasal sınırım belli, size önceden söylemiştim; ödeme yapmam' diyebilecek mi?

27 Nisan 2017 19:35

Hakan Özyıldız*

Değerli gazeteci kardeşim Sefer Yüksel’in Habertürk’teki haberini okuyunca, geçirdiğim vertigo atağından kaynaklanan başımın dönmesi, biraz daha arttı.

Habere göre; Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletiyle verilen kredilerin toplamı 140 milyar lira olmuş. Alınan kredilerin bir kısmı amacına uygun olarak yatırımlar için kullanılmış. Bankacılılara göre; alınan kredilerin önemli bölümünün arsa alımına, lüks arabaya, ofis yeri satın alınmasına harcanmış. Hatta bazıları para fazla geldiği için bir bölümünü başka bankaya mevduat olarak yatırmışlar. Bazı firmalar da daha önce aldıkları KMH (Kredili Mevduat Hesabı) ile rotatif kredilerini, KGF kefaletine haiz kredileriyle kapatmışlar. “Bankacılar, şu ana kadar kullandırılan kredilerin yüzde 30’unun yeniden yapılandırma ve kredi kapama için kullanılmış olabileceğini tahmin ediyor”.

Bu garabet durumu açıklayabilmek için, önce kısaca kredinin ne olduğunu sonra da neden Hazine garantisinden bahsettiğimi açıklamaya çalışacağım.
Kredinin en temel anlamı güvendir. Diğer bir deyimle, kredi şimdi verilen para karşılığında, gelecekte bir gün geri ödeme yapılacağı inancının ve beklentisinin belirtisidir. Burada esas olan alına paranın üretime, gelir getiren bir alanda kullanılmasıdır. 

Böylelikle taksiti ve anapara vadesi gelince geri ödenebilecek, bankada mevduatı bulunan ve kredi olarak dağıtılan mudinin parası riske edilmeyecektir.
Kredilerin üretime, gelir getiren faaliyetlere kullandırılmamasının sonucu sıkıntılı olur. Tahsilat sorunlarının ortaya çıkması ve önce bankaların sonra da sorunun büyüklüğüne bağlı olarak, ekonominin zora girmesi anlamına gelir. Aynen son Küresel Kriz öncesinde Amerika’da bol keseden dağıtılan mortgage kredileri hikayesinde olduğu gibi.  
Krizden çıkışın hikayesini takip edenler iyi bilirler. Önce ABD Hazinesi sonra FED ve Avrupa Merkez Bankası trilyonlarca doları/Euro’yu finansal sektöre akıttı. Şimdi geri alamıyorlar, oldukları yerde debeleniyorlar.

Gelelim işin Hazine garantisi bölümüne.

Kanun, Hazine’ye 25 milyar liralık bütçe kaynağını KGF kefaletleri için kullanabileceğini söylüyor. Hazine’de yasal düzenlemeler yaparak, eğer KGF kefaletine haiz kredilerde batak olursa, toplamın sadece yüzde 7’lik bölümünü kabul edeceğini belirtti. Yani yukarıdaki 140 milyar son toplam olsa, bunun 9,8 milyar liralık bölümünü kabul edilecek. Eğer batık miktarı bunun üstüne çıkarsa yükü kredi veren bankalar üstlenecekler.

Ancak kanun ilk çıktığında ilgililer, KGF aracılığıyla 250 milyar liralık kredi dağıtılacağı müjdesini vermişlerdi. Bu miktara ulaşılması için bankalar arasında bir yarış var. Eğer hedefe ulaşılırsa bu toplamın yüzde 7’si, 17,5 milyar lira ediyor.
Burada iki konuya değinmek lazım.

İlki üretime gitmeyen, lüks otomobil, yat, ofis alınan kredilere neden kefalet veriliyor? Olurda batık krediler bunlardan olursa Hazine, %7 sınırına girdi diye ödeme yapacak mı? Dar ve sabit gelirliden KDV, ÖTV toplayarak edindiği kaynağı, ekonomiyi canlandırıyor diye bunlara verecek mi? Benim vertigolu başım “Hayır” diyor.

İkincisi, eğer ekonomi benlenen büyüme ivmesini yakalayamaz ve kredi borcu olan işletmeler yeterli gelir artışı sağlayamazsa ne olacak? Diğer bir deyimle, geri ödenemeyen krediler, de facto nedenlerle, yüzde 7 sınırını geçip, örneğin yüzde 10’lara, yüzde 15’lere çıkınca Hazine “Benim yasal sınırım belli, size önceden söylemiştim. Ödeme yapmam” diyebilecek mi? Önceki deneyimlerim bunun çok zor olduğunu gösteriyor. Yükün büyüme olasılığı var.

Dolayısıyla KGF acilen kefalet verdiği kredileri detaylı bir incelemeye tabi tutmalı ve kamuoyunu da bilgilendirmelidir. 


Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır