Berlin'deki koalisyon hükümetinde Birlik kanadının küçük ortağı olan Hristiyan Sosyal Birlik, izlediği sığınmacı politikasından dolayı Başbakan Angela Merkel'i uzun süredir eleştiriyor. Parti Genel Başkanı Horst Seehofer mülteci sayısının sınırlandırılması ve sınırların daha iyi korunması yönündeki taleplerin yerine getirilmemesi durumunda Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını duyurdu. Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Seehofer'in Merkel'e yönelik tehdidini şu sözlerle yorumluyor:
“Angela Merkel, Münih'ten bir tehdit mektubu geldi diye, Avrupa bazlı çözüm rotasından vazgeçmeyecektir. Zaten Seehofer'in görüşüne başvurduğu hukukçular da Merkel'in çizgisini istemeye istemeye de olsa meşru olarak nitelendiriyor. İşte bu yüzden Anayasa Mahkemesi Merkel'e müdahale etmeyecek. Ve yine bu yüzden Seehofer dava açmak yerine tehdit savurmakla yetiniyor. Hukuki açıdan bıçağı kör. Fakat bu hamlesi siyasi açıdan azami ziyana yol açıyor. Almanların gözünde bir hukuk profesörünün itibarı çok yüksektir, özellikle de kendileri hukuktan bir şey anlamıyorlarsa. Popülistler için ‘hukuka aykırı', hatta ‘anayasaya aykırı', mücadelelerinde kullanmaya bayıldıkları ifadelerdir. Seehofer de tutumuyla onların polemiklerine itibar kazandırıyor. Ve bunu da kendi zayıflığından yapıyor.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise aynı konuda şu yorumu yapmış:
“Başbakan buna nasıl bir cevap verebilir ki? Avusturya sınırında bulunan sığınmacıların kaydı konusundaki çalışmalar son hızla sürüyor... Peki üst sınır? Bu, Merkel'in zaten hedeflediği kontenjan uygulamasının başka bir adı. Ancak bu arada Sosyal Demokratlar, rotalarını tutturmakta giderek daha fazla zorlanacak. Parti bir gün, çizgilerinde dönüm noktasından bahsediyor, bir gün ise aksi bir tavır sergiliyor. Bir sığınmacı sayısının azaltılmasını talep ediyor, bir aile birleşiminin yine uygulanmasını. Bir sınırdışı edilmelerin hızlandırılmasını, bir bu hızlı süreçlerin frenlenmesini. Hristiyan Sosyal Birlik'in kaleme aldığı tehdit mektubunun bir gerekçesi de bu. Zira eğer işler Avrupa çapında sadece ağır işliyorsa, en azından ev ödevlerinin çabucak yapılması gerek. Aksi takdirde önümüzdeki eyalet seçimlerinde oylar büyük koalisyona bile yetmeyecek.”
Federal Meclis'in ordudan sorumlu temsilcisi Sosyal Demokrat politikacı Hans-Peter Bartels, yıllık raporunu açıkladı. Ordunun çok sayıda eksiğinin bulunduğuna dikkat çeken Bartels, Alman ordusunun hiç bu kadar küçülmediğini ve asker sayısını daha da azaltmanın mümkün olmadığını kaydetti. Die Welt gazetesi Alman ordusundaki eksikliklere dair saptamaların yeni olmadığını belirtiyor:
“Alman ordusunda yetersiz teçhizat, personel eksikliği ve yapısal finansman sorunu şaşırtıcı değil. Bunlar, 25 yıl önce başlatılan ve yavaş yavaş yürütülen orduyu küçültme sürecinin sonucu. Dünyada gerilimin azalması sonucu eski Doğu Alman ‘Ulusal Halk Ordusu' ile Batı Almanya ordusunun birleştirilmesi ne kadar doğru bir adım olduysa, refahı geliştirmek ve bütçeyi rahatlatmak için silahlı kuvvetler bütçesinden inatla kısmaya devam etmek o kadar yanlıştı. Bu nedenle Savunma Bakanı Ursula von der Leyen'ın önümüzdeki 15 yılda 130 milyar euronun askeri donanıma ayrılacağını açıklaması memnuniyet verici. Tabii söylemek yetmiyor.”
Frankfurter Rundschau gazetesi de yorum sütununu Alman ordusu hakkındaki yıllık rapora ayırmış:
“Rapora göre, askerler yeterli donanıma sahip olmadan hep daha da fazla görev üstlenmekten bıkmış durumda. Ancak bu sadece ihtiyaçların altında bir donanım sunan bir yönetimin değil, aynı zamanda yanlış savunma politikalarının da bir sonucu. Soğuk Savaş’ın bitmesinin üzerinden 25 yıldan fazla bir zaman geçmesine ve Avrupa Birliği'ne rağmen, savunma politikaları yine de ulusal devlet bazında hedeflere göre belirleniyor. Oysa hedeflerin artık diğer AB üyeleri ile daha fazla oranda ortaklaşa saptanması şart. Birlik'in hiçbir üyesi kendini tek başına savunamaz. Bu strateji ile çok fazla para çarçur ediliyor. Tüm AB üyelerinin yıllık askeri harcamaları toplamda ancak ABD'nin harcamalarına denk geliyor. Fakat Avrupa'nın orduları NATO'daki büyük ortaklarının ordusu ile kıyaslanınca performans olarak çok geride kalıyor. Savunma bütçesi artırılırken tüm bunların göz önünde bulundurulması gerek. Fakat o zamana kadar da eksiklerin bedelini askerlerin ödememesi lazım.”