Gündem

Yarbay Ali Tatar’ın son 5 dakikası

İntihar eden Yarbay Ali Tatar’ın son anlarını en yakınındakiler anlattı.

25 Aralık 2009 02:00

Sedat Ergin, hakkında ikinci kez tutuklama kararı alınınca beylik tabancasıyla canına kıyan Yarbay Ali Tatar’ın son anlarını en yakınındaki isimlere sordu.

Avukatı, “Omuzları çökmüştü” dediği Tatar’ın, sürekli yere baktığını, sadece ve defalarca “Beni oraya koymayın” dediğini söyledi. Tatar’ın bu ruh hali üzerine, avukatının “Önce GATA’ya götürelim” teklifi ise, komutanlarca, prosedür gereği önce Merkez Komutanlığı’na gitmesi gerektiği gerekçesiyle geri çevrildi.

Kardeşi ise Merkez Komutanlığı’na gitmeye hazırlandıkları sırada yaşananları ve Tatar’ın son anlarını Sedat Ergin’e şöyle anlattı: “Ali’yi aşağıda beklemeye başladık. Gelmeyince içime bir kurt düştü. Hemen yukarı fırladım. Tam banyonun kapısında patlama sesi geldi. Önümde yere yığıldı. Yakasını açtım, elimi kalbine götürdüm... Kalbi atıyordu. Her taraf kan içindeydi. Tam bir hengâme oldu o sırada. Bağırtılar, çağırtılar... Biz kıyameti o an bu dünyada yaşadık.”

“19 Aralık Cumartesi günü sabahı dokuzu çeyrek geçe gibi Beylerbeyi’nde Deniz Eğitim Komutanlığı’nın içindeki lojmana gittim. Önceki akşam hakkında gıyabi tutuklama kararı çıktığı için Merkez Komutanlığı’na teslim olurken ben de yanında bulunacaktım” diye anlatmaya başlıyor İhsan Nuri Tezel.

Tezel, 5 Aralık tarihinde silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla tutuklanan, yapılan itiraz üzerine 16 Aralık tarihinde serbest bırakılan, ancak Savcılığın talebi üzerine 18 Aralık’ta hakkında yeniden tutuklama kararı verilen ve bu haberi aldığının ertesi sabahı intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın avukatı.

Deniz Kuvvetleri Eğitim Komutanlığı’nda planlamadan sorumlu Şube Müdürü olan Deniz Öğretmen Yarbay Ali Tatar, ailesiyle birlikte lojmanın ikinci katında kalmaktadır.


Yere bakıp göz temasından kaçıyordu


Tezel, şöyle devam ediyor: “İçeri girdim. Eşi, ablası, bütün aile fertleri salonda oturuyorlardı. Ali Tatar salonda değildi. Salondan girilen yandaki odada tek başına oturuyordu. Ben de önce salonda oturdum. Eşi bir süre sonra bana ‘Ali sizinle görüşmek istiyor’ dedi. Yanına girdim”.

Ali Tatar’ın yanına girdiğinde avukatı karşılayan tablo şudur:

“Sandalyede oturuyordu. Omuzları çökmüştü. Gözleri yarı açık yarı kapalı gibiydi. Gece uyumadığı belliydi. ‘Ben bir şey yapmadım. Beni oraya koymayın’ dedi. ‘Merak etme bir şey olmayacak, itiraz edip tahliye olmanı sağlarız’ dedim, kendisini sakinleştirmeye çalıştım. Biraz sonra yine ‘ben bir şey yapmadım, beni oraya koymayın’ dedi. Başka hiçbir şey söylemiyordu. Hep bu ifadeyi tekrarladı. 5-10 kez bunu tekrarladı. Başka bir ifadesi olmadı.”

Tezel’in dikkat çektiği önemli bir tespit, Ali Tatar’ın bu ifadeyi tekrarlarken sürekli yere bakıyor olması ve kendisiyle göz temasından kaçınmasıydı.


Durumu iyi değildi GATA'ya götürmeliydik


Avukat, devam ediyor: “Psikolojisi tamamen bozulmuştu. Normal bir ruh hali içinde olmadığını anlayabilmek için doktor olmaya gerek yoktu. Kendisini hemen cezaevine götürmenin doğru olmayacağını düşündüm. Teskin edici bir şey yapılması gerekiyordu. ‘Merak etme, seni önce hastaneye götürürüz’ dedim”.

Tezel, Tatar’ın yanından çıkıp, salonda beklemekte olan yarbayın yakın arkadaşı bir binbaşıya durumu anlattı, “Merkez Komutanlığı’na teslim etmeden önce GATA’nın acil servise götürsek daha iyi olur” dedi. Binbaşı, durumu Deniz Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı’na aktaracağını söyledi ve aynı katta karşı dairede oturmakta olan Kurmay Başkanı’nın yanına gitti.


Ama Merkez Komutanlığı 'önce bize getirin' dedi


Sonrası Tezel’in aktarımında şöyle gelişti:

“Biraz sonra Kurmay Başkan Önder Albay binbaşıyla birlikte eve geldi. Me  rkez Komutanlığı ile konuşulduğunu, komutanlığın ‘siz getirin, GATA’ya biz götürürüz’ dediğini aktardı. Biz Ali Tatar’ın durumunun kötü olduğunu söyleyip ısrar edince, durumu Komutanına sorması gerektiğini söyledi. Deniz Eğitim Komutanı’nın dairesi de lojmanın hemen alt katındaydı. Biraz sonra Komutan (Koramiral Can Erenoğlu) içeri geldi. Verdiği bilgiden anladığımıza göre, Merkez Komutanlığı ile temas etmişler, ancak prosedür gereği önce Merkez Komutanlığa teslim edilmesi gerekiyormuş. Bütün bu konuşmalar olurken Ali Tatar’ın bulunduğu yandaki odanın kapısı açıktı. Bütün bu konuşmaları duymaması mümkün değildi.”

Yanına girip durumu bir kez daha aktardım. Saat 10.15 gibi olmalı . ‘Acele edelim, bir an önce çıkalım. Önce Merkez Komutanlığı’na gideceğiz, sonra oradan GATA’ya sevk edecekler’ dedim. Hiçbir tepki vermedi.


Komutan Ali Tatar'a ne dedi?


Çok yavaş hareketlerle ayağa kalktı.  Ağır bir şekilde yürüyerek salona geçti. Salon kalabalıktı. Onlara baktı, konuşmadı. Komutanla karşılaştı. Komutan, “Alicim, geçmiş olsun, merak etme, her şey düzelecek”  gibisinden onu teskin edici bazı sözler söyledi. Bizler daha sonra aracı hazırlamak için aşağı indik. O yatak odasına doğru geçti.”


Evden çığlık sesleri yükseldi


Bundan sonraki aşamada Tezel, Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, Koramiral Erenoğlu ve kurmay başkan topluca aşağı inerler. Ali Tatar yukarıda kalır.

Avukat İhsan Nuri Tezel, Koramiral Erenoğlu ile birlikte aşağıda kapının önünde Ali Tatar’ın gelmesini beklerken, evden yükselen çığlıkları duydu. Sonrasını şöyle anlatıyor Tezel:

“Ben tabancanın sesini duymadım, evden gelen çığlıkları duyunca ters bir şey olduğunu anladım. Hemen ambulans çağrıldı. Bir iki dakika içinde ambulans geldi. Sedye gelince, biz de komutanla birlikte yukarı çıktık. Ali Tatar bir battaniyenin içine konmuştu. Kalbi atıyordu, ama yüzü şişmiş ve morarmıştı. Durumu ümitsiz görünüyordu.”

Ali Tatar intihar etmese onu Yıldız Parkı’ndaki Merkez Komutanlığı’na kadar izleyecek olan kortej, bu kez bir ambulansın peşine takılarak siren seslerinin eşliğinde GATA Hastanesi’nin bulunduğu Haydarpaşa’ya doğru hareket etti. Kortejde Deniz Eğitim Komutanı Koramiral Erenoğlu da vardı.

Ali Tatar, son nefesini Haydarpaşa’ya varamadan ambulansın içinde verdi.


Gelmeyince içime kurt düştü fırladım, silah sesini duydum


İntihar anını da ağabeyi Ahmet Tatar’dan dinleyelim:

“Hepimiz aşağı indik. Ben onu taşıyacak askeri aracı arabamla hemen arkadan takip etmek istiyordum. Arabamı hemen askeri aracın arkasına park ettim. Biz Ali’yi aşağıda beklemeye başladık. Ama gelişi uzadı. Hareketleri zaten tuhaflaşmıştı. Gelmeyince içime bir kurt düştü. Bir terslik olmasından çekindim. Hemen yukarı fırladım. Evden içeri girdim, banyoda olduğunu söylediler. Banyonun olduğu koridora girdim. Tam banyonun kapısına geliyordum ki, içeriden patlamanın sesi geldi. Kapıyı açtım. Duvara dayanmıştı. Önümde yere doğru sıyrıldı. Üstüne atladım, yakasını açtım, elimi içeri sokup kalbine götürdüm... Kalbi atıyordu. Her taraf kan içindeydi. Tam bir hengame oldu o sırada. Bağırtılar, çağırtılar... Biz kıyameti o an bu dünyada yaşadık."