Darfur’da insanlık suçu işlemekten hakkında uluslararası tutuklama kararı olan Sudan Devlet Başkanı El Beşir’in ziyareti Türkiye ile AB arasında sorun olmuştu. AB'nin kararın gözden geçirmesi talebine, Abdullah Gül “Onlar ne karışır” yanıtını vermişti.El Beşir ziyareti Türkiye ve Dünya gündeminde
ABD'den Türkiye'ye El Beşir ve İran uyarısıDışişleri'nden AB notasına yalanlama(sd)Radikal gazetesi yazarı Erdal Güven (07.11.2009) 'Utanç' başlıklı
yazısında, El Beşir'in Sudan'ın da üyesi bulunduğu İKÖ'nün düzenlediği
ISEDAK (İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi
Komitesi) toplantısına katılmak üzere beklenen İstanbul ziyaretini
kaleme aldı:
UtançAdı Ömer el Beşir... Sudan’ın devlet başkanı... Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce (UCM) yargılandı ve en az beş insanlığa karşı suç ve en az iki savaş suçu işlediğine hükmedildi. Halihazırda hakkında UCM’nin tutuklama kararı var...
İşte o Beşir, ‘bir son dakika değişikliği’ olmazsa yarın İstanbul’a geliyor.
Türkiye, Sudan’ın Darfur bölgesinde, kadınlar, çocuklar, yaşlılar dahil ezici çoğunluğu sivil 300 bin insanın boğazlanmasından, 2 milyon insanın etnik temizliğe uğratılmasından, işkence görmesinden, sakat bırakılmasından, tecavüze uğramasından, özetle dünya tarihinin en ağır insani felaketlerinden birinin yaşanmasından sorumlu bir adamı ağırlama hazırlıyor.
Ayıp, utanç verici, yüz kızartıcı!
Bu ne Ahmedinecad’ı ‘dost’ ilan etmeye benzer ne Esad’la ‘ahbaplık’ etmeye... Bu adamın muadilleri, Saddam’dır, İdi Amin’dir, Miloşeviç’tir, Karadziç’tir, Mobutu’dur, Katanga’dır.. Layık olduğu yer de Lahey’deki cezaevidir...
Türkiye bu ayıbı, bu utancı maalesef daha önce de yaşadı. Son üç yıl içinde iki kez. Ancak hiç olmazsa, el Beşir, o zamanlar yalnızca ‘zanlı’ydı, henüz suçlu bulunmamıştı, mahkemesi sürüyordu. Ne var ki artık, Mart 2009’dan bu yana ‘aranan bir suçlu’ kendisi...
Ne gam! O mahkeme yapılmamış, o hüküm verilmemiş, o emir yayımlanmamış sanki. El Beşir yine, yeni, yeniden geliyor işte...
Hükümetin gıkı çıkmıyor kaç gündür. Hal böyle olunca Beşir’in İstanbul’da ağırlanmasını gerekçelendirmek Dışişleri’ne kalıyor. Basına yansıyan gerekçeler trajikomik...
Neymiş, Türkiye UCM’nin hukuki altyapısını oluşturan Roma Sözleşmesi’ne taraf değilmiş, zaten BM Güvenlik Konseyi’nin el Beşir’in yakalanması için bir kararı yokmuş; bu yüzden UCM’nin karar ve yaptırımları Türkiye’yi bağlamazmış... Bir Uganda kadar, bir Botswana, bir Güney Afrika kadar bile bağlı değiliz öyle mi uluslararası hukuka?
Neymiş, el Beşir Türkiye’nin değil, İKÖ bünyesindeki İSEDAK’ın davetiyle geliyormuş İstanbul’a... Organizatör İSEDAK’mış, Türkiye sadece ev sahibiymiş... Köklü Türk diplomasisinin bu kadar basit bir temsil sorununun altından kalkamayacağını düşünüyor ve bizden de buna inanmamızı istiyorlarsa sadece bizim zekâmıza değil kendi melekelerine de hakaret ediyorlar.
Neymiş Amerikan yönetimi bile Sudan hükümetiyle dolaylı olarak görüşüyormuş. Kimse Sudan’la görüşülmesin demiyor ki... Sudan hükümetiyle görüşmek başka, savaş ve insanlık suçlusu liderini, uluslararası hukukla dalga geçer gibi dünyanın gözü önünde İstanbul’da ağırlamak başka. Sudan lideri New York’ta boy gösterebiliyor mu?
Bir Batı başkentine, AB ülkelerinden herhangi birinin herhangi bir kentine adımını atabiliyor mu?
Ve en vahimi: Neymiş, Türkiye gerektiğinde ‘Kıbrıs Rum Kesimi’ liderlerini bile ağırlıyormuş; ‘teşbihte hata olmaz’ saikinin bu kadar geniş kullanımına el insaf mı demeli, diplomatik körlük mü...
Bu işin Dışişleri’ni aştığı ortada. O yüzden böyle ‘isimlerinin açıklanmasını istemeden’ ve muhtemelen kendilerinin de inanmadığı gerekçeler ortaya sürerek konuşuyorlar zaten.
Bir umut, Köşk’ün müdahale etmesiydi. O umut da dün Cumhurbaşkanı Gül’ün sözleriyle boşa çıktı. Uluslararası hukuka ‘nanik’ yaptığımız yetmiyormuş gibi bir de Beşir’i ağırlama kararımızı gözden geçirmemizi isteyen AB’ye posta koyduk Gül’ün ağzından. AB ne karışırmış! Gül de böyle diyorsa...
Ne Dışişleri Bakanı, ne Cumhurbaşkanı, el Beşir utancını önleyebilecek tek bir kişi var, o da Başbakan Erdoğan.
O yüzden şu soruların muhatabı da kendisi:
Gazze’de ölen masum insanlar için haklı olarak gösterdiğiniz hassasiyetin, empatinin milyonda birini Darfur’da ölen musum insanlar için neden göstermiyorsunuz? Hani nerde dilinizden düşürmediğiniz vicdanınız?
Hangi siyasi, ekonomik, stratejik çıkar Türkiye’ye bu ayıbı, bu utancı yaşatmaya değer?
İsrail Cumhurbaşkanı’na, ‘One minute’ çekerken gösterdiğiniz cesaretiniz, Sudan lideri karşısında nerde hani?
Ben hâlâ umudumu yitirmiş değilim. Bugün yarın gözüm televizyon ekranlarındaki ‘Son Dakika’ haberlerinde olacak. ‘El Beşir İstanbul’a gelmiyor’ haberi için... Kimbilir...