Ekonomi

Uras: Ekonomi seçim ile canlanacak

Güngör Uras, ekonominin 2. çeyrekte beklentilerin de altında büyümesini, seçim dönemine girilmesiyle birlikte aşılacağını söyledi

11 Eylül 2012 11:44

 

Güngör Uras

(Milliyet - 11 Eylül 2012)

 

Vatandaş harcamadı, yatırım durdu, büyüme %2.9’a DÜŞTÜ


2012’nin 2. çeyrek büyüme rakamı geçen yılın aynı döneminde ulaştığı yüzde 9.1’in oldukça altına inerek yüzde 2.9’a geriledi. Bu dönemde hane halkının harcamaları geriledi, özel sektör ise yatırımlarını kesti.

Büyüme rakamlarına bakıldığında Merkez Bankası’nın yumuşak iniş planının tuttuğu görülüyor. Ama önümüzde seçim dönemi var.Ankara bu döneme düşük büyümeyle giremez. Ekonomide canlanma yakındır.

2011 yılının ilk üç ayında ekonomi yüzde 12.1 oranında, ikinci 3 ayında yüzde 9.1 oranında büyümüştü. Yıllık büyüme yüzde 8.5 olmuştu. Ankara, cari açığı (döviz açığını) küçültmek için frene bastı. Büyümeyi yavaşlatacak politikalar uyguladı. Uyguluyor. 2012 yılının ilk üç ayında büyüme hızı yüzde 3.3’e, ikinci 3 ayda yüzde 2.9’a geriledi. Bu yılın ilk yarısında ekonomi yüzde 3.1 oranında büyüdü. Bu gidişle yıllık büyüme yüzde 3.5 dolayında gerçekleşecek.

Bu yıl nüfusumuz net olarak yüzde 1.2-1.3 oranında artıyor. Nüfus artışı dikkate alındığında yıllık büyüme yüzde 2’lere düşüyor. Acaba Ankara bu tabloyu nasıl değerlendiriyor? Önümüzdeki yıllarda da düşük büyümeyi hedef alan politikalar sürdürülecek mi? Yoksa ekonomi canlandırılacak mı?

Düşük büyüme, işsizliktir, fakirliktir. Bizden önce yola çıkarak kişi başına yılda 25 bin dolar milli gelir çizgisine ulaşanlar ile aradaki uçurumun devamıdır. Bizden önce yola çıkarak kişi başına 25 bin dolara ulaşanların derdi, ekonomilerini aynı çizgide tutabilmek. Onlar için yüzde 1-2-3 gibi büyüme oranları yeterli. Biz ise düşük büyüme oranı ile kişi başı 10 bin dolar kapanından kurtulamayız. Olduğumuz yerde kalırız.

Bu ülkede yaşayanların hiç biri “Ekonomi büyüyor, büyümüyor? Bana ne yararı var? Milli gelir, kişi başı gelir artınca benim gelirim artmıyor ki? Bana ne yararı var?” diyemez.

Bakınız 2012 yılının ilk yarısında büyüme düşünce, halkın tüketimi nasıl azalıyor? 2011 yılının ilk 3 ayında hane halkının tüketim harcamaları yüzde 12.1, ikinci 3 ayında yüzde 9.1 artmıştı. Bu yıl hane halkı tüketim harcamalarını artıramadı. İlk 3 ayda tüketim harcamalarındaki artış yüzde 0.2 olduktan sonra ikinci 3 ayda hane halkı tüketimi yüzde 0.5 geriledi.

Üreteceğiz, ülkenin geliri artacak. Sonra o geliri mümkün olduğu kadar adil paylaştıracağız. Ekonomi büyümez ise devlet güçlenemez. Memur, emekli maaşlarını artıramaz. Özel sektör işlerini geliştiremez. İşçi sayısını, işçi ücretini artıramaz. Hane halkı tüketim için para bulamaz. Daha iyi eğitim, sağlık, adalet, güvenlik hizmeti için büyümeye mecburuz. İç talep daraldı, büyüme yavaşladı.

Büyümeye her sektör farklı katkıda bulunuyor. Milli gelir oluşumunda (toplam 100 olarak kabul edeceğimiz milli gelir rakamında) sanayin  payı (bu yılın ilk yarısında) yüzde 26, tarımın payı yüzde 5.7, inşaatın payı yüzde 5.8, ticaretin payı yüzde 13.4, ulaştırmanın payı yüzde 15.4, mali kesimin payı yüzde 11.6 oranında.

Büyümenin lokomotifi sanayi. Sanayi büyüyünce peşinden ticareti, ulaştırmayı ve mali kesimi sürüklüyor. Tarım ve inşaat da önemli ama milli gelire katkı payları diğerlerine göre düşük.


Sanayi iyi sinyal vermiyor


2011 yılının ilk ve ikinci 3 aylık dönemlerinde sanayi sırasıyla yüzde 15.1 ve yüzde 9.3 oranlarında büyümüştü, 2012 yılının ilk 6 ayında büyüme yüzde 3.1 oranına geriledi. 2011’in ikinci 3 aylık döneminde ticaret yüzde 13.7 oranında büyümüştü.

Ticaretin büyümesi bu yıl aynı dönemde yüzde 1.2’ye geriledi. 2011 yılı ikinci 3 aylık dönemde ulaştırma yüzde 12.1 oranında    büyümüşken, 2012’de aynı dönemde yüzde 3.9 büyüdü. Mali kesimin büyüme oranı yüzde 9.2’den, yüzde 3.6’ya düştü.

Büyüme demek, kaba anlatımla, mal ve hizmet üretiminde (katma değer yaratmada) artış demektir. Mal ve hizmet üretiminin artabilmesi talep olmasına bağlıdır. Talep iş talep (halkın talebi) ile dış talep (ihracat) toplamından oluşur. 2012 yılının ilk yarısında (Ankara’nın uyguladığı politikalar sonucu) iç talep daraldı. Dış talepte (ihracatta) belli bir artış oldu ama toplam talep  2011 yılının çok gerisinde kaldı. İşte bu nedenle 2012 yılında büyüme yavaşladı.


Gelir azaldı, harcama durdu


Büyüme, gelir, harcama ilişkisi yumurta tavuk ilişkisine benzer. Büyüme için talep artışına, talep artışı için gelire, gelir artışı için büyümeye ihtiyaç vardır. 2012 yılının ilk ve ikinci 3 aylık dönemlerinde büyüme oranları (gelir artışları) yüzde 12.1 ve yüzde 9.1’den yüzde 3.3 ve yüzde 2.9’a gerileyince harcamalar da yavaşladı. Ülkedeki toplam gelirin (2012 yılının ilk yarısında) yüzde 67.8’ini hane halkı, yüzde 10’unu devlet tüketti. Harcamalarının yüzde 25.8’i yatırımlara gitti.

2011’nin ilk yarısında üçer aylık dönemlerde hane halkının tüketim harcamaları yüzde 12.1 ve yüzde 9.1 oranında artmıştı. 2012 yılının ilk 6 ayında hane halkı tüketim harcamaları artmadı. Yüzde 0.2 oranında geriledi. Devletin tüketim harcamalarında yüzde 4.9 (büyümenin üzerinde) artış var.

Yılın ilk yarısında hane halkının tüketim harcamaları azalırken, devletin tüketim harcamalarının yüzde 4.9 oranında (büyümeden de fazla) artmasının nedeni, yılın ilk yarısında maaş ve ücret harcamalarının yüzde 3.2 oranında, mal ve hizmet alımı harcamalarının yüzde 6.6 oranında artması oldu.

Toplam yatırım harcamalarındaki artış 2011 yılında üçer aylık dönemlerde yüzde 35.7 ve yüzde 29 idi, 2012 yılının ilk 6 ayında yatım harcamaları yüzde 3.2 geriledi. 2012 yılının ilk 6 ayında özel sektör yatırımlarındaki gerileme yüzde 3.5 oranında. Makine ve teçhizat yatırımları yüzde 5.9 oranında geriledi. İnşaat yatırımlarında artış yüzde 2.5 oranında.


Yakında frenler gevşetilir


Sayın okuyucularım, Eylül ayının 11’indeyiz. Haziran ayında (3 ay 11 gün önce) tamamlanmış hesaba bakıyoruz. Geçmiş geride kaldı. Üreticisi ile tüketicisi ile bu geçmişi yaşadık. TÜİK’in açıkladığı Milli Gelir rakamları sürpriz değil.  Ankara’dakiler “İşte biz bunu istiyorduk. İstediğimiz oldu” diyerek belki sevinecekler ama bu tablo Türkiye için iyi bir tablo değil. Sakın ha, ”Efendim ne istiyorsunuz... İşte frene bastık... Cari açık küçüldü. Tabii ki milli gelirdeki büyüme de yavaşlayacak idi” diyen olmasın.

Cari açık büyümesin diyerek Ankara frenden ayağını devamlı olarak çekmeyecek mi? Ekonominin potansiyel yıllık yüzde 7’ler dolayında büyüme hızını sürdürebilmesi için mutlaka cari açığı artırmaya mı mecbur kalacağız?

Takkemizi önümüze koyarak düşünmenin vaktidir. Cari açığı  küçültmek için büyümeyi frenlemek yanlıştır. Cari açığı küçültecek daha başka politikalar vardır. Bu politikaları uygulamaya koyamaz isek, “ Cari açık mı büyüsün-Ekonomi mi büyüsün?” sarmalından kurtulamayız.

Cari açığı küçültecek politikaları uygulayacağız. Büyümeyi de hızlandıracağız. Başka çözüm yok.

(Büyük Risk: Benim yazının sonuna eklediğim “tirad”a bakmayınız. Ankara’nın yapısal değişim politikaları uygulamak için hazırlığı da yok, vakti de yok. Düşük büyümenin sürdürülmesine ise Ankara’nın gücü yetmez. Çünkü önümüzde seçimler var. Ankara seçimlere düşük büyüme ile giremez. O nedenle her zamanki gibi “aspirin” politikalarla büyüme hızlandırılacaktır. “Cari açığı biza büyütsek ne olur? Enflasyondan da o kadar korkmamak gerekir!” denilerek ekonomiye içeriden TL, dışarıdan döviz takviyesi sağlanacaktır. Netice: ”Şen olasın Bağdat şehri!”)