ABD'ye ilk siyahi başkan olarak Obama'nın seçilmesi, azınlık nüfusuna dahil olanların ya da göçmenlerin, bulundukları ülkelerin başına gelebilmesi konusundaki tartışmaları da alevlendirdi. Almanya da bu ülkelerden biri...
Amerikalı siyahi lider ve ırk ayrımcılığı karşıtı Martin Luther King, çocukluğundan onu çok etkileyen bir anıyı anlatırdı sıkça. Beyaz çocuklarla oynarken ona "nigger" (İngilizcede zencilere karşı kullanılan aşağılayıcı bir hitap) diye hakaret etmişler. Kırılan çocuk ağlayarak annesinin kucağına sığınmış. Öğretmen ve rahip kızı Alberta Williams King, ancak derin bir inançtan gelebilecek bir kararlılıkla moral vermiş: "Herhangi bir başka çocuk kadar iyisin". Bu şekilde küçük Martin'e sarsılmaz, renk ve köklerden bağımsız "aidiyet" hissini aşılamış. Çocuk derin inancı hissetiği için laflara inanabildi ve sözleri ve inancı ömrü boyunca yaşadı ve yaşattı.
Spiegel Online'nın yorumu
Amerika şimdi siyahi bir Harvard mezununu başkan seçti. Kendine güveni ve dürüstlüğü ile King'le sıkça karşılaştırılan, onun varisi olarak görülen bir başkan... Milyonlarca Amerikalı Barack Obamayı alkışladı. Hayranlıkla, hatta kıskançlıkla kalan dünya Washington'a bakıyor. Ve tüm olaylar bir tek lafı çıkarıyor ortaya: Yes, they can - Evet yapabildiler.
Deutsche Welle'nin göçmen kökenliler hakkında düşünceleri
Şimdi dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya da "Peki ya biz?" diye soruyor. Ağır aksak Almanya "göçmen geçmişli insanlar" sorunuyla uğraşıyor, bunu bir sorun olarak algılıyor. Statülerini tanımlamak bile dilsel bir zorlama gibi duruyor. Almanya'nın kendisini bir göç ülkesi olduğunu kabul etme aşamasına gelmesi onlarca yıl sürdü. Artık Almanya, genetik ve tarihsel sebeplerden aynı yerde bulunan bir kavmin toprakları olarak görmekten yeni yeni vazgeçiyor.
2000 yılında İçişleri Bakanı Otto Schily (SPD), partisinin yoğun itirazlarına maruz kalan Rita Süssmuth (CDU) başkanlığında bir göç komisyonu kurdu. Şimdi ise önde gelen CDU politikacıları - örneğin İçişleri Bakanı Schäuble ve Başbakan Merkel "Göçmen geçmişli insanları" üçüncü entegrasyon zirvesine çağırıyor. Sadece 8 yılda muhafazakar CDU bile böyle bir aşama kaydetmiş, kaydetmek zorunda kalmış.
Hürriyet Gazetesi konuya bir ek sunuyor
Yabancılara yakınlığı daha gelişmiş olan Sosyal Demokrat Parti'den ise Obama’nın başkan seçilmesini değerlendiren eski liderlei Kurt Beck "Obama’nın seçilmesi dünyada birçok şeyi değiştirecek. Baksanıza daha şimdiden Almanya’da göçmen kökenli başbakan tartışmaları başladı. Her ne kadar Almanya’da toplum ABD’deki gibi bölünmüş ve parçalı değilse de gelecekte bir Türk başbakan çıkabilir. Almanya’da Türklerin sayısı daha fazla, İtalyanlar da var. Neden olmasın. Toplum buna hazır hale gelecektir. Bu istikamete doğru gidiyoruz. Ben bunu sonuna kadar destekliyorum" diyor ve göçmen asıllı bir başkanın hiö de hayal olmadığına değiniyor.
Focus dergisi de konuya değiniyor
Ancak Türk asıllı bir Başbakan'ı Alman toplumu henüz hayal edemiyor. Yavaş ilerlemeleri hiç de şaşırtıcı değil. Kuruluşundan bugüne ABD kendisini göçmenlere liman olarak tanımlamış. Oraya serbestce yerleşen herkes göçmendi. Afrika'dan zorla getirilen köleler 1860-1865 Amerikan iç savaşında hakları için savaştılar. O günlerden beri aralıksız olarak Amerikan sivil hareketi kendisini geliştirdi - ta ki Obama ailesi Beyaz Saray'a girene kadar.
Avrupa, Yahudi Soykırımı'nın inanılmaz toplumsal kırımı yaşadı. Ulusal devletleri göçü genelde bir tehdit olarak algıladı. İşgücü bulma niyetine çoşkun yabancı göç istemesinin adında bile zıtlık belli: Misafir işçi. Misafir kalmaz, döner... Ancak misafirler yurttaş oldu ve katılım hakkını istiyorlar.
Türk Yurttaşlar Derneği Başkanı Kenan Kolat, entegrasyon zirvesinde "Empati ve katılım bu sürecin kılavuzudur. Başkasının duygularını hissetmek, diğerini davet etmek, güç vermek, desteklemektir" diyor - işte tam da bu anne King'in mesajıydı.
Spiegel'in yorumuna göre bunun başka türlü bir ifadesi de şöyle: "Seni anlıyorum, bu ülke senin de ülken" Amerikan Rüyası'nın bir satırı. Almanya, Almanya'nın artık bir "toplumu" olduğunu bir "halkı" olmadığını daha yeni kavrıyor. Paralel toplumların yıkıcı çekiciliğinden kurtulup yeni vatandaşlık hissi modeli gelmesi gerekiyor Almanya'ya. Ancak bu model oluşursa, Türk, Rus, Arap aileler, çocuklarının bir "Alman rüyası" oluşturmasını olumlu karşılayacaktır. İşte bu uzun yol var Almanya'nın önünde; yolun ucunda ise göçmen bir başbakan var... (Tempo24)