Gündem

Yargıtay Başkanı Alkan: Temyize gönderilen dosyalar sınırlandırılmalı

Yargıtay Başkanı Alkan, sadece Yargıtay'daki daire ve üye sayısını artırarak her yıl gelen ortalama 750 bin dosyayı sonuçlandırmanın sürdürülebilir bir yöntem olmadığına dikkat çekti.

22 Şubat 2013 18:17

Yargıtay Birinci Başkanı Ali Alkan, sadece Yargıtay'daki daire ve üye sayısını artırarak her yıl gelen ortalama 750 bin dosyayı sonuçlandırmanın sürdürülebilir bir yöntem olmadığına dikkat çekerken, "Yargıtay'a temyiz incelemesine gelen dosya sayısı sınırlandırılmadıkça, bu yeni kurulan daireler de sürekli artış gösteren yıllık gelen dosya sayısı karşısında çaresiz kalacaktır" dedi.

Alkan, İstanbul Bahçeşehir Üniversitesinde "Yargıtay Kararlarında AİHS ve Bireysel Başvuru Hakkı" konulu toplantıda bir konuşma yaptı. Öğrencilere üniversite yıllarının herkesin yaşamındaki en önemli zaman dilimi olduğuna işaret eden Alkan, "Üniversite de alacağınız eğitim ileride yapmayı düşündüğünüz mesleği öğrenmenizi ve hayat felsefemizi geliştirmemizi sağlar. Kısaca bizi hayata hazırlar. İyi bir eğitim başarıyı, buna bağlı olarak mutlu bir hayatı beraberinde getirir. Bu nedenle üniversite yıllarınızı önemseyip en iyi şekilde değerlendirmenizi tavsiye ederim" dedi. Adaletin en basit tanımıyla herkese hakkının verilmesi olarak tarif edilebileceğini belirten Alkan, şöyle devam etti:

"Adaletin tesisi için çatışan hak iddialarının etkili bir şekilde değerlendirilip sonra şaşmaz bir terazide dengelenmesi gerekir. Adaletin merkezinde de insan unsuru bulunmaktadır. Adalet terazisinin doğru tartması için sürekli çalışmanız, okumanız, araştırmanız, bilgilerinizi yenilemeniz icra edeceğiniz mesleğin saygınlığını korumanız, meslek kurallarına uymanız halinde iyi hukukçu olabilir ve adalet terazisini doğru tutabilirsiniz."

Türkiye'nin büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda batı ile sıkı ilişkiye sahip olduğunu söyleyen Alkan, "Bu kapsamda Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz de 60 yıla yakın bir geçmişe sahiptir. Türkiye 1950 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olmuş, Konsey'in kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 1954 yılında imzalamıştır. 2004 tarihine gelindiğinde Anayasamızın 90'ıncı maddesine ilave edilen hüküm ile, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler, kanunların da üstünde bir konuma gelmiş ve buna bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararları da Türkiye Cumhuriyeti'ni bağlayıcı bir nitelik kazanmıştır" dedi. Son yıllarda Yargıtay tarafından göz önüne alınan yaklaşık 2 bin 400 kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına atıfta bulunulduğunu kaydeden Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konu ile ilgili olarak, Yargıtay'ın koordinatörlüğünde Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ortaklığında Avrupa Konseyi ile birlikte "Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Projesi' 2010 yılından beri yürütülmektedir. Bu proje kapsamında bugüne kadar çok sayıda daire başkanı, üye, tetkik h'kimi ve savcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne çalışma ziyaretlerine katılmış ve ihlale konu olan hususlarda karşılıklı bilgi ve deneyim paylaşımı yapmışlardır. Yine proje kapsamında sözleşmenin maddeleri üzerine birçok yuvarlak masa çalışması ve konferanslar düzenlenmiştir.

Bundan başka diğer kurumlarımızın bu alanda düzenledikleri birçok projeye, Yargıtay üst düzeyde destek vermiş ve vermeye devam etmektedir. Bu yöndeki faaliyetlerin olumlu sonuçlarını da almaktayız. Bunlara "yol tutuklanması diye tanımlanan haksız yere hürriyetinden mahrum bırakılan şahıslara tazminat ödenmesine, yine kişilerin taşınmazlarına orman, mera, kıyı kenar çizgisi nedeniyle el konulduğu durumlarda taşınmaz bedelinin tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini' örnek olarak verebiliriz."
 

Alkan, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi noktasında bir başka gelişmenin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi bir hak ihlali halinde kişilerin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının tanınmış olması olduğunu dile getirirken, "Yapılan bu düzenlemenin amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan binlerce başvurunun iç hukuk yollarıyla çözüme kavuşturulması ve böylece başvuru sayısını azaltmaktır. Bu yolun başarılı olabilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi gerekmektedir. 23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya başlanan bireysel başvurunun başarısı, öncelikle vereceği kararların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartlarına uygun olmasına bağlıdır. Bunun yanında bireysel başvuru yolu mahkemelerin birbirleriyle beklenen işbirliğini yapmalarıyla başarılı olacaktır" şeklinde konuştu.

"Şu anda AİHM önünde sorunlu olarak gördüğümüz en önemli konulardan birisi de yargılamaların makul sürede bitirilememesidir" diyen Alkan, şunları söyledi:

"Bu konuda Adalet Bakanlığı yasal bir düzenleme ile tazminat yolunu açmaya çalışmaktadır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi de sorunlu alanlar ile ilgili bir kısım yapısal değişiklikler üzerinde çalışmaktadır. Yargıtay olarak biz de insanüstü bir gayretle birikmiş dosyaları bitirmeye çalışıyoruz. 2011 yılında yapılan Anayasal ve yasal değişiklikler sonucunda Yargıtayın kapasitesi güçlendirildi. Daire, üye ve özellikle tetkik h'kimi ve savcı sayısında önemli ölçüde artış oldu. Alınan bu tedbirler sayesinde Yargıtay ilk kez yıllık gelen iş sayısından fazla dosyayı karara bağladı. Bu da her yıl artarak büyüyen birikmiş dosya yükünün azalmaya başlamasına işaret etmektedir. Ancak, sadece Yargıtay'daki daire ve üye sayısını artırarak her yıl gelen ortalama 750 bin dosyayı, ki her geçen yıl bu sayı artmaktadır, sonuçlandırmak sürdürülebilir bir yöntem değildir. Yargıtay'a temyiz incelemesine gelen dosya sayısı sınırlandırılmadıkça, bu yeni kurulan daireler de sürekli artış gösteren yıllık gelen dosya sayısı karşısında çaresiz kalacaktır. Bu sorunun kalıcı bir şekilde çözüme kavuşabilmesi için mahkeme dışı uzlaşma ve arabuluculuk gibi uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesi, itiraz müessesesinin güçlendirilerek basit uyuşmazlıkların mahallinde halledilmesi ile mümkün olacaktır. Ayrıca koşullar oluştuğunda, hukuk ve maddi olay denetimi yapacak olan istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi de bu sürece katkı sağlayacaktır."


Gelecek kuşaklara daha iyi bir yaşam ortamı ve daha güvenli bir yargı sistemi bırakılması gerektiğine değinen Alkan, "Bu bizim en büyük zenginliğimiz, gurur kaynağımız olacaktır.

Cumhuriyetimizin, özgürlükçü demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin, toplumun tüm bireyleri için gelişip güçlenmesi ancak hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerinin bağımsız yargı temelinde bütün kurum ve kuralları ile hayata geçirilmesi suretiyle mümkün olabilir" diye konuştu.

Yargıtay Birinci Başkanı Ali Alkan, sadece Yargıtay'daki daire ve üye sayısını artırarak her yıl gelen ortalama 750 bin dosyayı sonuçlandırmanın sürdürülebilir bir yöntem olmadığına dikkat çekerken, "Yargıtay'a temyiz incelemesine gelen dosya sayısı sınırlandırılmadıkça, bu yeni kurulan daireler de sürekli artış gösteren yıllık gelen dosya sayısı karşısında çaresiz kalacaktır" dedi.

Alkan, İstanbul Bahçeşehir Üniversitesinde "Yargıtay Kararlarında AİHS ve Bireysel Başvuru Hakkı" konulu toplantıda bir konuşma yaptı. Öğrencilere üniversite yıllarının herkesin yaşamındaki en önemli zaman dilimi olduğuna işaret eden Alkan, "Üniversite de alacağınız eğitim ileride yapmayı düşündüğünüz mesleği öğrenmenizi ve hayat felsefemizi geliştirmemizi sağlar. Kısaca bizi hayata hazırlar. İyi bir eğitim başarıyı, buna bağlı olarak mutlu bir hayatı beraberinde getirir. Bu nedenle üniversite yıllarınızı önemseyip en iyi şekilde değerlendirmenizi tavsiye ederim" dedi. Adaletin en basit tanımıyla herkese hakkının verilmesi olarak tarif edilebileceğini belirten Alkan, şöyle devam etti:

"Adaletin tesisi için çatışan hak iddialarının etkili bir şekilde değerlendirilip sonra şaşmaz bir terazide dengelenmesi gerekir. Adaletin merkezinde de insan unsuru bulunmaktadır. Adalet terazisinin doğru tartması için sürekli çalışmanız, okumanız, araştırmanız, bilgilerinizi yenilemeniz icra edeceğiniz mesleğin saygınlığını korumanız, meslek kurallarına uymanız halinde iyi hukukçu olabilir ve adalet terazisini doğru tutabilirsiniz."

Türkiye'nin büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda batı ile sıkı ilişkiye sahip olduğunu söyleyen Alkan, "Bu kapsamda Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz de 60 yıla yakın bir geçmişe sahiptir. Türkiye 1950 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olmuş, Konsey'in kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 1954 yılında imzalamıştır. 2004 tarihine gelindiğinde Anayasamızın 90'ıncı maddesine ilave edilen hüküm ile, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler, kanunların da üstünde bir konuma gelmiş ve buna bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararları da Türkiye Cumhuriyeti'ni bağlayıcı bir nitelik kazanmıştır" dedi. Son yıllarda Yargıtay tarafından göz önüne alınan yaklaşık 2 bin 400 kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına atıfta bulunulduğunu kaydeden Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konu ile ilgili olarak, Yargıtay'ın koordinatörlüğünde Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ortaklığında Avrupa Konseyi ile birlikte "Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Projesi' 2010 yılından beri yürütülmektedir. Bu proje kapsamında bugüne kadar çok sayıda daire başkanı, üye, tetkik h'kimi ve savcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne çalışma ziyaretlerine katılmış ve ihlale konu olan hususlarda karşılıklı bilgi ve deneyim paylaşımı yapmışlardır. Yine proje kapsamında sözleşmenin maddeleri üzerine birçok yuvarlak masa çalışması ve konferanslar düzenlenmiştir.

Bundan başka diğer kurumlarımızın bu alanda düzenledikleri birçok projeye, Yargıtay üst düzeyde destek vermiş ve vermeye devam etmektedir. Bu yöndeki faaliyetlerin olumlu sonuçlarını da almaktayız. Bunlara "yol tutuklanması diye tanımlanan haksız yere hürriyetinden mahrum bırakılan şahıslara tazminat ödenmesine, yine kişilerin taşınmazlarına orman, mera, kıyı kenar çizgisi nedeniyle el konulduğu durumlarda taşınmaz bedelinin tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini' örnek olarak verebiliriz."
 

Alkan, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi noktasında bir başka gelişmenin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi bir hak ihlali halinde kişilerin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının tanınmış olması olduğunu dile getirirken, "Yapılan bu düzenlemenin amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan binlerce başvurunun iç hukuk yollarıyla çözüme kavuşturulması ve böylece başvuru sayısını azaltmaktır. Bu yolun başarılı olabilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi gerekmektedir. 23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya başlanan bireysel başvurunun başarısı, öncelikle vereceği kararların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartlarına uygun olmasına bağlıdır. Bunun yanında bireysel başvuru yolu mahkemelerin birbirleriyle beklenen işbirliğini yapmalarıyla başarılı olacaktır" şeklinde konuştu.

"Şu anda AİHM önünde sorunlu olarak gördüğümüz en önemli konulardan birisi de yargılamaların makul sürede bitirilememesidir" diyen Alkan, şunları söyledi:

"Bu konuda Adalet Bakanlığı yasal bir düzenleme ile tazminat yolunu açmaya çalışmaktadır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi de sorunlu alanlar ile ilgili bir kısım yapısal değişiklikler üzerinde çalışmaktadır. Yargıtay olarak biz de insanüstü bir gayretle birikmiş dosyaları bitirmeye çalışıyoruz. 2011 yılında yapılan Anayasal ve yasal değişiklikler sonucunda Yargıtayın kapasitesi güçlendirildi. Daire, üye ve özellikle tetkik h'kimi ve savcı sayısında önemli ölçüde artış oldu. Alınan bu tedbirler sayesinde Yargıtay ilk kez yıllık gelen iş sayısından fazla dosyayı karara bağladı. Bu da her yıl artarak büyüyen birikmiş dosya yükünün azalmaya başlamasına işaret etmektedir. Ancak, sadece Yargıtay'daki daire ve üye sayısını artırarak her yıl gelen ortalama 750 bin dosyayı, ki her geçen yıl bu sayı artmaktadır, sonuçlandırmak sürdürülebilir bir yöntem değildir. Yargıtay'a temyiz incelemesine gelen dosya sayısı sınırlandırılmadıkça, bu yeni kurulan daireler de sürekli artış gösteren yıllık gelen dosya sayısı karşısında çaresiz kalacaktır. Bu sorunun kalıcı bir şekilde çözüme kavuşabilmesi için mahkeme dışı uzlaşma ve arabuluculuk gibi uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesi, itiraz müessesesinin güçlendirilerek basit uyuşmazlıkların mahallinde halledilmesi ile mümkün olacaktır. Ayrıca koşullar oluştuğunda, hukuk ve maddi olay denetimi yapacak olan istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi de bu sürece katkı sağlayacaktır."


Gelecek kuşaklara daha iyi bir yaşam ortamı ve daha güvenli bir yargı sistemi bırakılması gerektiğine değinen Alkan, "Bu bizim en büyük zenginliğimiz, gurur kaynağımız olacaktır.

Cumhuriyetimizin, özgürlükçü demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin, toplumun tüm bireyleri için gelişip güçlenmesi ancak hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerinin bağımsız yargı temelinde bütün kurum ve kuralları ile hayata geçirilmesi suretiyle mümkün olabilir" diye konuştu.