Vahdet gazetesi yazarı Selçuk Özdağ, çözüm sürecini eleştirirken “Öcalan’dan medet umarak atılan adımların ne kadar yanlış ne kadar akıl ve izan dışı olduğu anlaşılmıştır” ifadelerini kullandı. Barışın sağlanması için Abdullah Öcalan veya Kandil’e ihtiyaç duyulmadığını savunan Özdağ “Öcalan hiç bir zaman birlik beraberlik demokrasi çağrısı yapmadı. Türk-Kürt konfederasyonundan bahsetti, federalizme işaret etti, ama bu beyanları bile bağlamından çıkarılarak bütünleşme çağrısı gibi takdim edildi. Barışı düşmanından bekleyen onun şartlarına razı olur. Barışı tesis için Öcalan veya Kandil’e ihtiyaç yok” ifadesini kullandı.
Selçuk Özdağ’ın “Teröre karşı tek yürek” başlığıyla Vahdet gazetesinde yayımlanan (18 Temmuz 2015) yazısı şöyle:
***
Türkiye’nin bir daha yanlış yapma riski yok. Bu iş öyle veya böyle bitirilmeli. Bir defa daha PKK ile mücadelenin yarım kalması, devletin PKK’ya gücü yetmiyor algısının yerleşmesi, bölgenin iyice kaybedilmesi demektir.
Çözüm süresince, PKK, “devlet gücümüzü kabul etti, bu bölgeyi bize bıraktı,” diye propaganda yaptı. Bu propagandanın ne kadar etkili olduğu 7 Haziran seçimlerinde görüldü. Örgütün seyredilmesi, eylemlerine göz yumulması vatandaşta müthiş bir güvensizlik duygusu yarattı. Netice ortada. Yapılan araştırmalarda toplumun özgürlükle güvenlik arasında tercih yapmak zorunda kaldığında güvenliği tercih ettiğini gösteriyor. Bölgede de bu oldu, vatandaş güvenliği için fikirlerinden, inançlarından, özgürlüğünden vazgeçmek zorunda kaldı.
PKK Güneydoğu’da açık açık devrimci halk savaşının adımlarını atıyor. İki il beş ilçede DBP/HDP unsurları devleti tanımadıklarını ilan ettiler. Bu çok vahim bir gelişme. Türkiye’nin bölgede bunlar olurken abesle iştigal sayılacak işlerle uğraşması tam bir aymazlıktır. Şehirlerin bu hale gelmesi KCK unsurlarının organizasyonu neticesidir. Çözüm sürecinde bir iyi niyet ifadesi olarak bırakılan KCK’lı unsurlar çıktılar ve bıraktıkları yerden çalışmaya devam ettiler. Bugün bu unsurların devletleşmenin alt yapısını kurmak için çalıştıkları ve işleri daha da zorlaştırdıkları anlaşılıyor.
Milliyetçilik bir devlet kurma ideolojisidir. Devletini kuramamış her halkın milliyetçiliği bir devlet talebidir. (Bknz.İ.S. Milliyetçilik, Ana Dille Eğitim, AB Hukuku) PKK ve siyasi uzantılarının talebi de baştan beri ayrı bir devlet kurmaktı. Hedeflerini hiç bir zaman gizlemediler. Ona giden yolu açacak masum görünümlü taleplerle devletleşmenin yolunu açmaya çalıştılar. Her Nevruz’da Özgür, Bağımsız Kürdistan sloganları atılmasına rağmen bazıları bunu anlamamakta, duymamakta ısrar etti. Binlerce insanın öldüğü bir kalkışmayı bir müsamere gibi gördüler. Başkalarından esirgedikleri iyi niyeti, PKK’dan esirgemediler.
Şimdi anlaşılıyor ki insan hakları, barış, kardeşlik söylemleri arasında PKK’nın yolunu açmışlar. Devletin elini kolunu bağlamak, PKK’ya daha rahat faaliyet imkanı sağlamak için insani kavramları tuzak olarak kullanmışlar.. Düne kadar insan haklarından, barıştan bahsedenlerin bugün şehit cenazeleri karşısında suskunluğu manidar değil mi?
On beş gün içinde 30 civarında şehit verdik. Bunun affı, izah edilir, tolere edilir yanı olamaz. Devlet hukuk ve kamu düzeni ile vardır. Kamu düzeninin olmadığı yerde devlet de yoktur. Güneydoğu’da Özerklik ilan eden unsurlara müdahale edilmediği takdirde bu durum kanıksanacak, müdahale her geçen gün daha zor hale gelecektir. Elektrik parası ödememek nasıl bir hak olarak görülüyorsa, PKK’nın bölgeyi yönetmesi de bir hak olarak görülecektir. Onun için zaman kaybetmeden Anayasayı tağyir ve tebdil suçunu işleyen, devletin bölünmez bütünlüğüne kast eden bu unsurların derhal yakasına yapışılmalıdır.
Öcalan’dan medet umarak atılan adımların ne kadar yanlış ne kadar akıl ve izan dışı olduğu anlaşılmıştır. Gelinen nokta sadece Kandil’in değil, aynı zamanda Öcalan’ın sorumlu olduğu bir durumdur. Öcalan hiç bir zaman birlik beraberlik demokrasi çağrısı yapmadı. Türk-Kürt konfederasyonundan bahsetti, federalizme işaret etti, ama bu beyanları bile bağlamından çıkarılarak bütünleşme çağrısı gibi takdim edildi. Barışı düşmanından bekleyen onun şartlarına razı olur. Barışı tesis için Öcalan veya Kandil’e ihtiyaç yok. Türkiye bunu kendi güç ve imkanlarıyla başarabilecek kuvvete sahiptir.
Türkiye kayıkçı kavgalarıyla vakit öldürürken güneydoğu elimizden kayıp gidiyor. Buna dur denilmediği takdirde ülkede siyaset yapılamaz hale gelir. Türk milleti asla vatan toprağını refaha, zenginliğe takas etmez. Her şeyden vazgeçer vatanından vazgeçmez. Siyaset kurumu kendisinden vazgeçilmesini istemiyorsa bu vahim duruma sessiz kalmamalı, gereğini gecikmeden yapmalıdır.