Gündem

'Yargıyı bekleyelim demek samimi değil'

Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, son dönemdeki tutuklamalar için 'yargıyı bekleyelim' demenin samimi olmadığı görüşünde.

10 Mart 2011 02:00

T24 - Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, son dönemdeki tutuklamalar için 'yargıyı bekleyelim' demenin samimi olmadığı görüşünde. Türmen, 'Bunu diyen uzun tutukluluk dönemlerine rıza göstermiş oluyor' dedi.

Ergenekon'un son dalgasında gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanması gündemi değiştirdi. 'Örgüt üyesi mi?', 'Gazeteci mi?' tartışmalarını ve gelinen son noktayı eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen de değerlendirdi. Akşam gazetesinde yer alan haber şöyle: 

- Türkiye'deki demokrasi anlayışını nasıl tanımlarsınız?

Bir ülkede sadece seçim koşulu gerçekleşiyorsa gerçek demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Bugünkü 'halkın iradesi ile çoğunluğa sahibim, istediğimi yaparım' anlayışı demokrasiye uymaz.

- Bir insan hangi koşullarda tutuklanmalı?

Tutuklanmak için somut bir şey olması lazım. Mesela o kişinin serbest bırakıldığı takdirde kaçacağından, yeni suç işleyeceğinden emin olunmalı. Böylesi somut deliller yoksa tutuklamaya gidilmemesi gerekir. AİHM 'Türkiye'de çok büyük insan hakları ihlalleri var, bunun çaresine bir an önce bakılması lazım' diyor. Ama nedense değişen bir şey yok. Türkiye'de tutuklamaya olan bakış açısı değişmeli. 

- Ahmet Şık'ın yayınlanmamış bir kitabının başka bir gazetecinin bilgisayarından çıkması nasıl bir suç?

Asıl problem de bu zaten. Bırakın dışarıdan takip eden bizleri, bunu suçlayanlar bile bilmiyorlar. Ama deniliyor ki 'Bu tutuklama yazdıklarından ya da yazacaklarından dolayı değil.' Elbette ki 'kitaptan dolayı seni tutukluyorum' demeyecekler. Esas tartışılması gereken konu Türkiye'de bugün eleştirel nitelikte bir kitap yazılamayacak olmasıdır. Her şey planlı işliyor gibi görünüyor. Mesela Balyoz davasındaki tutarsızlıklar. Soruşturmalarla ilgili kuşkular doğuruyor.


- Bu davaların siyasallaştığı iddialarına katılıyor musunuz?

Bugün kamuoyunu meşgul eden davaların hemen hepsi hukuki nitelikleri zayıf olduğu için siyasi niteliğe sahip. Çok önemli iddialar var. Bu iddialar gerçek mi değil mi bu ancak sıkı sıkıya hukuk kurallarına bağlı kalınırsa ortaya çıkabilir. Ancak o zaman siyasileşmekten korunur. Özensiz işleyen hukuki düzenin getirdiği boşluklar, davaların siyasallaşmasını sağlıyor.

- Hükümetin 'tutuklamaların bizimle ilgisi yok, yargılamayı beklemek gerek' açıklamasına ne diyeceksiniz?

Samimi bir açıklama değil. Bir kere 'bekleyelim' demek, yıllarca hüküm giymeden tutuklu kalacak insanları kabul etmek demektir. Bunun kesinlikle kabul edilmemesi lazım. 'Yargıyı beklemek gerek' sözünü sarf eden herkes, zımni olarak hüküm giymeyen masum insanların uzun yıllar cezaevinde çürümesine rıza göstermekten başka bir şey yapmıyorlar.

- Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Arınç süreçle ilgili endişeli olduklarını söylediler.

Endişe duydukları konusunda kuşkularım var. Sadece 'endişe duyuyorum' demekle inandırıcı olamazsınız. 

Mesela yargının bağımsız olmasını sağlamak için önlemler alınabilir ya da savcıların daha özenli çalışması sağlanabilir. AK Parti tüm bunları yapabilir.


Savcılar 'posta kutusu' gibi

- Gözaltı ve tutuklamalarda polis ve savcının rolü tam olarak ne olmalı?

Polis normalde savcıya bağlı olarak soruşturmayı yapar. Delilleri toplayan savcıdır. Bizde ise durum tersi yönde işliyor. Polis soruşturmayı götürüyor ve savcının önüne getiriyor. Savcı da delilleri kabul edip, hakimin önüne getiriyor. Yani savcı 'posta kutusu' rolü oynuyor. Bu yanlış. Bir diğer sorun ise normalde deliller toplanıp, bu deliller neticesinde tutuklamaların yapılması gerekir. Ama bizde önce insanlar tutuklanıyor sonra delil bulunmaya çalışılıyor. Delilden sanığa ulaşmak yerine, sanık üzerinden delil yaratılıyor. Doğru dürüst soruşturma yapılmadan, deliller toplanmadan insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor daha sonra delil bulunmaya çalışılıyor. Ya da deliller  vereceği ifadelerden oluşturulmaya çalışılıyor.


AKP DİKKATE ALMALI

- Tutuklanan gazetecilerin durumu, Türkiye'de basının baskı altında olduğunun bir göstergesi mi?
Basın üzerinde iki türlü baskı var. Direkt ve dolaylı baskı. Direkt baskı, yazdığınız şeylerden ötürü içeri atılmanızla sonuçlanıyor. Dolaylı baskı ihtarlar şeklinde kendini gösteriyor. 

- Ne gibi mesela?

Freedom House'un yaptığı araştırmada Türkiye 'kısmen özgür, basın notu çok düşük' bir devlet statüsünde. Economist'in yaptığı araştırmada da Türkiye, melez bir demokrasi sayılıyor ve basın notu yine çok düşük. AK Parti bu araştırma sonuçlarına önem vermiyor. Çünkü 'halk beni nasıl olsa yine seçecek, geri kalan o kadar da önemli değil ' görüşünü savunuyor. Bu vurdumduymaz tavır devam ederse, zor bir dönem başlayacak.


ŞIK VE ŞENER'E AİHM 'İHLAL' DER

- Şık ve Şener'in tutuklamaları ile ilgili AİHM'e gidilirse, nasıl bir karar çıkar?

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHM) en fazla ihlal eden ülke. Tutuklamalar Türkiye'nin yaptığı ihlaller arasında en büyük yeri tutuyor. Demek ki Türkiye'de tutuklamalarla ilgili önemli bir sistematik sorun var. Bu sorunu Şener ve Şık'ın tutuklanmaları aşamasında da görüyoruz. Hangi somut delillere dayanılarak bu tutuklamaların yapıldığının söylenilmesi, dosyalarının avukatlarla paylaşılması gerekir. Sadece kuşkulanıldığı için gerçekleşen tutuklamalar, hukuki boşluğun nedenli derin olduğunu gösteriyor. Bugün Şener ve Şık AİHM'e başvururlarsa, AİHM'den ihlal kararı çıkması kaçınılmazdır.