T24 - Türk Hava Yolları, kıdemli gazeteci Yalçın Doğan'ın 16 aylık bebeği ile annesini, aynı soyadını taşımadıkları gerekçesiyle uçağa almadı.
Yalçın Doğan, Hürriyet'teki köşesinde çocuğu ve annesinin İzmir'e gitmek isterken başına gelenleri yazdı.
Bebeğiyle soyadı tutmayan anneden "boşanma ilamı" isteyen THY yetkilileri, "Ben evlenmedim" yanıtını alınca anne ile bebeğini uçağa almadılar. Yalçın Doğan, tartışmanın büyümesi üzerine havaalanına gitmek zorunda kaldığını, ancak bu kez de kendisinin kimlik kontrolü yapılmadan anne ve bebeğin uçağa alındığını yazdı.
Doğan'ın "THY: Sen bebeğinle uçamazsın" başlığıyla yayımlanan (9 Şubat 2011) yazısı şöyle:
THY: Sen bebeğinle uçamazsın
Kucağında on altı aylık bebeğiyle İzmir’e uçmak isteyen kadına THY görevlisi uçuş izni vermiyor.
“Bebekle sizin soyadınız aynı değil, uçmanıza izin veremem.”
Kadın şaşırıyor, nedenini soruyor:
“Soyadınız tutmadığına göre, bana boşanma ilamını göstermeniz gerek.”
Kadın izah ediyor:
“Ben evlenmedim ki.”
THY personeli Çağrı Ulaş Atalay inat içinde:
“Sizin özel hayatınız bizi ilgilendirmez. Velayet belgesi ya da uçuş izni için babanın izin belgesini getirin o zaman.”
Tabii ilgilendirmez, bu arada tartışma uzayınca, o THY görevlisi, Çağrı Ulaş Atalay, “Üstlerime sormam gerek” diyor.
Bebek ve annenin soyadı tutmayınca, THY babanın iznini ya da annedeki velayet belgesini soruyor, onlar yoksa, uçağa almıyor.
Çocuk kaçırmalarına önlem olmak üzere. Sanki, çocuk kaçıracaklar mutlaka uçağa biniyormuş gibi.
Peki, kabul, Türkiye’de annesi ile şu ya da bu nedenle aynı soyadını taşımayan on binlerce çocuk var. Ne olacak? Onlar uçağa binemeyecek mi?
Elbette binecek, çünkü yasal olarak, yurt içi yolculuklarda boşanmış dahi olsalar, anne ve bebeğin kimliği yanlarındaysa, uçabiliyor.
Kimlikte anne adının tutmasına rağmen, THY görevlisi anne ve bebeğe uçuş izni vermiyor.
Mantıksızlık zinciri
Kadın haklı olarak sinirleniyor, “polis çağıralım” diyor. THY görevlisi Atalay yüksekten uçuyor, “bize işimizi öğretmeyin”.
Tartışma uzuyor, sorunu çözmek için üç THY görevlisi geliyor. Hilmiye Ürkmez, Duygu Yılmaz, Yavuz Bozkurt. Hepsi aynı telden çalıyor.
Duygu Yılmaz araya giriyor, “Çocuğun babası buraya gelsin, yoksa uçamazsınız”.
Kadın çocuğun babasına telefon ediyor, babası hava alanına gidiyor.
Şimdi sıkı durun. Mantıksızlık zinciri devam ediyor.
1- Bebeğin babasını gören bu dört THY’li, hiç bir biçimde babanın kimlik kontrolünü yapmadan uçuş kartını veriyor.
Oraya gelen adamın, bebeğin babası olduğu nereden belli? Madem, o kadar sıkı denetim var, uçuş kartını nasıl veriyor?
2- Bebeğin babası aynı kentte değilse ne olacak? Adam o dört THY personeline bunu soruyor. Yanıt evlere şenlik: “Telefonla sorardık.”
Telefonda sordukları kişinin, bebeğin babası olduğu ne malum?
Bebeğin babası bu soruyu sorunca, yanıt yeniden evlere şenlik: “Faks çekmesini isterdik”. Faksın bebeğin babasına ait olduğu ne malum?
Bu sorular THY görevlilerini geriletiyor. Mantıksızlık sırıtıyor.
Yönetime şikayet
Geçen perşembe günü İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan bu olayı bu kadar yakından nasıl biliyorum?
Çünkü, benim başıma geliyor, bebeğin babası benim.
Uçak kalktıktan sonra THY yönetimini arıyorum. Nedense, Genel Müdür Temel Kotil’e iki gün boyunca ulaşamıyorum. Kotil çok meşgulmüş.
Bununla birlikte, THY’nin üst düzey yönetimine ulaşıyorum, onlardan yakın ilgi ve nezaket görüyorum. Mantıksızlığın onlar da farkında. Gün içinde bir kaç kez görüşüyoruz.
O dört THY görevlisi ile ilgili THY yönetiminin yaptığı idari soruşturma ayrı. Bir vatandaş olarak o sonucu bilmek istiyorum.
Ben o dört personelle ilgili yasal hakkımı ayrıca kullanacağım.
THY bekâr anne ile bebeğini uçağa almadı!