Gündem

Verilerle Türkiye'de erkek şiddetinin anatomisi

Kadınlar için şiddet hayatlarının en önemli sorunu. Ağır şiddet vakalarının ve korunma talebinde bulunanların sayısı artarken dava kabul oranları geriliyor

25 Kasım 2018 14:47

Defne Altıok

Kadına yönelik şiddet Türkiye gündemini meşgul etmeye devam ediyor.  Bianet’in Erkek Şiddeti Çetelesi’nin medya takibiyle belirlediği verilere göre 2018 yılının ilk 10 ayında en az 203 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi.

Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi‘nin birlikte yürüttüğü  2014'te yayımlanan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması da ağır derecede şiddete maruz kalan kadınların durumunu ortaya koyar nitelikte.

Ülkedeki kadınların en az üçte birinin fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilen araştırma kadınların sadece yüzde 11’inin bunu resmi kurumlara bildirdiğini gösteriyor. Üstelik bu sayılar sadece evli kadınlar için geçerli. Dolayısıyla, şiddete maruz kalan kadınların resmi sayılardan çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. 

Ancak uzun yıllar erkek şiddeti çetelesini tutan Çiçek Tahaoğlu da öldürülen kadın sayısı hakkında sağlıklı bir veri elde etmenin mümkün olmadığını belirtiyor.

Ağır şiddet vakaları artıyor

2012 yılında yürürlüğe giren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca yaşamsal tehlike arz eden acil durumlarda şiddete uğrayan ya da tehdit altındaki kadın doğrudan polis, jandarma gibi kolluk kuvvetlerine başvurabiliyor. Kolluk kuvvetleri de 6284 sayılı Kanun kapsamında koruma talep eden kişinin gördüğü şiddet sonucu hayati tehlikesi bulunduğuna hükmederse,  sonradan aile mahkemeleri tarafından onaylanmak koşuluyla koruma kararı çıkartabiliyor. Ancak nüfusu 100 bini geçmeyen ilçelerde aile mahkemesi bulunmaması halinde asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla faaliyet gösterebiliyor.

Adalet Bakanlığı verilerine göre, kolluk kuvvetlerinin aldığı, mahkemeler tarafından onaylanan karar sayısı 2013’te 60 bin civarındayken 2017’de 100 bine yaklaştı. Bu durumda son 5 yılda kolluk kuvvetlerinin acil durum kapsamında verdiği koruma kararı sayısında yüzde 70’e yakın bir artış var.

Korunma talebinde beş kat artış

2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmesiyle evli olmayan kadınlara da korunma talebinde bulunabilme hakkı tanınmıştı. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, yasanın yürürlüğe girdiği ilk yılda koruma taleplerinde 2 kattan fazla artış yaşandı. 2012'den bu yana geçen sürede korunma talebinde bulunan kadınların sayısı beş kat arttı.

Söz konusu kanunun amacı fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan tüm kadınların ve aile bireylerinin korunmasını sağlamak. 6284 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi ile geçerliliğini yitiren 4320 sayılı Kanun ise sadece medeni hali evli sayılan kadınları koruma altına alıyordu.

Ancak 6284 sayılı Kanun kapsamında yapılan koruma talepleri artsa da dava kabul oranları düşüş gösteriyor. 2010'da yüzde 91.5 olan dava kabul oranı, 2017'ye gelindiğinde yüzde 10’a yakın oranda gerileyerek yüzde 82,2'ye düştü.

Dava kabul oranı geriliyor

Dava kabul oranlarının daha da düşmesinden endişe ettiğini belirten Türkiye’nin ilk kadın hukuku uzmanı ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Nazan Moroğlu, mahkemelerin koruma kararını vermekten çekindiğinin altını çizerek "Bu düşüş ne yazık ki Türkiye’de kadına bakış açısını ortaya koyuyor ve kadını birey olarak görmeyen bir zihniyet olduğunu gösteriyor" yorumunu yapıyor. Türk Kadın Hukukçular Derneği başkanlarından da olan Moroğlu, mahkemelerin 6 aya kadar kadınlara koruma verebilecekken son birkaç yılda bunun 2 aya kadar indiğini gözlemlediklerini de belirtiyor.

Moroğlu ayrıca İstanbul Barosu'nun Adli Yardım bölümüne 2018’in ilk 10 ayında 10 bin 593 kadının yardım için başvurduğu ve 10 bin 392 kişiye avukat atandığı bilgisini paylaşırken bu oranın geçen yıla kıyasla çok daha yüksek olduğunu ifade ediyor. Kadınların bilinçlenme ve bilgilenme süreçlerine dikkat çeken Moroğlu, "2017’de baroya başvuran 13 bin 187 kadının bir kısmı, cesaretlerini toplayamadığı için geçen yıl 3 bin kadar eksik avukat ataması yaptık. Fakat yaptığımız görüşmeler sonucunda aynı insanların tekrar başvurduğunu görüyoruz. Yani kadınlar haklarını öğrendiği zaman bunları kullanıyor. Bu yıl bize gelenler de taleplerini yargıya daha fazla taşımışlar" diyor.

Kadınların en büyük sorunu şiddet

Kadir Has Üniversitesi’nde yapılan Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması’na göre kadınların en büyük toplumsal sorunu şiddet. Son 3 yıldır her yıl bin 200'ün üzerinde farklı katılımcıyla yapılan algı araştırmasına göre şiddet, açık ara farkla kadınların en büyük sorunu sıralamasında birinci sırada yer alıyor. 2018 yılının Ocak ve Şubat aylarında yapılan son araştırmada, katılımcıların yüzde 61’i şiddeti toplumda yaşadıkları en büyük sorun olarak gösterirken bu sayı 2016 yılında yüzde 53 olarak belirlenmişti.

En büyük ikinci sorun olarak gösterilen işsizliği sırasıyla eğitimsizlik,sokakta baskı ve taciz, aile baskısı, kadın-erkek eşitsizliği ve çevre/mahalle baskısı takip ediyor.

Araştırmayı yürüten Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi‘nin müdürü Prof. Dr. Mary Lou O’Neil’e göre ise bu sonuçlar sürpriz değil. Kadına yönelik şiddetin Türkiye’de çok yaygın olduğunu belirten O’Neil, özellikle işsizlik gibi son yıllarda oldukça tartışılan bir gündem maddesinin yüzde 10 gibi çok düşük bir yüzdeyle ikinci sırada gelmesini ise "İşsizlik Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri. Ama erkekler için. Zaten kadınlar için işe katılım oranı çok düşük. TUİK’e göre yüzde 38 civarı. Çoğu kadın en azından resmi olarak çalışmıyor" diyerek yorumladı.