Ekonomi

Yapıların hepsinde imar izni varmış

Hulusi Taşkıran: İşin acı tarafı sel bölgesinde etkilenen yapıların bir iki tanesi dışında hiçbiri kaçak değil, hepsinin imarı var

11 Eylül 2009 03:00

Hulusi Taşkıran: İşin acı tarafı sel bölgesinde etkilenen yapıların bir iki tanesi dışında hiçbiri kaçak değil, hepsinin imarı var

Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB) Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Taşkıran, Trakya bölgesi ve İstanbul’da yaşanan sel felaketi sonrasında sadece sigortacılık hasarının en az 150 milyon lira, ticari zararın ise 250 milyon lira civarında olabileceğini bildirdi.

Taşkıran, bölgede çok ciddi zararların olduğunu belirterek zararla ilgili binlerce hasar dosyasının açıldığını, ancak şu anda hala olay yerine varamayan eksperlerin olduğunu ve zararın tam olarak muhasebe dökümlerinin çıkarılmasının da ciddi zaman alacağını söyledi.

Taşkıran, 1995 yılında da buna benzer bir sel yaşandığını hatırlatarak, "Bugün de ciddi bir hasar olacağını söyleyebilirim. Türk sigorta sektörü bundan etkilenecek. Dün, İstanbul Ticaret Odası (İTO) 150 milyon lira civarında bir ticari zarardan bahsetmiş ama ben, sadece sigortacılık zararının en az 150 milyon lira olacağını, ticari zararın ise 250 milyon lira civarında olacağını düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Kesin rakamların ortaya çıkması için tüm tespitlerin yapılmasının beklenmesi gerektiğini, bu sürenin de 10-15 gün alacağını ifada eden Taşkıran, şunları kaydetti:

"Ayrıca bu rakamları, sabit demirbaş ve ticari mal anlamında söylüyorum. Bir de kasko hasarı var burada. Yüzlerce araba çok ciddi zarar gördü. Bunların hepsinin, şirketlerin kendi üzerlerinde kaldığını düşünürsek çok ciddi bir kasko hasarı da çıkacak. Özellikle son teknolojiye göre üretilen araçların çoğu bilgisayar donanımına sahip. Bu araçlarda oluşacak en basit su hasarı, 10-15 bin liradan başlar 100 binlere kadar çıkar.

Televizyonda bir TIR parkını gördüm. Zarar gören 50-60 tane TIR vardı. TIR’ların yüzde 90’ı sigortalıdır. Ortalama bir TIR’ın 150 bin lira olduğunu düşünürsek 7-8 milyon liralık bir hasar var."

Sektör, daha büyük zararları da karşılayabilir

Hulusi Taşkıran, Türk sigorta sektörünün bu zararı karşılayabilecek güçte olduğunu hatta sektörün bundan çok daha büyük zararları da karşılayabileceğini söyledi.

Bölgede meydana gelen hasarlarda şirketlerin, sadece seylap teminatı olanların tazminatını ödeyeceğine dikkati çeken Taşkıran, bu teminatın aslında yangın ve kasko sigortalarında ek teminat olduğunu, ancak Türkiye pratiğinde, son yıllarda yaşanan rekabetle bu teminatların "otomatik paket poliçeler" içerisinde verildiğini, dolayısıyla zararı karşılanmayacak çok az müşteri olabileceğini belirtti.

Oluşan zararın en fazla 30-40 milyon lirasının, şirketlerin üzerinde kalacağını, geri kalan kısmının ise reasürans şirketleri tarafından ödeneceğini dile getiren Taşkıran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak üzücü olan şey, ekonomik krizden dolayı zaten bu yıl para kazanamayan hatta zarar eden sektöre böyle bir felaketin gelmesi, sektörün yaralarını biraz daha derinleştirdi. Ama bizim vazifemiz bu... Bunun için sigortacılık yapıyoruz, ancak gönül ister ki daha iyi sigortacılık yapabilelim, daha iyi kazanabilelim ve müşterilerimizin yanında hemen olabilelim. Bu olay, reasürans fiyatlarının yükselmesine ve sektörün zararının biraz daha artmasına neden olacaktır.
Her şirketin cebinden çıkan para ise en fazla 1-2 milyon lira olacaktır. Gerisi reasürans kaynaklarından gelir. Son yıllarda yaşanan rekabetten dolayı, sektör de bizim arkamızda olan reasürans şirketleri de para kaybetti. Bu yıl zaten oldukça zor bir reasürans yenilemesi geçirmiştik. 2010 yılı daha da zor olacak."

Rekabet, teknik özelliklerimizi unutmazmıza neden oldu

Seylapın da ölçülebilir bir risk olduğunu ve sekizinci kattaki bir dairenin seylap fiyatının sıfır, dere yataklarındaki iş yerlerinin fiyatının ise çok daha yüksek olması gerektiğine dikkati çeken Taşkıran, "Aslında sigorta şirketlerinin böyle bölgelere seylap teminatı vermemesi, veya çok yüksek fiyatlarla vermesi lazım" dedi.

Bundan 14 yıl önce aynı bölgede bazı binaların üçüncü kata kadar su altında olduğunu hatırlatan Taşkıran, şöyle devam etti:

"Ancak, Türk sigorta şirketleri, rekabet trendine girerek bunları unuttu. Başka ülkelerde olsa o binalar ya sigorta edilmez yada çok ciddi fiyatlarla sigorta edilirdi ama rekabet, ne yazık ki teknik özelliklerimizi unutmamıza neden oldu.

Sektör olarak yaptığımız bir hata var. Böyle olayları yaşıyoruz. Şimdi önümüzdeki yıl seylap fiyatları çok yüksek verilecek, veya hiç verilmeyecek veya çok yüksek muafiyetlerle verilecek. Aslında doğrusu bu değil. Oranın bir seylap riski var. Aynı deprem gibi... Bugün olmazsa yarın olacak.
Depremin 100 yılsa oluşma riski, bunun da 10 yıl... Demek ki 10 yılda bir orada seylap oluşacakmış gibi parayı kazanıp bir köşeye 10 yıl sonra oluşacak hasarı karşılamak için koymamız lazım ama bunu yapamıyoruz."

Felaketin bu kadar büyük olmasının nedenlerinden birinin de dere yataklarındaki yapılaşma olduğunu dile getiren Taşkıran, "İşin acı tarafıdır ki oradaki yapıların bir iki tanesi dışında hiçbiri kaçak değil, hepsinin imarı var. Dere yataklarına evler yapıyoruz, fabrikalar kuruyoruz ve işte sonuç bu. Tabiata karşı geldiğiniz zaman, tabiat sizi bir gün yenecektir. Umarım bunlar hatıra olarak kalmaz, ders ve tecrübe olur" diye konuştu.