Gündem

"Ya AİHM olmasaydı konservatuvarın kapısı yüzüne kapatılan görme engelli Ceyda hakkını nerede arayacaktı?"

"Adalet Bakanlığı, çıkan ihlal kararları için Avrupa Konseyi ile diyaloğa giriyor"

27 Aralık 2017 06:23

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karrlarının uygulamasının gözetimini yapan Avrupa Konseyi'nin "AİHM Kararları Uygulama Bölümü"nün Türkiye hakkında hazırladığı "Uygulama Bekleyen Kararlar"ı inceledi. Ergin, raporda İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı'nı kazandığı halde kaydı yapılmayan görme engelli Ceyda Evrim Çam üzerine yazdı. 

Ergin, "Türkiye’nin AİHM sistemi içinde kalması vatandaşlar için evrensel hukukun korumasından yararlanabilecekleri yegâne çare olarak gözüküyor. Bir de şöyle bakın... Ya AİHM olmasaydı? Konservatuvarın kapısı yüzüne kapatılan Ceyda hakkını nerede, nasıl arayacaktı? Bu ihlal kararını kim verecekti? Bu haksızlığa kim dur diyecekti?" diye sordu.

Saygı Öztürk'ün "Türkiye ve AİHM (8) Görme engelli Ceyda Türkiye’yi nasıl mat etti" başlığıyla yayımlanan (27 Aralık 2017) yazısı şöyle:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından söz edildiğinde, genellikle tutuklamalardaki sorunlu uygulamalar ya da adli yargılanma hakkıyla ilgili dosyalar önce akla geliyor.

Oysa bu kategorilere girmeyen ancak doğrudan çok temel insan haklarını ilgilendiren başka alanlarda da pek çok ihlal kararı çıkabiliyor AİHM’den. Mahkemenin işlevini tam olarak görebilmek için bu alandaki örneklere de bakmalıyız.

AİHM kararlarının uygulamasının gözetimini yapan Avrupa Konseyi’nin “AİHM Kararları Uygulama Bölümü”nün Türkiye hakkında hazırladığı “Uygulama Bekleyen Kararlar”a ilişkin raporunu incelerken bunlardan biri özellikle dikkatimi çekti.

Bu, 2004 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı’nın bağlama bölümü sınavını kazandığı halde görme engelli olduğu için kaydı yapılmayan Ceyda Evrim Çam’ın durumu hakkında verilmiş olan ihlal kararı.

Çam ailesi, Ceyda’nın konservatuvara kabul edilmesi için yürüttükleri hukuk mücadelesinin idare mahkemesi ve Danıştay’da sonuçsuz kalmasının ardından çareyi AİHM’ye gitmekte bulmuştur. Strasbourg’daki mahkeme, 23 Şubat 2016 tarihinde başvuru sahibini haklı bularak Türkiye’yi mahkûm etmiştir.

AİHM’nin son dönemde kabul edilen engellilerin haklarına ilişkin muhtelif uluslararası sözleşmelere yaptığı atıflarla, devletin engelliler karşısındaki ödev ve görevlerini kuvvetli bir çerçeve içinde formüle eden bu örnek kararı, mahkeme açısından da önemli bir içtihat niteliği taşıyor. Kararın en çarpıcı bölümü “Mahkeme, engele dayalı ayrımcılığın, (engelliler için) makul düzenlemelerin yapılmamasını da kapsadığı kanısına varmıştır” ifadesidir.

Mahkeme, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek Birinci Protokol’ün “Eğitim Hakkı”na ilişkin ikinci maddesini, Sözleşme’nin “Ayrımcılık Yasağı”na ilişkin 14. maddesiyle birlikte ihlal ettiğine karar vermiş, ayrıca 10 bin Euro tazminata hükmetmiştir.

*

Bundan sonraki aşamada AİHM’den çıkan bu kararın uygulanması gerekiyor. Türkiye, bu ihlalin tekrarını önleyecek düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Avrupa Konseyi’nin web sitesinden tespit ettiğim üzere, Adalet Bakanlığı, kararların uygulamasını izleyen Konsey’in Bakanlar Komitesi’ne 15 Aralık 2016 ve 19 Aralık 2017 tarihlerinde bu kararla ilgili iki ayrı eylem planı sunmuştur.

Muhtemelen önümüzdeki dönemde yapılacak düzenlemelerle “Çam/Türkiye Kararı” yerine getirildiğinde, engelli insanların İTÜ ya da başka konservatuvarlara girişte Ceyda Evrim’in yaşadığı sorunla karşılaşmalarının önüne geçilmiş olacaktır.

AİHM kararlarının değeri burada karşımıza çıkıyor. Bir vatandaşın maruz kaldığı bir haksızlık üzerine AİHM’de “hak ihlali” kararı verildikten sonra başlayan uygulama süreci, ihlale yol açan koşullar ve sistem üzerinde düzeltici, dönüştürücü bir etki icra ediyor. İhlali yaratan olumsuz koşulların ortadan kaldırılmasıyla, en azından sonraki dönemde benzer ihlallerin tekrarının önüne geçilmiş oluyor.

Bir vatandaşın AİHM’den çıkarttığı bir ihlal kararı, AİHM sistemi içindeki bütün ülkelerde başka insanların da yararlanabilecekleri bir iyileşmenin kapısını açıyor.

*

Varmak istediğim nokta şu: Evet, Türkiye’de bugün yaygın hak ihlalleri yaşanıyor. Özellikle olağanüstü hal rejiminin devamı, bu ihlaller üzerinde ne yazık ki bir çarpan etkisi yaratmış durumda.

Bütün bu olumsuz yönelişlere rağmen, Türkiye, AİHM içinde kalarak ve ihlal kararlarını uygulama yükümlülüğünü sürdürerek, kendisini bu mekanizmanın dayattığı insan hakları disiplinine açık tutmaya da devam ediyor.

Adalet Bakanlığı, çıkan ihlal kararları için Avrupa Konseyi ile diyaloğa giriyor, her karar için Strasbourg’a eylem planı sunuyor ve bazı uygulamaların düzeltilmesi yönünde çaba sarf ediliyor. Dışarıdan baktığınızda, birbirine zıt iki ayrı doğrultuda yürüyen iki ayrı irade var gibi...

Son tahlilde, ne kadar ağır işlese ve düzeltici etkisi ne kadar geriden gelse de, Türkiye’nin AİHM sistemi içinde kalması vatandaşlar için evrensel hukukun korumasından yararlanabilecekleri yegâne çare olarak gözüküyor.

Bir de şöyle bakın... Ya AİHM olmasaydı? Konservatuvarın kapısı yüzüne kapatılan Ceyda hakkını nerede, nasıl arayacaktı? Bu ihlal kararını kim verecekti? Bu haksızlığa kim dur diyecekti?

AİHM kararının linki: http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/%C3%87AM_51500-08_NEN.TR.pdf