T24- Türkiye Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, türban sorununun anayasada çözülmesi gerektiğini belirterek “Şu da var, türbanlı kişiler doktorluk, hâkimlik yapabilecek mi? Kamuya da gelecek bu iş, gelmemesi imkânsız. Bence bunu yaşamaya alışmak zorundayız” dedi. Türkiye’de muhafazakârlığın arttığını, bunun da kadını aile içine hapsetme tehlikesi taşıdığını vurgulayan Boyner, “Türkiye’de laiklik yok. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laik bir kurum olduğunu düşünmüyorum. Ama türban yasağının kalkmasıyla laikliğin elden gideceğini düşünenlerden değilim” diye konuştu. Boyner, resmi dilin Türkçe olması ancak vatandaşın da Kürtçeyi okulda öğrenebilmesi gerektiğini kaydederek “Anayasayı baştan yazmak lazım. Tartışılıp tümünün baştan yazılması lazım. Bir şekilde bölünmüş toplum var. Artık bunu hepimiz kabul ediyoruz. Bu bölünmüş toplumu tekrar bir araya getirecek bir şeyi yaratmamız lazım” dedi.
TÜSİAD Başkanı Boyner, gündemdeki konularla ilgili olarak Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Murat Kışlalı’nın sorularını yanıtladı:
- Gündemde YÖK Başkanı’nın üniversitelerdeki türban konusunu yazıyla çözme girişimi var. Üniversitelerdeki bu de facto durum bu işi çözmeye ne kadar yeter?
Şimdi zaten bence sıkıntı orada. Bunu biz özgürlükler bağlamında anayasa ile çözsek, belki bu kadar tartışma vesilesi haline gelmez. Türban konusu veya üniversitelerde türban konusu çok çok uzatılmış bir problem. Türkiye’nin bunu çok önce çözmesi gerekiyordu. Şu noktadan sonra, bu yazı yeterli mi? Hayır, bir yerde rektöre kalıyor. Üniversiteler ayrılmış, türbanla girilebilenler, girilemeyenler. Müthiş bir kurumsal olmayan yapı var. Hiç hoş değil.
‘Türban kamuya da gelecek’
- Türban konusunun anayasada mı çözülmesi lazım, yoksa uygulamaya mı bırakılmalı?
Ben kişisel özgürlükler konusunda anayasanın çok yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bu da aslında basit bir kişisel özgürlük konusu. ‘Acaba siyasi simge mi?’ diye düşünenler var. Düşünmekte de haklı olabilirler. Uzadıkça işin içinden çıkılmaz hale geldi. Anayasada çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.
- Tarhan Erdem’in Radikal’deki değerlendirmesine göre, Türkiye’de başını örtenlerin sayısı artıyorsa bu diğerleri üstünde baskı oluşturmaya başlamaz mı?
Türkiye’de artıyor bu sayı, hakikaten doğru...
- İleride ne yapacağız? Sadece özel sektör mü alacak bu kişileri?
Tabii şu da var, türbanlı kişiler doktorluk, hâkimlik yapabilecek mi? Oralara girdiğimiz zaman kayboluruz bu konunun içinde. Türbanlı doktorlar erkek hastayı muayene etmem diyebilir mi? Kamuya da gelecek bu iş. Gelmemesi imkânsız. Bence bunu yaşamaya alışmak zorundayız. Hoşgörü, hoşgörmek anlamında değil ama şunu söylemek zor, insanlar baskı hissettikleri için kafalarını örtüyorlar demek bence çok geniş, ciddi bir varsayım. Ben öyle bir varsayım yapamam.
- Türkiyede laiklik tehlikede mi?
Bence şu an Türkiye’de laiklik yok. Ben Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laik bir kurum olduğunu düşünmüyorum. Alevilerle ilgili hiç düzenleme yapmıyor. Türkiye’de ateistler de var, Aleviler de var. Devletin gerçekten bütün din ve mezheplere aynı mesafede olması lazım. Biz sadece Sünnilere hizmet veriyoruz. Onun için laik olduğunu söyleyemeyiz.
- Laiklik kaygısını hükümetin diğer uygulamaları açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Ben türban yasağının kalkmasıyla laikliğin elden gideceğini düşünenlerden değilim. 18 yaşına gelmiş bir genç kızın da eğitim hakkı olması gerekiyor. Gerçekten şu da var, kadınlara karşı bir ayrımcılık. Ben kafalarından belli olmadığı için erkeklerin ne düşündüğünü biliyor muyum? Onlar üniversiteyi okuyabiliyor. Ama siyasi simge tarafına çekenler var, ‘Bunun üzerinden laiklik yok edilmeye çalışılıyor’ diyenler var. Ben çok katılmıyorum.
Anadil Türkçedir ama Kürtçe öğrenilebilmeli
- Anadilde eğitim açısından hangi noktadasınız?
Bana göre bir kere Türkiye’nin resmi dili bir tane olmalıdır. Bir ülkede iki tane resmi dil olamaz. Türkiye’de olamaz. Türkiye üniter bir devlet. Türkçe resmi bir dildir. Türkiye devleti herkese Türkçe öğretmek zorunda. Ama Kürtçe bir anadil. Bir TC vatandaşı ‘Ben Kürtçeyi de, anadilimi de öğrenmek istiyorum’ diyorsa, bence öğrenebilmeli.
- Vatandaş Kürtçeyi dışarıda özel kurumlardan mı öğrensin, yoksa devlet bunu bir seçmeli ders olarak verebilir mi?
Verebilir. Ama şu var, eğitimde çift dile gitmemeliyiz diye düşünüyorum. Şu da söyleniyor, anadilini öğretmek var, anadilde eğitim, ilkokuldan liseye kadar, paralel bir Kürtçe eğitim var. Matematiği de Kürtçe yapacak, feni de. Böyle bir yaklaşım da olabilir. Orada çok net değilim. O bir yerde toplum içindeki kaynaşmayı engeller diye de düşünüyorum. Ama anadil bence öğrenilebilir. Ben çok gittim Güneydoğu’ya, hakikaten Türkçe bilmeyenler var. Bunu böyle milliyetiçilik, bir bölünme korkularıyla tartışılmasını hep yanlış buluyorum.
Anayasa tartışılarak baştan yazılmalı
- Anayasa tartışmasında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ‘İlk üç madde de tartışmaya açılabilir’ dedi. Hem Kürtler, hem türban meselesi aslında ilk üç maddenin değiştirilmesini gerektirecek meseleler...
Zaten bu elimizdeki anayasayı alalım, o maddeyi bırakalım, bunu değiştirelim, bunu şuraya koyalım, şuna dokunmayalım değil. Anayasayı baştan yazmak istiyorsak gerçekten baştan yazmak lazım. Dibacesinin de aslında vatandaşı öne koyan şekilde yazılması gerekir. Bizim anayasamız vatandaşı öne koymuyor, devleti koruyor. Onun için üç madde değişir mi değişmez mi, belki sonunda hakikaten konsept olarak Türk milliyetçiliği kalkacak. Ama en azından yapılış biçimini, her şeyi tartışarak yapmalıyız. En baştan yazmalıyız. Şimdi tartışılıp tümünün baştan yazılması lazım.