Gündem

'Utanılacak senaryolar peşinde'

Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman, Eruygur'u ağır ifadeyle suçluyor

04 Mayıs 2009 03:00

Emekli Orgeneral Özden Örnek, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın, Şener Eruygur’un başka işler peşinde olduğunu anlattığını söylüyor: “Bilhassa Şener’in (Eruygur), Yaşar’ın?(Büyükanıt) önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu anlattı”

Milliyet'in haberine göre; eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlükler Ergenekon’un ek klasörleri arasında önemli bir yer tutuyor.
Birden fazla klasörde yer alan metinlerde, 2002’den 2005’e kadar TSK içerisinde yaşanan görüş ayrılıkları, çekişmeler, komutanlar ve ailelerinin özel hayatıyla ilgili bilgiler de yer alıyor. Bazen günlük, bazen de haftalık periyotlar halinde tutulduğu anlaşılan notlar, soruşturma kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Şener Eruygur ve gazeteci Mustafa Balbay’ın bilgisayarlarında da bulunmuştu.

Peker’in Aytaç Paşa’nın korumasıyla irtibatı var

Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Sedat Peker’in 2004’te tutuklandığı süreçte basında, Peker’in adamlarının eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın emir subayıyla ilişkide olduğu iddiası yer almıştı. Örnek’in günlüklerinde bu konuyla ilgili notların bir bölümü şöyle:

16 Ekim 2004
Fenerbahçe’ye, Aytaç Paşa’ya gittim.(...) Geçen hafta Sedat Peker ile ilgili olarak yayımlanan haber konusunda görüştük. Bana ‘Her şeyi öğrendin mi?’ dedi.
Ben de ‘Bazı şeyler öğrendim, ama her şey mi bilmiyorum’ dedim. Sedat Peker’in adamlarının aradığı kişi jandarma astsubayı ve Aytaç Paşa’nın korumasıymış. Adam aynı zamanda Rasim Paşa’nın (emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Rasim Betir) yeğeni. Sedat Peker’in adamları 2-3 yıldır bu kişiyle irtibattaymışlar. Aytaç Paşa’yı çok üzgün gördüm. Anlamadığı ve izah edemediği konular vardı. Hiçbir ilişkisi olmadığı halde neden bu işin içine çekilmişti? Sedat Peker ve adamları neden Rasim Paşa’nın yeğeniyle temastaydılar? Bu ilişkinin derecesi neydi ve nerelere kadar gidiyordu?

Özkök her şeyi biliyor

15 Mart 2004
Sabah bir ara beni Jandarma Genel Komutanı aradı. ‘Genelkurmay Başkanı her şeyi biliyor, biraz önce beni aradı, ‘Hemen öğleyin bir araya gelmemiz lazım’ dedi. Kendisine neleri bildiğini sordum, ‘Jandarma tesislerinde Ömer İzgi’yle yemek yediğimizi biliyor, hemen hemen her şeyi biliyor’ dedi. 

Özden’e takdirname
 
31 Mayıs 2005
Sabah özel sekreterim bana Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen özel bir zarfı getirdi. Zarfın içerisinde Genelkurmay Başkanı’nın bana yazdığı çerçeveli bir takdirname çıktı. Doğrusu böyle bir jesti beklemiyordum.

‘Eruygur, Büyükanıt’ın önünü kesmek istiyor’

29 Şubat 2004
İlginç bir toplantı yaptık. Jandarma’nın Beytepe’deki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski Meclis Başkanı Ömer İzgi’yle bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı (Aytaç Yalman) beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre görüşmek istediğini söyledi. Gittim, dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu, Şener’in (dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur) başka işler peşinde olduğunu, İbrahim’in (dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına) ise saf, ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı.
Bilhassa Şener’in, Yaşar’ın (dönemin 1. Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt) önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükümetle değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı.

Ömer İzgi: Darbeyi seçimden önce yapın

Beytepe’ye gittik. Amacımız 3 Mart günü yapılacak ‘Ulusal Hareket’ toplantısına MHP’den bol destek sağlamaktı. Ama konu ‘darbeyi seçimden önce mi sonra mı yapalım’a döndü. Ömer İzgi, ‘Gayet tabii, bir şey yapacaksanız hemen yapın, seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz, karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar.
Ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar, bu nedenle o zaman hiçbir parti sizi desteklemez ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz’ dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günü de Kara Kuvvetleri Komutanı’na söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık, bir siville konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ve İbrahim... Halbuki bizim evde ve dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik.

Komutanlar arasında ‘fişleme’ çatlağı

13 Mart 2004
Bugün sabah işlerimi toplayıp yoluna koyduktan sonra yokluğumda yayımlanan bazı makaleleri okumaya başladım. Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı beni aradı ve ‘Konuşalım’ dedi. 15.30’da onların evine gittim. Çok sıkıntılıydı, önce evvelce kararlaştırdığımız gibi yapmış olduğu gezi hakkında bilgi verdi.(...)

Diğer bir konu da gazetelerde yer alan fişleme konusuydu. Bu konuda çok rahatsızdı. O da benim gibi Genelkurmay Başkanlığı’nın yapmış olduğu açıklamadan son derece rahatsız olmuştu. Bu, açıklamadan ziyade saçmalamak gibiydi. Haberin doğru olduğunu vurguluyordu. Zaten gazetede evrakın fotokopisi vardı. Sanki üst yöneticilerin bundan haberi yokmuş da yeni öğrenip konuyu araştırıyorlarmış gibi... Halbuki yapılması gereken açıklama bu yazının yasal olarak yazıldığnı ve bazı maddelerde konunun amacının dışına çıktığını belirtip yapanlar hakkında gerekli işlemlerin yapılacağını belirterek bu işi bitirebilirlerdi.

‘Hilmi Özkök korkak bir adam’

(...) Ama böyle yapacağına, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı’na, “Burada beni suçluyorlar. Ben halkımdan özür dileyeceğim” demiş. Tüm gazetelerde son üç gündür bir kere dahi onun adı geçmedi. Adamın karakterini bu cümleler ortaya koyuyor. Korkak bir adam, komutan olarak olayı göğüsleyeceğine korkak ve pısırık davranıyor. Sanki kendini ipe çekecekler.”

İlhami Erdil: “Beni Heybeliada’ya gömün”

Görevli olduğu dönemde yaptığı iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yargılanan ve ceza alan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’le yaptığı görüşmeyi de günlüklerine alan Örnek, bütün rütbeleri alınan ve bir süre hapis yatan Erdil’in psikolojik durumunu anlatıyor:

8 Nisan 2004
(...) Sonra Yaşar’ı aradım ve MGK toplantısının ayrıntıları ile gizli alınan kararı söyledim. (...) O da bana İlhami Paşa ile görüştüğünü ve durumunu hakikaten iyi görmediğini anlattı. Sonra ben de İlhami Paşa’yı aradım. Telefonda sesi çok kötü geliyordu. Bana başına gelenleri anlattı. Bülent’e kızgınlığı sonsuzdu, devamlı küfrediyordu. Kendisini mümkün olduğu derecede yatıştırmaya çalıştım. Beni ziyaret etmek istediğini söyledi. Ben de ‘gelebilirsiniz’ dedim. Atilla’yı terfi ettirmediği için son derece pişmandı.Hiç sokağa çıkmadığını ve hatta tıraş bile olmadığını söyledi. Vasiyetini yazmış ve mezarını satın almış. ‘Sana vasiyet ediyorum’ dedi. ‘Beni mütevazı bir törenle Heybeliada’ya gömersiniz’ dedi.