Ekonomi

'Yargı offshore’cu lehine bir karar vermeyebilirdi'

TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, Yargıtay’ın kararına tepki gösterdi.

29 Kasım 2011 02:00

T24 - TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, Yargıtay’ın kararına tepki gösterdi. ‘Offshore’zedeye yapılan ödemeyle ilgili olarak konuşan TMSF Başkanı Gül, “Yargıtay’ın Yurt Security Off-Shore Bank’ta 204.1 bin lira hesabı olan kişiye faiziyle birlikte 1.2 milyon TL ödenmesine karar vermesine itiraz edeceğiz. Bu karara toplum adına üzüldüm. Biz hakim ortaktan alacağımızı almakta zorlanırken bir de offshore nedeniyle kamuyu yeni bir maliyetin altına sokmanın anlamı yok” dedi.


Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin “Yurtbank’ın offshore bankası olan Yurt Security Off-Shore Bank’ta hesabı bulunan kişiye zararının faiziyle birlikte ödenmesine” karar vermesiyle ilgili olarak konuşan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Şakir Ercan Gül karara itiraz edeceklerini söyledi.


Vatan gazetesinin gündeme getirdiği gelişmeye göre, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 29 Eylül 2011’de, offshore hesapta para batıran Bursalı işadamına faiziyle birlikte 1.2 milyon TL ödenmesine karar vermişti. Davalı paranın ödenmesini Yurtbank’ın yeni sahibi ING Bank’tan istemiş, ING Bank da ödemeyi geçen ay içinde yapmıştı. ING Bank’ın offshore’zedeye yaptığı 1.2 milyon liralık ödemeyi daha sonra dönüp Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan (TMSF) talep etmesinin ardından TMSF hukuki süreci incelemeye aldı.


TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, toplum adına bu karara üzüldüğünü ifade ederken, “Yargı, offshore’cu lehine bir karar vermeyebilirdi. Çünkü biz hakim ortaktan normal alacağımızı almakta güçlük çekerken, bir de offshore nedeniyle kamuyu yeni bir maliyetin altına sokmanın bir anlamı yok. Bu konuda yargının TMSF aleyhine herhangi bir kararı bulunmamakla birlikte banka devir protokollerine dayanılarak dolaylı yoldan bu maliyet Fon’a yıkılmaya çalışılmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.



Karar son derece hatalı


Gül, kararın son derece hatalı olduğunu savunarak, şu görüşleri dile getirdi: “Yargı kararlarına uymak bizim yasalarımızda bir yükümlülük olmakla birlikte bu kararın hatalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu ülkeye vergisini vermeyen, TMSF’nin sigorta kapsamında olmayan offshore paralarının topluma ödettirilmesini toplum vicdanı kabul etmez diye düşünüyorum. Biz 50 bin liralık limite sigorta sağlıyoruz, bırakın bunun üzerindeki bir rakamı hiçbir sigortası olmayan offshore gibi kayıt dışı bir işleme sınırsız güvence sağlanıp bu paranın ödenmesi toplum vicdanını yaralayacağı gibi dolaylı yoldan mevduat güvence sistemini de tahrip edecektir. Offshore paralarının kamunun kasasından çıkmasına toplum olarak karşı çıkmamız lazım, biz de kurum olarak elimizden gelen ne varsa yapacağız. Bu hususta hukukçularımız gerekli çalışmayı yapmaktadır.”


Gül, geçmiş TMSF yönetiminin bankaları devrederken daha sonra oluşabilecek tüm hukuki sorunlarda sorumluluğu üstlenme yaklaşımını da eleştirdi.



Şu ana kadar 8.7 milyon dolar ödendi


TMSF açıklamasında 3 offshore banka ile ilgili ödeme raporu da sunuldu. Egebank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Bank Ltd. ve Efektifbank Off-Shore Ltd. nezdinde bulunan offshore mevduat tutarlarının toplam dolar karşılığının; murakıp raporlarında yer alan tespitler dahilinde, Egebank, Yurtbank ve Sümerbank’ın Fon’a devir tarihleri itibarıyla yaklaşık olarak 185 milyon dolar olduğu belirtildi. Varlıklardan ödenen tutar düşüldükten sonra toplam mağduriyetin 110 milyon dolar olduğu ifade edilen açıklamada bu tutarla ilgili açılan davalarda toplam anaparanın ise 58 milyon dolar olduğu buna 2000 yılından bu yana işleyecek faizin dahil edilmediği de vurgulandı. Bu zarara başta İmar Bankası dahil edildiğinde toplam zararın 600 milyon doları bulacağı tahmin ediliyor. TMSF şu ana kadar da 8.7 milyon dolar ödeme yaptı. Bu arada Şakir Ercan Gül ödenecek tutarın 3 milyar doları bulabileceği ile ilgili detayla ilgili olarak da “Belki o kadar tutmayabilir ama ciddi bir yük oluşturur” dedi.



Mudi, işleminin sonucuna katlanır


TMSF’den olayla ilgili yapılan açıklamada ise yüksek faiz uğruna offshore hesap açtıranların tüm risklere katlanmak zorunda oldukları belirtilerek şu görüşlere yer verildi:


“Yargıtay’ın da pek çok kararında belirttiği gibi offshore şirketlerinde banka mevduat hesaplarının üzerinde bir faiz oranı verildiği, zaten offshore şirketi mudilerinin de bu yüksek faiz oranı nedeniyle offshore hesabı tercih ettikleri konusunda bir şüphe bulunmamaktadır. Havale talimatını imzalayarak mevduatını offshore hesaplara yatıran mudilerin, paralarını Yurtbank A.Ş, Egebank A.Ş, Sümerbank A.Ş. veya diğer yurt içi bankalarda bırakmak yerine offshore hesaplara yatırarak değerlendirmeyi seçtiği ve offshore hesabın vergi istisnasından ve ulusal bankaların verdiği faizden daha yüksek bir faizden yararlanmayı tercih ettiği açıktır. Tüm dünyada bankacılık veya finansal sistemde yatırımcılar işlemlerinin sonuçlarına katlanırlar. Hukuk sistemi, vergisiz tüm yükümlülüklerden muaf olan bu kazanç yöntemini korumamalıdır. Mudilerin paralarını yatırdığı offshore bankasının aciz halinde olmasının sonuçlarına katlanması gerekir”



ING Bank’ın sorumlu tutulması da yanlış


TMSF açıklamasında sözkonusu zararın ING Bank’tan istenmesi de eleştirildi ve şöyle denildi: ING Bank’ın offshore davalarında külli halef sıfatıyla sorumlu tutulması yasal değildir. Mudilerce açılan davalarda hasım gösterilen ING Bank A.Ş. (Oyakbank A.Ş.), Yurtbank, Egebank ve Sümerbank’ın bazı aktif ve pasiflerini TMSF ile imzalanan 9 Ağustos 2001 tarihli hisse devir sözleşmesi gereğince TMSF’den devralmıştır. Daha doğrusu bu bankaların bazı aktif ve pasifleri Fon’a devredilmiş olan Sümerbank ile birleştirilmiş ve daha sonra söz konusu banka da yeni unvanı ile ING Bank’a (Oyakbank) devredilmiştir. ING Bank’ın kanuni sorumluluğu devraldığı bankanın bilanço kalemleri ile sınırlı olup davada tartışılan tazminat veya haksız fiil sorumluluğunun ING Bank tüzel kişiliği ile hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Dolandırıcılık ya da haksızlığı yapan, bankaların eski hakim ortaklarıdır. Dolayısıyla mudilerin/davacıların muhatabı da bu şahıslar olmalıdır. Yargıtay kararlarında bu yönüyle herhangi bir değerlendirme yapılmadan sadece külli halefiyet gerekçesi ile yetinilmesi hak ve adalete uygun düşmemektedir.