Gündem

Yasemin Çongar: Barzani'ye tehdit, barışa tehdit

Yasemin Çongar'ın Taraf gazetesinde bugün (13 Ekim 2010) yayımlanan yazısı.

13 Ekim 2010 03:00

T24 - Irak’ın Kürdistan bölgesinde bir “hayalet” geziniyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin hayatını değil sadece, bölgenin ve Türkiye’nin barış umutlarını da tehdit edebilecek bir hayalet bu...

Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve işadamlarıyla birlikte yarın Erbil’e gidecek; ziyaretin ev sahipliğini bizzat Mesud Barzani yapacaktı. Ancak bu gezi son dakikada, “Barzani’nin programındaki bir değişiklik nedeniyle” kasım ya da aralıkta belirsiz bir tarihe ertelendi.

Bölgedeki bir kaynak, Barzani’nin programındaki değişikliği “ciddi bir güvenlik tehdidinin alınmış olmasına” bağlıyordu dün.

Nitekim Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani’nin yönettiği bölgesel istihbarat teşkilatının (Parastin) bir gün önce yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Parastin’in genelde imtina ettiği türden bir uyarıydı bu; “Irak Kürdistanı’nın iktisadi, siyasi ve güvenlik ortamını zayıflatmaya yönelik bir terör saldırısı ihbarı alındığı için istihbarat ve emniyet güçlerinin alarma geçirildiği” belirtiliyor ve bölge halkından “daha dikkatli olmaları, şüphe uyandıran bir durumla karşılaşmaları halinde ilgili makamları bilgilendirmeleri” isteniyordu. Açıklamada, saldırıların “bölge dışından gelmesinin muhtemel” olduğu da vurgulandı.


Ankara yakından izliyor

Amerikan işgalinin sonu yaklaşırken ve genel seçimlerden yedi ay sonra Bağdat’ta hâlâ hükümet kurulamamışken, Irak’ın en “istikrarlı” bölgesi olan Kürdistan’daki bu yeni tehdit algısı, Türkiye’nin güvenliğini de ilgilendiriyor. Bölgenin karışması, yeni bir Şii-Sünni-Kürt koalisyonunun işe başlamasıyla Bağdat’ta merkezî otoritenin sağlanmasını ve Irak’ın genel istikrarını zora sokacağı gibi, PKK militanlarının Kandil’den inip eve dönmeleri planını da sabote edecektir.

Irak Kürdistanı’nda, doğrudan Mesud Barzani’yi ya da yakın çevresini hedef alacak muhtemel bir saldırının yaratacağı kaos, Türkiye’nin, 2011 seçimlerinin ertesine kadar devam edecek uzun bir “ateşkes” sürecinde kalıcı barışa dönük adım atma hayalini boşa çıkarabilir. Bütün bu nedenlerle, Ankara’daki istihbarat ve güvenlik birimlerinin, Erbil’e yönelik son tehdidi çok ciddiye alıp yakından takip ettiklerini sanıyorum.


Ensar-el İslam şüphesi

Bölgeden gözünü, kulağını hiç ayırmayan bir başka başkent de, haliyle Washington. Obama yönetimi kaynakları, “Irak Kürdistanı’nda yeni bir tehlike mi var” sorusuna tek bir isimle cevap veriyorlardı dün: “Ensar-el İslam.”

Amerikalılar, adı Türkçede “İslam’ın Partizanları” anlamına gelen bu Sünni Kürt örgütünü, “Irak’taki El Kaide’nin sağ kolu” sayıyorlar malum. Örgütün lideri Ebu Abdullah el Şafi ve iki biraderi, bu yılın 3 mayısında, Irak polisinin operasyonuyla Bağdat’ta yakalanmıştı. Operasyonu mümkün kılan istihbarat ise doğrudan Parastin’den, yani Barzani’den gitmişti.

Şimdi Ensar-el İslam’ın yeni bir eylem dalgası planladığı belirtiliyor. Nitekim, Irak polisi, bundan tam iki hafta önce Süleymaniye’de gerçekleştirilen intihar saldırısının “Ensar-el İslam’ın işi” olduğunu açıkladı. O saldırıda, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin “şehri” olarak bilinen Süleymaniye’nin Derz Kalesi yakınında toplanan peşmergeler hedef alındı ve üst düzey bir Kürt yetkiliyle dokuz peşmerge öldü.


Bağdat’ta hükümet şansı

Türkiye’de de sempatizanlarının ve bazı hücrelerinin bulunduğu belirtilen, dönem dönem operasyonların hedefi olan Ensar-el İslam’a karşı, Washington, Erbil, Bağdat ve Ankara arasında öteden beri istihbarat işbirliği var. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın göreve başlaması sonrasında, bu işbirliğine ilişkin mutabakatın perçinlendiği söyleniyor. Ama ben, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Mesud Barzani arasında dün gerçekleşen telefon görüşmesinin “son güvenlik tehdidi” ile ilgili olup olmadığını sorunca, Ankara’daki diplomatlardan, “Esas konu hükümetti” cevabını aldım. “Hükümet” derken, Bağdat’ta ziyadesiyle uzayan yeni koalisyon hazırlığından söz ediyorlardı, tabii.

Ankara, Irak hükümetinin yeniden kurulması gecikince, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi ve istikrarlı bir koalisyonun ortaya çıkması için gayet aktif çaba harcadı. Yakın çevresi, Davutoğlu için, “Bodrum’da tatildeyken bile, Bağdat’tan misafir ağırlıyordu” diyerek, bakanın, muhtemel koalisyon ortaklarıyla yakın teması hiç kesmediğine vurgu yapıyor.

Burada, Ankara’nın, İyad Allawi liderliğindeki El Irakiye İttifakı’na yakın tavrı dikkat çekiyor ister istemez. Bizim diplomatlar bu tavrı, “Herkesle konuşuyoruz, El Irakiye’ye yakın algılanmamız ise, herhangi bir partiyi tercih etmemizden değil ama Bağdat’ta etnik ve mezhep temelli siyasetin dışına çıkarak, bütünleştirici olabilecek bir alternatifin önemine inanmamızdan...” diye açıklıyorlar.

Irak Başbakanı Nuri el Maliki’ye bakarsanız, Bağdat’taki yeni koalisyon gelecek hafta bile kurulabilir. Ankara’daki yetkililer ise, “İlerleme var ama hiç belli olmaz” diye temkinli konuşuyorlardı dün. Yine de, Bağdat’tan gelen haberler, Şii siyasetçi El Maliki’nin başbakanlık koltuğunu koruyacağı, Talabani’nin cumhurbaşkanlığını bırakmayacağı, buna karşılık, seçimin galibi Allawi’nin Meclis Başkanlığı’nı, El Irakiye’nin de kilit bakanlıkları alacağı bir formülün ağırlık kazandığı yönünde...

Esasen, Bakan Çağlayan’la TÜSİAD heyetinin Erbil ziyaretinin ertelenmesini, “koalisyon pazarlığında son safhaya gelinmiş olmasına” bağlayanlar da var. Dilerim öyledir ve dilerim, Erbil’deki yeni tehdit algısı tez aşılır.

Bu, bizim barışımız için de elzem zira.


Yasemin Çongar'ın Taraf gazetesinde bugün (13 Ekim 2010) yayımlanan yazısı...