Gündem

Yargıtay, AYM kararına uyulmamasını usul tartışmasına girerek yaptırımsız bıraktı, iki üye yasaları anımsatarak karşı çıktı

21 Kasım 2022 13:37

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali ve derhal tahliye kararına rağmen, akademisyen-yazar Mehmet Altan’ın tahliyesine karar vermeyerek, 5,5 ay fazladan cezaevinde kalmasına yol açan, buna rağmen Yargıtay üyeliğine atanan Orkun Dağ için verdiği ödül gibi bir kararın gerekçesini açıkladı. Daire, Dağ aleyhinde, yargı kararına uymadığı ve Altan’ı özgürlüğünden mahrum bıraktığı için açılan tazminat davasını usul tartışmasına girerek reddetti. Daire, ikiye karşı üç üyenin oyuyla verdiği kararda, davanın Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’na (HMK) göre açılmasına rağmen Ceza Muhakemesi Kanunu’nu (CMK) uyguladı. CMK’deki “koruma tedbiri” başlıklı, davayla doğrudan ilgisi olmayan maddeyi uygulayan üç üye, bu maddeye göre, dava açma zamanaşımı süresinin bir yıl olduğunu, bunun da geçtiğini belirtti.

Karşı oy kullanan iki üye ise hakimin eyleminin açık biçimde tazminat gerektirdiğini ifade etti. Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, karara itiraz etti.
Çalıkuşu, itirazında, “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tazminat davalarında ihtisas dairesidir. Usul hukuku cümlesinden olan dava açma süresi gibi usulü bir konuda Yargıtay ihtisas dairesinde 5 üyenin 3’e 2 olarak ayrışması da çok dikkat çekicidir. Bu durum dahi başlı başına haklı davanın reddine gerekçe yaratma telaş ve gayretinin ispatıdır” ifadelerini kullandı.

Gerekçeli karar açıklandı

Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, AYM kararını uygulamayan dört hâkim hakkında tazminat davası açmıştı. AYM kararını uygulamamasına rağmen, ödüllendirilerek HSK tarafından Yargıtay üyeliğine seçilen Orkun Dağ hakkındaki 50 bin TL’lik tazminat davası, bu nedenle Yargıtay’a gönderilmişti.

Davaya bakan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, zamanaşımını gerekçe göstererek başvuruyu reddetti. İkiye karşı üç üyenin oyuyla verilen kararın gerekçesi açıklandı.

HMK yerine CMK

Kararda, tazminat davası HMK’ya göre açılmış olmasına rağmen, üç üye, CMK’ya göre hak düşürücü süreyi hesapladı. Dört sayfa boyunca neden CMK’nin, “koruma tedbiri” başlıklı maddesinin davada uygulandığını açıklamaya çalışan üç üye, “CMK’nin nispeten davayla ilgili daha fazla özel hüküm içerdiği” gerekçesini gösterdi.

Muhalif üyelerden net tavır

İki üyenin karşı oy yazıları da gerekçeli kararda yer aldı. Karşı oy kullanan Hulusi Akdere, kararında, “Anayasamızın 153/5.maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Davacının yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesinde Anayasa Mahkemesi'nin uzun tutukluluğa ilişkin hak ihlali kararı Ağır Ceza Mahkemesince dikkate alınmamıştır. Bu nedenle HMK'nun 46.maddesinde belirtilen açık kanun hükmüne aykırılık bulunmaktadır. Davacı yararına tazminat koşulları oluşmuştur. Zaman aşımı ve hak düşürücü süre söz konusu değildir. Davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken hak düşürücü nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum” ifalerini kullandı.

Karşı oy kullanan diğer üye Mustafa Çakmak da davada neden HMK kurallarının uygulanması gerektiğini belirtti. Çakmak, HMK’ye göre hak düşürücü zamanaşımı süresinin iki yıl olduğuna da dikkati çekti.

Avukattan isyan: Koruma gayreti

Avukat Çalıkuşu, karara itiraz ederek davayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşıdı. Çalıkuşu, karşı oy gerekçesinde, CMK’nin 141. Maddesiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. Maddesindeki ifadeleri karşılaştırdı.

Çalıkuşu, şöyle devam etti: "Tüm bu açıklamalar karşısında, hakimlerin genel olarak hukuki sorumluluğunu düzenleyen mevzuat ile koruma tedbirlerinden kaynaklanan tazminata ilişkin mevzuat arasında, genel özel kanun ilişkisi ya da önceki-sonraki kanun ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır.

HMK m.46- 49’da düzenlenen hâkimin “yargısal faaliyetinden” kaynaklanan tazminat davası ile 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu m.141 vd.’de düzenlenen ceza hâkimlerinin “koruma tedbirlerine ilişkin kararlarından” kaynaklanan tazminat davası arasındaki farka değinmekte yarar vardır. TCK m.141 ve devamında haksız arama, el koyma, yakalama ve tutuklama hallerinde bireyin uğradığı zararı Devlet’in tazmin etmesi söz konusudur. Buna göre HMK m.46 vd. ve TCK m.141 vd.’nda düzenlenen sorumluluk kurumları, amaç, kaynak, koşullar ve sonuçlar bakımından farklı alanları düzenlemektedirler.

Bu iki kurum arasında genel kanun -özel kanun ilişkisi ya da önceki kanun - sonraki kanun ilişkisinden bahsedilemez. Biri diğerinin yerine geçemez… Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tam da Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararında olduğu gibi, davanın CMK 141. Maddeye göre açıldığı bahanesine sarılıp, Anayasa’yı yok sayan hâkimi koruma gayreti içine girmiştir. Yoksa bu dilekçede arz ettiğim yasal mevzuatı ve kararları bilmiyor olduklarını hiç düşünmek istemem.
"