Gündem

Yaşar Kemal: Bir dilin yaşaması için, o dilde eğitim olması gerekir

Yaşar Kemal, 'Bir dil de salt konuşulmakla yaşamaz. Bir dil de salt konuşulmakla yaşamaz. Bir dilin yaşaması için, o dilde eğitim olması, dil kurumları, akademileri, enstitüleri olması ge­rekir' dedi

15 Haziran 2013 17:31

Kül­tür­le­rin alış­ve­ri­şi kül­tür­le­rin bi­rbi­ri­ni ez­me­si de­ğil, birbirlerini zenginleştirmesi olduğunu belirten Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Yaşar Kemal, "Kül­tü­rü yoz­laş­mış bir halk, du­mu­ra uğ­ra­mıştır, ya­ra­tı­cı gü­cü kal­ma­mıştır, ölü­me mah­kum edilmiştir. Bir kültürün yok edilmesi insanlığımızdan da bir parçanın yok edilmesidir" dedi.

Diyarbakır'da düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansı'na gönderdiği mesajda Yaşar Kemal, katılımcılara “Bu Bir Çağrıdır” kitabından da yer alan "Çok ha­ta­lar yap­tık ama umut­suz­lu­ğa düş­me­nin bir ge­re­ği yok.  Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır.  ..." sözlerini hatırlattı.

Yaşar Kemal’in mesajı şöyle:

Değerli Barış ve Demokrasi Konferansı katılımcıları,

Bugün sizinle birlikte olamadım, sizlere bir önceki konferansta da, her fırsat buldukça da söylediğim, yazdığım düşüncelerle sesleniyorum. Dileğim bu sözlere gerek kalmayacak günlerin gelmesi...

Hep dedim ve diyorum,  dün­ya bin çi­çek­li bir kül­tür bah­çe­si­dir. Her çi­çe­ğin ken­di­ne öz­gü bir ren­gi, bir ko­ku­su var­dır. Dün­ya­mız, bu bin çi­çe­ğin­den do­la­yı gü­zel, zen­gin, çe­şit­li­dir. Kültürler her zaman birbirlerini beslemişlerdir.  Kül­tür­le­rin alış­ve­ri­şi kül­tür­le­rin bi­rbi­ri­ni ez­me­si de­ğil, birbirlerini zenginleştirmesidir,  bes­le­me­si­dir.  Bir çiçeğin yok edilmesi dünyadan bir rengin, bir kokunun, bir aşılanmanın da yok edilmesidir.  Kül­tü­rü yoz­laş­mış bir halk, du­mu­ra uğ­ra­mıştır, ya­ra­tı­cı gü­cü kal­ma­mıştır, ölü­me mah­kum edilmiştir. Bir kültürün yok edilmesi insanlığımızdan da bir parçanın yok edilmesidir.  

Bir toplum, hoş­gö­rü­sü ka­dar güç­lü, sağ­lam, hak­lıdır. Zul­mü ka­dar za­lim, ya­ra­tı­cı­lık­tan yok­sun, zayıftır. Irkçılık ise en korkunç hastalıktır.  İn­san­lık yı­kı­mı­nın al­tın­da, insanların yüreğine nefret tohumlarının altında ırkçılık vardır. Tür­ki­ye­yi dü­şün­ce düş­man­lı­ğı­na, de­mok­ra­si düş­man­lı­ğı­na itmekte, ku­şak­la­rı­mı­zın ba­ğış­la­ya­ma­ya­ca­ğı fe­la­ke­tlerde ­ ırk­çı­lığın büyük payı olmuştur.

Bi­ze gereken de­mok­ra­si­ci­lik oy­na­ma­ya kal­kı­şmadan, de­mok­ra­si kis­ve­si al­tın­da­ hiç bir gay­ri in­sa­ni bas­kı dü­ze­ni sürdürmeyen  de­mok­ra­tik bir dü­ze­nin ku­rul­ma­sı­dır. De­mok­ra­si bir ge­rek­sin­me­dir. De­mok­ra­si bir den­ge dü­ze­ni­dir. İnsanların onuruyla yaşadığı, kimsenin temel insan haklarından yoksun bırakılmadığı bir düzendir. 

Onuruyla yaşamak, kendi dilini ve kültürünü de onurla taşımak ve yaşatmak demektir. Bu temel bir insan hakkıdır.  Bir dil de salt konuşulmakla yaşamaz. Bir dilin yaşaması için, o dilde eğitim olması, dil kurumları, akademileri, enstitüleri olması ge­rekir.

Yirmi yıldan fazladır Kürt sorunu konusunda yazdıklarımı “Bu Bir Çağrıdır” kitabımda bir araya getirdim.  Önsözde söylediklerimin bazılarını size bir kez daha tekrarlıyorum:  

Çok ha­ta­lar yap­tık ama umut­suz­lu­ğa düş­me­nin bir ge­re­ği yok.  Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır.  ...

Bu ülkede yaşayan herkesin diline, dinine, tüm insan haklarına sahip olduğu, onuruyla yaşadığı gerçek bir demokraside çözülmeyecek sorun yoktur.  Hele ki habire itildiği çözümsüzlüğe kardeşlik bağları ile direnen Türklerle Kürtler arasında...

Ey Türk halkı, Kürt halkı, bu toprakların kültür zenginliği olan tüm halklar, sözüm hepinizedir...  Bugün bu ülkede ya­ra­tı­cı­lı­ğı­mız ek­sil­miş­se, vic­da­nı­mız vur­dum­duy­maz ol­muş­sa, şiddet hayatımızın her alanında üstümüze çökmüşse,   hiçbir kuruma güvenimiz kalmamışsa, bunlar  bir kuşak ömrü süregelen bir kirli savaşın insanlığımızda açtığı yaralardır. 

... Ben diyorum ki bu yaraların sağılması bizim elimizde.  Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde.  Ge­lin de doğ­ru dü­rüst bir de­mok­ra­tik dü­ze­nin ku­rul­ma­sı için aklımızla, yüreğimizle elele ve­re­lim. 

Bu bir çağrıdır.  Sözüm sizedir.