Kültürlerin alışverişi kültürlerin birbirini ezmesi değil, birbirlerini zenginleştirmesi olduğunu belirten Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Yaşar Kemal, "Kültürü yozlaşmış bir halk, dumura uğramıştır, yaratıcı gücü kalmamıştır, ölüme mahkum edilmiştir. Bir kültürün yok edilmesi insanlığımızdan da bir parçanın yok edilmesidir" dedi.
Diyarbakır'da düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansı'na gönderdiği mesajda Yaşar Kemal, katılımcılara “Bu Bir Çağrıdır” kitabından da yer alan "Çok hatalar yaptık ama umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır. ..." sözlerini hatırlattı.
Yaşar Kemal’in mesajı şöyle:
Değerli Barış ve Demokrasi Konferansı katılımcıları,
Bugün sizinle birlikte olamadım, sizlere bir önceki konferansta da, her fırsat buldukça da söylediğim, yazdığım düşüncelerle sesleniyorum. Dileğim bu sözlere gerek kalmayacak günlerin gelmesi...
Hep dedim ve diyorum, dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin kendine özgü bir rengi, bir kokusu vardır. Dünyamız, bu bin çiçeğinden dolayı güzel, zengin, çeşitlidir. Kültürler her zaman birbirlerini beslemişlerdir. Kültürlerin alışverişi kültürlerin birbirini ezmesi değil, birbirlerini zenginleştirmesidir, beslemesidir. Bir çiçeğin yok edilmesi dünyadan bir rengin, bir kokunun, bir aşılanmanın da yok edilmesidir. Kültürü yozlaşmış bir halk, dumura uğramıştır, yaratıcı gücü kalmamıştır, ölüme mahkum edilmiştir. Bir kültürün yok edilmesi insanlığımızdan da bir parçanın yok edilmesidir.
Bir toplum, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, haklıdır. Zulmü kadar zalim, yaratıcılıktan yoksun, zayıftır. Irkçılık ise en korkunç hastalıktır. İnsanlık yıkımının altında, insanların yüreğine nefret tohumlarının altında ırkçılık vardır. Türkiyeyi düşünce düşmanlığına, demokrasi düşmanlığına itmekte, kuşaklarımızın bağışlayamayacağı felaketlerde ırkçılığın büyük payı olmuştur.
Bize gereken demokrasicilik oynamaya kalkışmadan, demokrasi kisvesi altında hiç bir gayri insani baskı düzeni sürdürmeyen demokratik bir düzenin kurulmasıdır. Demokrasi bir gereksinmedir. Demokrasi bir denge düzenidir. İnsanların onuruyla yaşadığı, kimsenin temel insan haklarından yoksun bırakılmadığı bir düzendir.
Onuruyla yaşamak, kendi dilini ve kültürünü de onurla taşımak ve yaşatmak demektir. Bu temel bir insan hakkıdır. Bir dil de salt konuşulmakla yaşamaz. Bir dilin yaşaması için, o dilde eğitim olması, dil kurumları, akademileri, enstitüleri olması gerekir.
Yirmi yıldan fazladır Kürt sorunu konusunda yazdıklarımı “Bu Bir Çağrıdır” kitabımda bir araya getirdim. Önsözde söylediklerimin bazılarını size bir kez daha tekrarlıyorum:
Çok hatalar yaptık ama umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır. ...
Bu ülkede yaşayan herkesin diline, dinine, tüm insan haklarına sahip olduğu, onuruyla yaşadığı gerçek bir demokraside çözülmeyecek sorun yoktur. Hele ki habire itildiği çözümsüzlüğe kardeşlik bağları ile direnen Türklerle Kürtler arasında...
Ey Türk halkı, Kürt halkı, bu toprakların kültür zenginliği olan tüm halklar, sözüm hepinizedir... Bugün bu ülkede yaratıcılığımız eksilmişse, vicdanımız vurdumduymaz olmuşsa, şiddet hayatımızın her alanında üstümüze çökmüşse, hiçbir kuruma güvenimiz kalmamışsa, bunlar bir kuşak ömrü süregelen bir kirli savaşın insanlığımızda açtığı yaralardır.
... Ben diyorum ki bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle elele verelim.
Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.