Ekonomi
Deutsche Welle

Ünlü iklim bilimci: Trump'a bakarken asıl tehlikeyi atlamayın

"İklim değişikliği farkındalığının babası" diye anılan Hansen, kamuoyunun "Trump tipi hükümetlerden" ziyade, küresel ısınma konusunda duyarlı görünüp perde arkasında iş çeviren ülkelere dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

08 Kasım 2017 00:46

ABD'de 1988 yılında Kongre'de yaptığı sunumla, dünyanın dikkatini küresel ısınmaya çeken ilk isimlerden biri olarak tarihe geçen 76 yaşındaki bilim insanı Hansen, Almanya'nın Bonn kentindeki Dünya İklim Değişikliği Konferansı'nda da ciddi uyarılarda bulundu.

Konferansta DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Hansen, küresel ısınma tehdidini "üçkâğıt" olarak niteleyen ve ABD'yi Paris İklim Değişikliği Anlaşması'ndan çekmekte kararlı olan Donald Trump'ı eleştirdi. ABD'li Hansen, buna karşın Obama yönetiminin politikalarının da gözden kaçmaması gerektiğini hatırlatarak, asıl tehlikenin bu tip hükümetler olduğunu belirtti.

DW Türkçe: Bu konferans, Avrupa'nın en büyük sera gazı salınımı kaynaklarından olan kömür madenlerine sadece 50 kilometre uzaklıkta düzenleniyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş planları yapan ve sera gazı salınımını 2020'ye kadar yüzde 40 azaltma hedefi koymasına rağmen halen kömürle çalışan 77 madeni bulunan Almanya'nın bu tutumu bir ikilem değil mi?

Hansen: Evet, Almanya bir sorun. Bunun sebebi de gerçekçi olmayan bir zaman çizelgesi belirlemiş olmaları. Bu sorunun çözülmesi gerek. Kahverengi kömür yani linyitle çalışan yeni enerji santralleri açamayız. Karbon salınımlarını, aşamalı olarak ama hızla durdurmalıyız. Aslında Almanya tamamen yenilenebilir elektriğe geçişin ne kadar zor ve pahalı olduğunu göstermesi bakımından faydalı oldu. Almanya'nın çıkarımı bu oldu. Bu bulgulara da çok yavaş erişiyorlar. Almanya'nın nükleer enerjiyi terk etme kararını verirken hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü aslında tüm nükleer enerji ve hafif sulu reaktörlerin elden çıkarılmasını istediğimizi sanmıyorum. Ve yine aslında onlarca yıldır, daha güvenli olan ve silah yapımında kullanılması çok daha zor olan, daha iyi teknolojiler üretmeyi biliyoruz.

DW Türkçe: Trump, ABD'yi Paris İklim Değişikliği Anlaşması'ndan çekme kararı aldı. Fakat bunun resmen gerçekleşebilmesi ancak 2020 yılında mümkün olabilecek? Sizce ABD resmen bu anlaşmadan çekilecek mi?

Hansen: Bilmiyorum. Ve açıkçası çok da fark etmediğini düşünüyorum. ABD hükümeti bir ümitsiz vaka. Önceki hükümet için de durum öyleydi. Sorunu çözmeye çalışıyormuş gibi yapıyordu. Ama sadece minik adımlar atıyordu. Katran kumu boru hatlarının inşasına, yer altından daha fazla gaz çıkarılması için hidrolik kırma geliştirilmesine, Kuzey Dakota'daki katran kayası faaliyetlerine ve Kuzey Kutbu'ndaki ya da okyanustaki sondaj çalışmalarına izin veriyordu. Bir önceki yönetimle de sorunu çözemiyorduk. İklimin bir sorun olduğunu söyleyip sonra da yarım yamalak çözümler sunan bu hükümetler, bir bakıma Trump tipi hükümetlerden daha büyük sorun teşkil ediyor. Herkesin, bu hükümetlerin ne yaptığını ve aslında fosil yakıt sanayisinin ceplerine gizlendiklerini görmesi lazım. Yani liberal hükümetler de sorunu çözmüyor.

DW Türkçe: Peki küresel sera gazı salınımı nasıl azaltılabilir? Sizin çözüm formülünüz nedir?

Hansen: Şu basit gerçeği kabul edecek birini iktidara getirmemiz şart: Fosil yakıtların ucuz tutulmasına müsaade ettiğiniz sürece, bu sorunu çözemezsiniz. Güneş panellerini sübvanse ederek ya da benzeri yollarla ancak yüzde 2 ya da yüzde 3 enerji elde edersin. Ama fosil yakıt kullanımı, ciddi bir azalma olmadan devam eder. Bu yüzden fosil yakıtların fiyatını adil hâle getirmemiz lazım. Bu da giderek artan bir karbon ücretlendirmesi, karbon vergisinin şart olduğu anlamına geliyor.

Ancak vergiden kazanılan paranın hükümete kalmaması önemli. Aksi takdirde, örneğin ABD gibi demokratik bir ülkede, karbon vergisi sistemini gerçekleştirmekte zorlanırsın. Bu yüzden "karbon ücreti ve temettü" yöntemine ihtiyaç var. Söz konusu yöntemde, fosil yakıt şirketlerinden toplanan para, herkesin eşit miktarda alacağı şekilde halka dağıtılıyor.

Bu uygulama, girişimcileri temiz enerjilere ve enerji verimliliğine yönelmeye teşvik ederken; insanların da karbon ayak izini daha fazla önemsemelerini sağlayacaktır. Dolayısıyla bu sorunu, karbon fiyatlandırması dışında çözebileceğimiz bir yol görmüyorum.

Cengiz Özbek / Bonn

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle