Sulh ceza mahkemelerinin lağvedilerek tutuklama, yakalama, arama, gözaltı ve itiraz kararlarında tek yetkili olacak sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasını öngören yasaya tepkiler artıyor.
Hukuk ve Hayat Derneği, “Sulh ceza hakimlikleri, ceza soruşturmaları üzerinde mutlak bir otorite haline getiriliyor.” değerlendirmesini yaptı. Zaman'da yer alan habere göre, düzenlemenin AİHS ve Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilerek, “Özel yetkiden kaçarken süper yetkiye yakalanacağız.” denildi. Yargının yeniden dizayn edildiğini söyleyen İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Ömer Kavili, “Hakimlerin neye göre atanacağının bilinmemesi toplum için tehdit. Hiçbirimizin hukuk güvenliği olmayacak.” diye konuştu.
Yasaya ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme raporu hazırlayan Hukuk ve Hayat Derneği, yasanın neler getirdiğini mercek altına aldı. Rapora göre, Sulh Ceza Mahkemeleri’nin kaldırılmasıyla hakaret, basit yaralama, tekzip talepleri gibi dava ve işlere Asliye Ceza Mahkemeleri bakacak. Kaldırılan mahkemelerin yerine ise, gözaltı, yakalama, arama, tedbir ve en önemlisi de tutuklama konularında karar veren hakimlikler kurulacak. Savcılıkları tarafından verilen takipsizlik kararlarına yapılan itirazları da yeni kurulan hakimlikler karara bağlayacak. Raporda, “Bu sistem ile Sulh Ceza Hakimlikleri, ceza soruşturmaları üzerine mutlak bir otorite haline getirilmiş oluyor.” ifadelerine yer verildi. Yıllardan bu yana uygulanan sistemde, Sulh Ceza Mahkemeleri tarafından verilen kararların üst mahkemeler tarafından karara bağlandığı hatırlatılarak, “Bu sistem hem çoğulcu hem de daha şeffaftı. Yine bu itiraz prosedürü ile herkes dava ve talebini bir üst yargı merciine taşıyabilme hakkını da kullanmış oluyordu.” denildi. Yeni sistemle kapalı devre bir yargı mekanizmasının oluşturulduğuna vurgu yapılarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin EK7 No’lu protokolündeki, ‘Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı’nın ortadan kaldırıldığı belirtildi. Düzenlemenin bu yönüyle AİHS’ye açıkça aykırılık içerdiği kaydedildi.
Hakimliklerin sayısını belirleme ve hakimlik kurma yetkisinin HSYK’ya değil, Adalet Bakanlığı’na verilmiş olmasına dikkat çekildi. Bu durumun Anayasa’ya aykırı olduğu belirtildi. Raporda, bu durumun sakıncaları, “Ankara gibi yılda yüz binden fazla savcılık soruşturmasının yürütüldüğü bir ilde Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak dört ya da beş hakim yüz bin soruşturma üzerinde tek yetkili merci olacak. Yani özel yetkiden kaçarken süper yetkiye yakalanmış olacağız.” cümleleriyle anlatıldı.
Hukuki güvence kalmadı
İstanbul Baro Avukat Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Ömer Kavili, iktidarın sulh ceza hâkimliklerini bir silah olarak planladığını anlatıyor. Kavili, söz konusu yasayla yargının yeniden dizayn edildiğini belirtiyor: “Bu çok tehlikeli bir durum. Sulh ceza hakimlikleriyle soruşturmalar müdahaleye açık hale geliyor. Düşünün bir şehirde 2 tane sulh ceza hâkimliği kurulacak. Buraya atanan 2 hakim tüm, arama, el koyma tutuklama, takipsizlik kararlarına yapılan itirazları değerlendirme gibi kritik kararları verecek. Bir hakimin aldığı kararı için diğerine itiraz edilebilecek. Bu uygulama çok büyük sıkıntılara neden olur. Yakın zamanda yapılan soruşturmalarda insanların kişilik haklarının nasıl ayaklar altına alındığını gördük.”
Ömer Kavili’nin üzerinde durduğu noktalardan biri de yapılacak olan atamalarda hangi kriterin dikkate alınacağı hususu: “Şimdi buraya atanacak hakimlerin neye göre atanacağı bilinmiyor. Bu durum şimdiden toplum için bir tehdittir. Hiçbirimizin hukuk güvenliği olmayacak. Ağır ceza mahkemelerinde üyeler tecrübeli hakimlerden seçilir. Sulh ceza mahkemelerinde görev yapan hakimler genelde daha basit suçlara baktığı için yeni mezun olmuş, Adalet Bakanlığı’ndan belgelerini yeni alıp mesleğe başlayan 23-24 yaşlarından genç insanların görev yaptığı yerler. Sulh ceza hakimlikleri bu haliyle toplum için çok ciddi bir tehdittir.”
'İşlemeyeni kaldıralım' anlayışı doğru değil
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Vahit Bıçak: “Ceza yargılamasını yapan mahkemeler şimdiye kadar üçtü. 3 mahkemeden 2 mahkemeye düşülüyor. Bu tür değişikliklerin etki analizlerinin yapılması lazım. ‘Sulh Ceza’lar kaldırılırsa ne olur’ gibi bir çalışma yok. Uygulamada görülecek! 3 yıl önce de Asliye cezada savcılıklar kaldırılmıştı. Şimdi tekrar savcılar getirildi. Zaten şu an ceza-adalet sistemi iyi işlemiyor. Yeni, iyi işleyen bir sistem arayışı var ama yeterince etki analizi çalışılmış olsaydı, daha faydalı olurdu. Bizim ülkenin temel sorunu bu. Sarkaç bir dengeye gelmiş değil. ‘Bir şeyi ıslah edelim, aksayan yönleri giderelim’ yok. İşlemeyeni kaldıralım yerine yeni bir şey yapalım deniliyor. Etki analizi yapılmadan bir değişiklik yapılması eleştiriye açık bir konu.”