Ümit Kıvanç*
14 Ağustos gecesi Türkiye-Suriye sınırında bir otobüste patlama oldu. Vali, öbür tarafta, diyor, yerel kaynak, bu tarafta, diyor. Vali, çantalı adam, diyor, yerel kaynak, bomba veya mayın, diyor.
14 Ağustos gecesi saat 21:00 sularında, Suriye-Türkiye sınırında bir patlama meydana geldi, silahlı savaşçıları taşıyan bir otobüs hedef alındı, içindekilerden, ilk açıklamalara göre otuz beş kadarı, bugünkü rakama göre on beşi öldü, yirmi-otuz arası da yaralı olduğu söylendi. Yaralıların sekizi Türkiye’de hastaneye kaldırıldı, dördü öldü – bizzat Hatay Valiliği’nin resmî açıklamasına göre.
Önce patlamanın Suriye tarafındaki Atme’de olduğu, sınırın öbür yanındaki Reyhanlı’dan güçlü bir şekilde duyulduğu bildirildi.
İlk söylentilere göre, Atme’deki mülteci kampının muhafızları nöbet değiştiriyordu, patlama bu sırada meydana gelmişti. Bu söylenti kısa sürede dolaşımdan kalktı, çünkü hem pek mantıklı değildi hem de daha mantıklısı ortaya sürülmüştü: Otobüstekiler savaşmaya gidiyorlardı.
Nereye? Buna iki cevap verildi. İlkinin kaynağı Kürtlerdi. Cihatçı gruplara mensup savaşçılar Efrin Kantonu’na yönelik bir operasyon için Türkiye’ye geçirilmekteydiler. İkinci versiyona göre savaşçılar yine Türkiye’ye geçmekteydiler, ancak uzunca bir yol kat ederek, Efrin’in etrafından dolaşıp, Kilis güneyinde silahlı grupların elinde bulunan dar bölgeye gidecek, İD ile savaşılan cepheyi takviye edeceklerdi.
Otobüstekiler Nureddin el-Zengi Tugayları, Sultan Murad Tugayları gibi, Ankara ile doğrudan ilişki içinde hareket eden veya Feylek el-Şam gibi, bunlarla müttefik cihatçı örgütlerin elemanları olduğundan, her iki açıklama da mâkûldü.
Ve bunlar her hâlükârda Türkiye’ye geçiyorlardı.
İlk anda saldırıyı üstlenen çıkmadı. Deniyordu ki, böyle bir saldırı ancak bomba yüklü araçla yapılmış intihar eylemi olabilir.
Söylentilerin, bilinmezliklerin arasında, bombalı saldırıya uğrayan otobüstekilerin amacı konusunda dişe dokunur ayrıntı verebilen tek kaynak, Yeni Şafak gazetesiydi. Gazete patlamanın, “Azez bölgesinde DAEŞ cephesi için gelen askerlerin Atme Kapısı’ndan geçişi sırasında…” meydana geldiğini yazdı, “muhalif gruplardan… askerlerin… DAEŞ cephesi için gerçekleştirilen değişim amaçlı geçişi” ifadesini kısa haberinde tekrarladı.
Yeni Şafak, yasal sınır kapısı da olmayan yerden, üstelik birtakım savaşçıların geçişinden nasıl da pek normalmiş gibi söz ediyordu!
Böylece ilk olarak, Atme’den Türkiye’ye silahlı grupların neredeyse rutinleşmiş bir uygulama ile girdiklerini ve her nereye geçeceklerse geçtiklerini öğrenmiş olduk. Yani burada fiilen bir savaşçı aktarım kapısı oluşturulmuştu.
Ayrıca Sputnik’in görüştüğü bir yerel kaynak, otobüsteki savaşçıların “standart rotasyonları kapsamında, çoğu zaman olduğu gibi, tedavi olmak ve dinlenmek için Türkiye’ye gidiyor” olabileceklerini söyledi!
İlginç değil mi?
Gerisi daha heyecanlı ve ürkütücü.
“İslâm Devleti” örgütünün Amak Ajansı, bir Telegram duyurusuyla eylemi sahiplendi, otobüste kendisine karşı savaşmaya hazırlanan Feylek el-Şam ve Nureddin el-Zengi Tugayları savaşçıları bulunduğunu, bunlardan ellisini öldürdüğünü ileri sürdü.
Kürt kaynaklarının “Efrin’e saldıracaklardı” tezi böylece geri plana itildi.
Ancak başka vahim sorular ortaya çıktı.
Başından beri bu patlamanın Atme’de, Suriye tarafında, oradaki mülteci kampının girişinde olduğu söyleniyor. Nitekim AA, olayın “Suriye’nin İdlib kentinin kuzeydoğusundaki Atme kampının girişinde” meydana geldiğinden emin. Hatay Valisi Ercan Topaca da, “Suriye tarafındaki bir alanda” diyor.
Buna karşılık, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) patlamada iki Türk askerinin can verdiğini iddia ediyor. Patlama orada olduysa, askerler nasıl öldü? Ya onlar da oradaydı ya patlama Türkiye tarafında oldu.
Yazının devamı için Gazete Duvar'ı tıklayınız