Gündem

Uzmanlar yanıtladı: S-400, SAMP-T ve Patriot'lar aynı anda Türkiye toprağında faaliyet gösterebilir mi?

27 Temmuz 2019 15:30

T24 | Metin Kaan Kurtuluş

Uzun ve tartışmalı geçen bir sürecin ardından Rus yapımı hava savunma sistemleri S-400’lerin Türkiye’ye teslimatı 12 Temmuz’da başladı ve ilk grubun teslimatının resmen sona erdiği Perşembe günü duyuruldu, füzelerin de yaz sonunda gemilerle gönderileceği açıklandı.

S-400’ün parçaları günler boyunca canlı yayınlarla Ankara’daki Mürted üssüne indirilirken Beyaz Saray cephesinin ne tepki vereceği de merak konusuydu. ABD’den ise beklenenin aksine henüz sert bir tepki gelmedi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Türkiye’yi F-35 programından çıkarma kararı alsa da ABD basınındaki kulis haberleri Başkan Donald Trump’ın Kongre’nin baskısına rağmen Türkiye’ye sert yaptırım uygulanmasına karşı direndiğini gösteriyor.

Cumhuriyetçisiyle Demokratıyla Türkiye’ye yaptırım isteyen Kongre ile buna karşı çıkan Trump arasındaki çekişme devam ederken, ‘S-400 krizinde’ başka ilginç gelişmeler  de yaşandı. Millî Savunma Bakanlığı adına perşembe günü basın toplantısı düzenleyen Muharebe Albay Tamer Zincir, "Fransa bir adet SAMP-T bataryasının ülkemizde konuşlandırılmasına yönelik teklifte bulunmuştur. Fransız SAMP-T bataryasının Türkiye'de konuşlanması maksadıyla saha araştırma faaliyeti 16-21 Haziran 2019 tarihleri arasında icra edilmiştir. Konuşlanma çalışmalarına ilişkin hususlar Fransız makamları ile koordine edilmektedir” diyerek Türkiye’nin Fransa’nın SAMP-T teklifini kabul ettiğini bildirdi. Ayrıca ABD yapımı Patriot sistemlerinin tedarikine yönelik olarak Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından ABD ile yapılan görüşmelerin de sürdüğü bildirildi. Bu açıklamaların ardından ABD’den de “S-400’lerin operasyonel hâle getirilmesini istemiyoruz” açıklaması geldi. 

T24, bu hafta meydana gelen gelişmelerle ilgili sorularını EDAM Başkanı Sinan Ülgen, savunma sanayi uzmanı Hakan Kılıç ve Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin’e yöneltti.

 S-400, SAMP-T ve Patriotların aynı anda Türkiye toprağında bulunma olasılığıyla ilgili olarak, “Üç sistemin de aynı ülkede konuşlanması ve görev yapması noktasında sıkıntı yok. Aynı şehirde olmaları gereksiz ve israf olabilir, çünkü üçü de yüksek irtifa hava savunma sistemi” yorumunda bulunan  Kılıç, T24’ün “Türkiye bu satın almayı güvenliği için mi politik manevra için mi yapıyor?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“S-400 alımı uçağını (haklı da olsak) düşürdüğümüz, büyükelçisini koruyamadığımız Rusya ile çok gerilen ilişkilerde bir yumuşama vesilesi ve ayrıca 3 Trilyon USD hidrokarbon rezervi olan Doğu Akdeniz'de batı dünyası ve ABD'ye karşı Rusya'yı arkamızda görerek pastadan pay alma planının bir parçası olabilir.”

NATO’nun neden S-400 alımıyla ilgili sessiz kaldığıyla ilgili soruyu, Ülgen “NATO’nun iki üye ülke arasındaki tartışmada çok taraf olmak istemeyeceğini” belirterek yanıtlarken; Ergin de  ABD’nin S-400’lerin operasyonel olmaması formülünü hali hazırda Yunanistan’da uyguladığını hatırlatarak şu değerlendirmede bulundu:  

“Bilindiği gibi Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1997’de Rusya’dan aldığı S-300 sistemleri uzun çekişmelerden sonra 1998'de Yunanistan’ın Girit adasına kaydırıldı ve burada depoya kaldırıldı.  Bu bataryalar 2013 yılında bakımı yapılıp test atışı yapıldıktan sonra yine depoya kondu. Depoda kilitli kalınca mesele bir şekilde dondurulmuş oluyor. Ancak Türk tarafı böyle bir yola gidildiğinde bunu Rusya’ya nasıl izah eder, bilemiyorum. Bu yola gidilmesinin bu kez Rusya ile ilişkilerde sıkıntı çıkarması muhtemeldir. Bir de 2.5 milyar dolarlık bir sistemi alıp sonra depoya kaldırırsanız o zaman bu kararın Türk toplumuna da izah edilmesi gerekir. Hazine’den çıkacak 2.5 milyar dolardan söz ediyoruz.” 

Uzmanların T24’ün sorularına verdiği yanıtların tamamı şöyle:

Kılıç: Üç sistemin de aynı ülkede konuşlanması ve görev yapması noktasında sıkıntı yok

S-400, SAMP-T ve Patriot sistemlerinin, aynı topraklar içinde faaliyet gösterme ihtimali var mı?

Hakan Kılıç: Üç sistemin de aynı ülkede konuşlanması ve görev yapması noktasında sıkıntı yok. Aynı şehirde olmaları gereksiz ve israf olabilir, çünkü üçü de (PAC'ın 3-MSE modelinini düşündüğümüzde) yüksek irtifa hava savunma sistemi. Şayet S-400'den sonra Patriot görüşmeleri de olumlu sonuçlanır ve PAC-3MSE alınır ise Fransız Aster-30, ABD PAC-3 ve Rus S-400 sisteminin ayrı ayrı bölgeler veya şehirlerde çalışması için bir mani yok. Yukarıda bahsettiğim gibi aynı şehirde sadece israf olur. Ayrıca S-400 zaten NATO ve milli Radar ağına entegre değil. Fransız-İtalyan ortak firması EUROSAM  SAMP-T ASTER-30 ise Fransa'ya ait olan bir batarya olacak ve NATO'ya entegre olduğundan ortak radar verileri ve ortak hava resmini alacak. S-400 ise standalone kendi başına çalışıp kendi gördüğü hedefi vurabilecek. S-400'ün her iki sistemden (PAC versiyonları ve SAMP-T Aster-30) daha uzun menzilli olması sebebi ile daha geniş alanda savunma yaparken Aster-30 ve Patriot PAC-3MSE (eğer alınır ise) S-400'e kıyasla balistik füze savunmasında daha gelişmiş sitemler olduğundan daha etkili olacaklar. Dolayısı ile üç sistemin de konuşlandırılması veya S-400 ve Aster-30 olması halinde S400 uzun menzilde hava savunma (uçak, İHA vb.) yaparken Aster-30 da hava savunma yanında  balistik füze savunması yani bir anti-balistik füze olarak kullanılabilir

Ülgen: Birbirleriyle de konuşmayacaklar, aynı sisteme bağlanmaları söz konusu olmayacak

Sinan Ülgen: Eğer S-400 alımından dolayı yaptırımlar gelecek olursa ki bu hala güçlü bir ihtimal, Patriot’ların alınması mümkün olmayacak. 

İkincisi Fransızların SAMP-T bataryaları geçici bir süre için Türkiye’ye yerleştirilmiş durumda. Aynı İtalyanların Maraş’taki SAMP-T bataryası ve İspanyolların Adana’daki Patriot bataryaları gibi. Bunlar o ülkeler ait, İspanya, İtalya ve bu durumda Fransa’ya. NATO dayanışması kapsamında Türkiye’ye geçici olarak yerleşen sistemler. Bu açıdan S-400’lerden farklılar. Çünkü S-400’ler Türkiye’nin milli envanterine girecek, kalıcı bir sistem. Türkiye tarafından operasyona sokulacak.

SAMP-T ve Patriot’lar lokal füze savunması için kullanılıyor olacak. Buna karşılık S-400’ler hava savunması için kullanılıyor olacak. Fonksiyonları farklı olacak. Öte yandan birbirleriyle de konuşmayacaklar, aynı sisteme bağlanmaları söz konusu olmayacak. 

Sedat Ergin: Meselenin teknik yönüne çok vakıf olduğumu söyleyemem ancak Türk yetkililerin muhtelif açıklamalarından bunun pekala olabileceğini anlıyorum. Gelgelelim,  bataryaların farklı sistemlere entegre edilmeleri gerekecektir. ABD’den Patriotlar’ın geleceği çok şüpheli olmakla birlikte, Fransız SAMP-T bataryasının gelmesi kesin gözüküyor. Ayrıca unutmayalım, Hollanda ve Almanya’nın  Patriot bataryalarının Türkiye’den çekilmesinden sonra 2015 yılında İspanya NATO dayanışması çerçevesinde Türkiye’ye Patriot bataryaları göndermişti. İspanyol sisteminin yıl sonuna kadar Türkiye’de kalacağı anlaşılıyor. Bu arada,  Fransız sistemi de devreye girecek. Bu durumda muhtemeldir ki, Fransız bataryası NATO sistemleriyle birlikte çalışarak, bütün NATO bölgesi hava sahasını gören radar ve komuta kontrol sistemine dahil olacaktır. S-400’lerin bu sisteme entegre edilebilmesine ihtimal vermiyorum. Bu durumda muhtemelen Türkiye’de biri NATO hava savunmasına entegre, diğeri entegre olmayan iki hava savunma sistemi görev yapacaktır.

Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Başkan Donald Trump’ın isteği üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu arayarak Rus S-400 hava savunma sistemini işler hale getirmeme isteğinde bulunduğunu belirtti. Savunma Bakanı Pompeo da benzer bir açıklamada bulunarak “operasyonel hale getirilmemelerini istiyoruz” dedi. Sizce bu Türkiye’ye Patriot satılması için konulmuş bir şart olabilir mi?

Hakan Kılıç: Bence değil. ABD her halükarda eğer CAATSA yaptırımları geniş ölçekli bir silah ambargosu içermeyecek ise Patriot satmayı düşünüyor. ABD'nin birlikte çalışma yönü ile sıkıntı ettiği husus S-400/F-35. Yoksa Patriot değil.Diğer yandan Türkiye'nin alımı ile S-400 reklamının yapılması ve rakip ABD füzesinin tercih edilmemesi ABD açısından pazarlama sıkıntısı. O yüzden illaki satmak istiyorlar. Anlaşmazlık teknoloji transferi, ortak üretim ve fiyat üzerinde çıkıyor. S-400'ün 2,5 Milyar USD'lik 2 filo alımında da teknoloji transferi ve ortak üretim yok. Ortak üretim Sayın Cumhurbaşkanı'nın belirttiği üzere eğer alınır ise opsiyonel olan 3.Filo için geçerli olacak. Ancak aynı durum Patriot'ta da olsa da Patriot pahalı. Yani teknoloji transferi ve ortak üretime yanaşmamakla birlikte bu iki hususta evet deseler bile S400'ün fiyat avantajını yakalamaları imkansız.

Diğer yandan "S-400'ün operasyonel hale getirilmemesi" gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu Türkiye'ye 2,5 milyar USD'yi çöpe at demektir. Çünkü hava savunma sistemleri barış zamanı verimli ve daha ötesinde caydırıcıdır. Savaş zamanı hangi ülkeden hangi sistemi alırsanız alın düşman gözünü karartmış ise illaki anti-radar ve diğer seyir füzeleri ile sistemi aşacaktır. Ülkeleri öncelikle hava kuvvetlerinin uçakları korur, hava savunma füzeleri değil. Dolayısı ile zayıf hava gücünüz var ise her şehri alçak-orta-yüksek hava savunma füzeleri ile doldurmanız sizi kurtarmaz, sadece düşmanın işini zorlaştırır. Körfez Savaşlarında olduğu gibi. Dolayısı ile S-400 barış zamanı hava kuvvetlerinin yükünü azaltacak ve hava savunmada, sınır ihlallerinin koruduğu bölgede bıçak  gibi kesecektir. S-400'ü operasyonel yapmayın demek, çöpe atın demekle aynı manaya gelir.

Sinan Ülgen: Sadece Patriot satılması için değil, yaptırımların yürürlüğe girmemesi için konulmuş bir şart bu.  Ancak bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin S-400 aldıktan sonra bunu bir şekilde aktive etmesini beklemek lazım. Yoksa S-400’lere verilen bu para tamamıyla ölü bir yatırım olacaktır. Onun için bu temelde ABD ile bir mutabakat sağlanmasının pek gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. 

Ergin:  S-400’lerin gelişini önleyemeyen Amerikan tarafı bu kez hiç olmazsa “S-400’ler operasyonel olmasın” noktasına geldi

Sedat Ergin: Türkiye’ye gelen S-400’ler operasyonel olduğu sürece ABD menşeli Patriot’ların satılması zaten söz konusu olamaz.  ABD’nin Rusya ile askeri işbirliği yapan ülkelere yaptırım getiren CAATSA yasasındaki önlem seçenekleri arasında Türkiye’ye askeri ihracat lisanslarının askıya alınması da var. Senatör Graham’ın çıkışı görebildiğim kadarıyla Türkiye’yi  S-400’lerden caydırma çabasının hala sürdüğünü gösteriyor. S-400’lerin gelişini önleyemeyen Amerikan tarafı bu kez hiç olmazsa “S-400’ler operasyonel olmasın” noktasına geldi. Bu da aslında her şeye rağmen onların da köprüleri atmak istemediklerini ve bir çıkış yolu aradıklarını gösteriyor.

"F-35'in artık Türkiye'ye verilmesi ihtimali çok çok düşük."

Türkiye ABD’nin talep ettiği gibi S-400’leri aktive etmezse Türkiye’nin F-35 programına dönüşü mümkün olabilir mi?

Hakan Kılıç: Kesinlikle evet. Ancak Türkiye bunu yapacak olsa en başından almaz veya geçen haftalarda yapılan sevkiyatı geciktirirdi. Ancak böyle olmadı ve kararlı bir şekilde S-400 geldi ve kurulmaya başlandı. Dolayısı ile böyle bir ihtimal kalmadı. F-35'in artık Türkiye'ye verilmesi ihtimali çok çok düşük. 

Sinan Ülgen: Şu anda öyle bir bağlantı kurmadı ABD tarafı. ABD tarafının kurduğu bağlantı yaptırımlarla, CAATSA yaptırımlarıyla ilgili. S-400’ler işler hale getirilmezse o zaman CAATSA yaptırımları devreye girmeyebilir. O da net değil ama en azından devreye girmeyebilir. Böyle bir ihtimal var. Bu yönetimin tutumu, Kongre’nin tutumunun bu konuda ne olacağını bilmiyoruz. Ama F-35 konusunda üstlenilmiş bir taahhüd yok, tam tersi F-35 programında çıkarıldığı duyuruldu.

Sedat Ergin: Amerika’nın ilk pozisyonu S-400’lerin teslim bile alınmaması çizgisindeydi. Aslında ABD mevzuatı, CAATSA’dan da ayrı olarak, F-35’ler söz konusu olduğunda S-400’lerin ‘satın alınmasını’ yasaklıyor bildiğim kadarıyla. Dolayısıyla “satın alınmasın” çizgisinden “operasyonel olmasın” noktasına geçilmesi  Amerikan tarafı açısından mevzuat nedeniyle de bir esneklik gerektirecektir. Bir varsayım olarak ABD tarafının F-35 projesine dönüş için muhtemelen bu sistemlerin “aktive edilmeyeceğine” dair çok kuvvetli bir güvence istediğini düşünelim… Ben böyle bir güvencenin Ankara tarafından verilebileceğine en azından bugünkü konjonktürde pek ihtimal vermiyorum.  Buna F-35’ler konusunda geri dönüşü olmayan noktayı geçtik gibi gözüküyor.

Ancak depoda tutma formülü aslında Yunanistan’da uygulanıyor. Bilindiği gibi Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1997’de Rusya’dan aldığı S-300 sistemleri uzun çekişmelerden sonra ya 1998'de Yunanistan’ın Girit adasına kaydırıldı ve burada depoya kaldırıldı.  Bu bataryalar 2013 yılında bakımı yapılıp test atışı yapıldıktan sonra yine depoya kondu. Depoda kilitli kalınca mesele bir şekilde dondurulmuş oluyor. Ancak Türk tarafı böyle bir yola gidildiğinde bunu Rusya’ya nasıl izah eder, bilemiyorum. Bu yola gidilmesinin bu kez Rusya ile ilişkilerde sıkıntı çıkarması muhtemeldir. Bir de 2.5 milyar dolarlık bir sistemi alıp sonra depoya kaldırırsanız o zaman bu kararın Türk toplumuna da izah edilmesi gerekir. Hazine’den çıkacak 2.5 milyar dolardan söz ediyoruz.

S-400’ler işler hale getirilmezse bir işlevi olacak mı? İşler hale getirilmemiş S-400’ler ne için kullanılabilir?

Hakan Kılıç:  Aslında bu soruya yukarıda biraz cevap verdim. S-400'ü operasyonel veya işler hale getirmeyin demek "Size F-16 satıyoruz pilotlarınızı eğitmek için eğitim uçuşu yapın ama onun haricinde asla uçmayın. Sadece savaş çıkarsa uçurun"demek gibi bir şey. Ne mantığı, ne maliyetinin boşa gideceği gerçeği ne de kabul edilir bir tarafı var.

Sedat Ergin: İşler hale gelmeyen bir hava savunma sistemine nasıl bir işlev bulanabileceğini doğrusu kestiremiyorum.  Yunanistan’da biliyorsunuz depoya kilitlediler.

"NATO’nun denge politikası gözetmesi lazım"

NATO’nun sessizliğini nasıl yorumluyorsunuz?

Sinan Ülgen: NATO nihayetinde Türkiye’nin de üye olduğu bir kuruluş. Dolayısıyla NATO’nun denge politikası gözetmesi lazım. O yüzden çok taraf olmak istemez NATO iki müttefikinin anlaşmazlığı durumunda. Öte yandan NATO genel sekreteri Türkiye’nin S-400 alımının olumsuz sonuçlar doğuracağını ifade etti zaten.

Silah envanterinin yüzde 90’ ı NATO-ABD ağırlıklı olan Türkiye bu satın almayı güvenliği için mi politik manevra için mi yapıyor sizce ? S400 lerin sisteme entegre olmadan yararı olur mu?

Hakan Kılıç: S-400 Türk ve NATO sistemine entegre olmadan da standalone olarak kendi başına radarının gördüğü hedeflere angaje olarak çalışabilir ve çalışacak. Ancak özellikle balistik füze savunması dakikalık değil saniyelik bir iş. Sisteme (radar ve komuta-kontrol ağına) entegre olmamış bir S400 bataryasının Rusya'daki kadar verimli olmasını bekleyemeyiz. Rusya'da S400 Panrtsir ve TOR-M2 sistemlerini bile yönetiyor, Türkiye'de ise Hisar sistemine bile entegre olamayacak. Ancak bu sadece verimi düşürecek, işe yaramayacak manasına gelmez.

"Türkiye, ABD'ye "Alternatifsiz değilim" mesajını vermek istemiştir ki bu mesaj politik bir mesajdır"

Türkiye neden aldı sorusuna gelince acil ihtiyaç, 2016 sonrası ABD ile aranın bozuk olması ve talebi bekletmesi gibi reel gerçekler olsa da sadece teknik olarak değerlendirilip alındı demek tüm Türk ve Rus yetkililerin açıklamalarını inkar etmek olur. Politik karar da önemli idi deyince bir çok kişi kırmızı görmüş boğaya dönse de bunu inkar edemeyiz. S-400 alımı ile en basitinden Türkiye, ABD'ye "Alternatifsiz değilim" mesajını vermek istemiştir ki bu mesaj politik bir mesajdır. Ayrıca S-400 alımı uçağını (haklı da olsak) düşürdüğümüz, büyükelçisini koruyamadığımız Rusya ile çok gerilen ilişkilerde bir yumuşama vesilesi ve ayrıca 3 Trilyon USD hidrokarbon rezervi olan Doğu Akdeniz'de batı dünyası ve ABD'ye karşı Rusya'yı arkamızda görerek pastadan pay alma planının bir parçası olabilir. Sonuç olarak S-400 alımına sadece bir füze alımı gibi bakmak doğru olmaz. Doğru mu yanlış mı hesap yaptığımızı ise tarih gösterecektir. Belki S-400 alımı çok hayırlara vesile olacak, belki de sayesinde kaybettiğimiz F-35 yüzünden çok büyük bir imkan ve kabiliyetten mahrum olmanın bedelinin ödeyeceğiz.