Gündem

Vahdet yazarı: Nobel ödülünde büyük pay Amerika'nın; el kedisiyle fare tutmaya sevineceğine dövün birader!

"Türkiye bu ödülün neresinde?"

17 Aralık 2015 15:28

Vahdet yazarı Prof. Namık Açıkgöz, Prof. Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülü'nü almasına ilişkin olarak, "Aziz Hoca’nın aldığı ödülde, ne yazık ki, büyük pay, Amerika’nındır. Hocaya laboratuar ve personel imkânı sağlayıp finansal olarak destekleyen Amerika’dır. Amerika’nın sağladığı imkânları biz sağlayamadığımız için, Aziz Hoca gibi bir beyin, “beyin göçü” ile Amerika’ya gidiyor ve Amerikan üniversiteleri hocanın ayağının altına bütün imkânları seriyor" dedi. "Bizim itirazımız, el kedisiyle fare tutmaya sevinmeye benziyor" diyen Açıkgöz, "El kedisiyle fare tutmaya sevineceğine, dövün bilâder!.." ifadesini kullandı.

Prof. Açıkgöz'ün "Aziz Sancar’ın Ödülü Ne Kadar Bizim Ödülümüz?" başlığıyla yayımlanan (17 Aralık 2015) yazısı şöyle:

Prof. Dr. Aziz Sancar Hoca, genetik onarımı konusundaki başarısından dolayı, bu yıl Nobel Kimya Ödülü’ne lâyık görüldü. 

Mardinli bir ailenin çocuğu olan Sancar’ın başarısı, hilafsız, hepimizin gözlerini nemlendirdi. Öyle ya!.. Sen 1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gel ve şimdi dünyanın en önemli ödülü olan Nobel Ödülü’nü al!..

Ödüller açıklandığında, hepimiz Aziz Hoca’nın adını duyunca çok sevindik.  Ödülün bir vatandaşımıza verilmesi, ilk anda hepimizin göğsünü kabarttı. (Gerçi bu olumlu atmosferi ve heyecanı, Aziz Hoca üzerinden etnikçilik pazarlamaya çalışanlar bulandırmaya çalıştılar ama tutmadı. Aziz Hoca, çok kararlı bir şekilde bir bilim adamı objektifliği ile durduğu yeri, çok güzel ifade etti.)

Aziz Hoca, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine (Ne tuhaf!... Orhan Pamuk 2006 Edebiyat Nobel’ini aldığında, devrin cumhurbaşkanı Sezer, yazarı yok saymıştı.) bu hafta Türkiye’de. Hoca, gençlik yıllarının rüyasını süsleyen Ülkü Ocaklılarla görüşmek dahil bazı ziyaretlerde bulunuyor ve heyecan dalgasına bizzat şahit oluyor.

Bunların hepsi çok güzel şeyler…

Kimsenin aklını bulandırmak istemem ama Türkiye bu ödülün neresinde? Sadece Aziz Hoca’nın bu ülkede doğup büyümesi ve üniversite tahsili dâhil, bütün tahsil hayatını bu ülkede görmesi mi bu ödülün Türkiye ödülü olarak görülmesine yol açıyor?

Ödül açıklandığı günlerde yazacaktım ama hem yoğun siyasî gündem, hem de zaten hocanın etnisitesi üzerinde yapılan gereksiz tartışmalar, konuyu bir başka açıdan ele almamı engelledi.

Dostlar, eğri oturalım, doğru konuşalım. Tamam… Aziz Hoca bu ülkenin çocuğudur ve tahsilinin neredeyse tamamını Türkiye’de yapmıştır. Bununla övünüyor hoca; biz de övünelim. Ama Türkiye hocanın aldığı ödülün neresinde? İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite tahsiliyle bu iş bitmiş olsaydı, sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede bir sürü Nobel Ödülü alan bilim adamı olurdu.

Aziz Hoca’nın aldığı ödülde, ne yazık ki, büyük pay, Amerika’nındır. Hocaya laboratuar ve personel imkânı sağlayıp finansal olarak destekleyen Amerika’dır. Amerika’nın sağladığı imkânları biz sağlayamadığımız için, Aziz Hoca gibi bir beyin, “beyin göçü” ile Amerika’ya gidiyor ve Amerikan üniversiteleri hocanın ayağının altına bütün imkânları seriyor. Günü geliyor ve Aziz Hoca, tıpta çok önemli bir gelişme olarak genetik tamiri yapma konusunda büyük bir keşif yapıyor ve Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşüyor.

Aziz Hoca vatanseverdir, milliyetçidir ve bu topraklara bağlıdır… Âmennâ ve saddaknâ!... Bunlara hiç itirazımız yok. Bizim itirazımız, (Aziz Hocam tabirimi mazur görsün) el kedisiyle fare tutmaya sevinmeye benziyor. 

El kedisiyle fare tutmaya sevineceğine, dövün bilâder!.. “Böyle bir beyni biz niye fark edemedik?.. ABD’ye gitmesine niye sebep olduk?.. Türkiye’de kalsaydı da, bu başarıyı bu topraklarda elde etseydi olmaz mıydı?..” falan diyerek dövüneceğimize, el kedisiyle fare tuttuğumuza seviniyoruz.

Albert Einstein’ın tavsiyesiyle 40 kadar bilim adamı 1933’te İstanbul Üniversitesi’ne başvurmuş ama Başvekil İnönü, “mevzuat müsait değil” diyerek almamışlar. (İnternette belgesi var; bakın.)

Aziz Hoca, üniversiteyi bitirdikten sonra, bir beyin göçüne maruz kalıp Amerikalara gidiyor…

Einstein’ın tavsiye ettiği bilim adamlarını almayan adamın mevzuat bahanesi, aslında beyin yokluğunun bir sonucudur; Aziz Hoca’nın da taaa Amerikalarda çalışması ve ödülü o ülkenin sağladığı imkânlarla alması, aynı beyin yokluğunun bir başka tezahürüdür.

Aziz Hoca adına sevinelim; hem de çok sevinelim ama böyle bir değeri  ülkemizde tutamadığımız için Türkiye ve üniversitelerimiz adına dövünelim ve hatta utanalım!...