Hakan Özyıldız*
Varlık Fonundan sıfır faizli kredi!
Haberi görünce inanamadım.
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Başkan Vekili Himmet Karadağ, “Yurtdışından sağlanacak finansmanın büyüklüğü fona devredilen varlıkların değerine göre belirlenecek. Fon, Türkiye’nin nitelikli yatırımlarına yüzde sıfıra kadar inen maliyetlerde finansman imkânı sunacak.” demiş.
Konuya sadece yasal açıdan bakınca, TVF’nun kuruluş kanununda sayılan amaçlar arasında; borçlanmak ve yatırımlara finansman sağlamak var. Dolayısıyla şaşırdığım yer burası değil.
Sorun bunun ekonomik ve hukuksal yanlarında.
Öncelikle borçlanma ile başlayayım.
Devletin bir borç otoritesi var: Hazine. Yasası, borçlanma limiti, örgütlenmesi, yıllara yayılan deneyimi var. Kamu adına borçlanma yapabilecek ikinci bir kurum olması çok büyük bir hata. Dünyada sadece birkaç az gelişmiş ülkede kalan parçalanmış nakit ve borç idareleri, özellikle ekonominin zor dönemlerinde, devletin başına bela olmuştur. Sıkıntılı günlerde, birden fazla kamu idaresi borçlanmak için iç ve dış piyasalara gidip borç isteyince, artan talep nedeniyle faizler yükselmektedir. Ben bunun örneğini 2003 yılında Mısır’da gördüm. Yabancı bankalar o yıllardaki Mısır hazinesi, sosyal güvenlik otoritesi ve kalkınma kurumunun ayrı ayrı borçlanmasında çok hoşnuttular.
Öte yandan, özellikle yurt dışı borçlanma piyasalarından bir ülkeden faklı iki kamu otoritesi borç talep ettiğinde, öncelik her zaman hazinede olacaktır. Varlık Fonu’nun ne kadar varlığı olursa olsun, alacaklılar nezdinde devletin hazinesi kadar kredibilitesi olamaz. İkisi yakın zamanlarda dış borç aramaya çıktığında, Fon hazineden daha fazla maliyetle borçlanacaktır.
Hele bir de önümüzdeki dönemin faizlerin yüksek olacağı yıllar olacağını, Türkiye’nin borçlanma ihtiyacının artacağını düşünürseniz, Fon’un borçlanmasının hazineden ucuz olmasının mümkün olmayacağı aşikardır.
Gelelim sıfır faiz meselesine.
İster TVF ister hazine, kanunda açıkça belirtilmediği taktirde, faiz ödeyerek aldığı borçla elde ettiği kaynağı, kamu kurum ve kuruluşları dışında bir kuruma, bırakın “sıfıra yakını” aldığından düşük faizle borç veremez.
Ne demek istediğimi açayım. Faiz ödeyerek alınan bir kredi, eninde sonunda kamu kaynaklarından geri ödenecektir. Eğer alınan kredi bir kamu kurumu için kullanılıyor ve ondan faiz istenmiyorsa ne ala. Kanun buna izin verir. Ama krediyle sağlanan kaynak özel sektöre/projeye verilecekse bunun özel kanunla yapılması gerekir. Burada kamu menfaatine halel gelmesi durumu olduğu için TBMM’den özel yetki almadan özel şirkete ve/veya projesine kamudan ucuz kaynak aktarılamaz.
Çünkü bu yolla bir proje ve/veya şirket kayırılmış olacaktır. Diğer bir sorun da buradan çıkar. Proje hangi kriterlere göre seçilecektir? Projenin kamunun öncelik verdiği alanlarda olacağı mutlaktır. Ama projeyi gerçekleştirecek olan yükleniciler arasında özel sektör olunca, sıfır faizli krediyle ona önemli bir kaynak aktarılması söz konusu olabilir. Yasada açık hüküm olmadan bunun yapılması mümkün olamaz.
Diğer bir husus Sayıştay denetimi eksikliğidir. Bilindiği gibi şu anki yapısıyla TVF kamu denetimine tabi değildir. Eğer alınan borcun yükünü kamunun sırtına yükleyerek proje destekleyecekse, o zaman Sayıştay denetimi mutlak bir zorunluluktur. Çünkü “kör kurşun hesabı” sorulmadan, TBMM bilgilendirilmeden yapılacak işlemler hukuksal olmayacaktır.
Dolayısıyla ucuz kaynak bulup öncelikli projeleri desteklemenin en sağlıklı yolu, kamunun kendi işini kendisinin yapmasıdır. Önce yatırımların kamu açık vermeden yapılmasının yolları araştırılsın. Eğer mutlaka borç gerekiyorsa, bırakın Hazine ucuz borçlansın. Kamu yatırımlarına gerektiği kadar sıfır faizli kaynak sağlansın.
*Bu yazı ilk kez hakanozyildiz.com'da yayımlanmıştır.