Gündem

Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı sona erdi; çöküşün eşiğinden dönülecek mi?

2018'de dünyayı tehdit eden on gelişme nedir?

21 Şubat 2018 13:03

Silah endüstrisinin temsilcilerini, güvenlik bürokrasisini, istihbarat örgütlerini ve onlarca ülke liderini buluşturan Münih Güvenlik Konferansı’nda küresel tehditler, krizler ve ihtilaflar konuşuldu. 2018’de dünyayı tehdit eden on gelişme de sıralandı.

İbrahim Varlı'nın haberine göre Afrin eksenli Suriye gerilimiyle iç politikadaki gündem yoğunluğunun gölgesinde kalan Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı sona erdi. Dünyanın dört bir tarafından silah endüstrisinin temsilcilerini, güvenlik bürokrasisini, istihbarat örgütlerini ve onlarca ülke liderini bir araya getiren konferans, 1963’ten bu yana her yıl şubat ayında Almanya’nın güneyindeki Bavyera eyaletinin başkenti Münih’teki Bayerische Hof Otel’de düzenleniyor.

Küresel tehditler, krizler ve ihtilafların konuşulduğu konferansın bu yılki ana konuları; başta Suriye’deki savaş olmak üzere Ortadoğu’daki uzlaşmazlıklar, silahlanmanın kontrolü, Avrupa Birliği’nin geleceği, Rusya ve ABD ile ilişkiler ve Afrika’daki krizlerdi.

Konferans son yıllarda olduğu gibi bir kez daha ABD-İran, ABD-Rusya, İran-İsrail atışmasına sahne oldu. Örneğin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’ın sadece İsrail’e değil tüm dünyaya tehdit olduğunu söyledi, “İsrail’in kararlılığını test etmeyin” dedi. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise, Netanyahu’nun suçlamalarına “İsrail jetinin düşürülmesi İsrail’in sözde yenilmezliğini sarstı” ifadesiyle yanıt verdi.

Beş soruda Münih Güvenlik Konferansı:

1. Münih Güvenlik Konferansı’nın önemi nedir?

Bu yıl 54’üncüsü düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı, güvenlik politikaları alanında karar alıcıların ve uzmanların katıldığı tek kapsamlı uluslararası platform olma özelliğini taşıyor. Dünyanın dört bir tarafındaki güvenlik bürokrasisi, istihbarat kurumları ve silah endüstrisinin temsilcilerini buluşturan bir fuar niteliğinde. Pensilvanya Üniversitesi tarafından dünyanın en iyi think-thank organizasyonu olarak nitelendiriliyor. Önemli özelliklerinden birisi de savaşan ve çatışan tarafların temsilcilerini, uzmanları bir araya getirebilmesi.

2. Münih Güvenlik Konferansı’na kimler katılıyor?

Konferansa tüm dünyadan onlarca devlet ve hükümet başkanının yanı sıra, yüzlerce politikacı, bürokrat, güvenlik uzmanı, uluslararası örgüt temsilcisi ve araştırmacı katılıyor. 21 hükümet ve devlet başkanın katılımcıları arasında olduğu bu seneki konferansa Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Theresa May, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Fransa Başbakanı Édouard Philippe, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Başbakan Binali Yıldırım ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani katıldı. Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ABD Savunma Bakanı James Mattis ile Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanları da Münih’teydi.

3. Münih Güvenlik Konferansı’nda hangi konular tartışılıyor?

Dünya gündeminde öne çıkan gelişmelerin tümü Münih’te de ele alınıyor. Bu seneki ana gündem maddesi Trump ABD’sinin yol açtığı güvensizlik ortamı, Rusya ile tırmanan gerilim, milliyetçiliğin arttığı bir ortamda Avrupa’nın kendi güvenliği için ne tür adımlar atması gerektiği, Yakın Doğu ve Ortadoğu’da ihtilaf ve savaşlar ile IŞİD sonrası olası gelişmeler ele alındı. Bir diğer önemli gündem maddesi de, yeni nükleer silahlanma dalgası. Ayrıca siber güvenlik, küresel iklim değişiminin siyasi krizlerle ilişkisi de gündemde yer alan diğer konulardandı.

4. Münih Güvenlik Konferansı ne zamandan beri düzenleniyor?

İlk kez 1963’te düzenlenen konferansı, Alman yayıncı Ewald von Kleist ve Amerikalı fizikçi Edward Teller hayata geçirdi. Kleist, Hitler’e karşı direniş hareketinin içinde yer almıştı. Aslen Macar asıllı bir Yahudi olan Teller ise hidrojen bombasının mucitlerinden biriydi. İlk olarak “Askeri Bilimler Buluşması“ ismiyle düzenlene etkinlik, sonradan Münih Güvenlik Konferansı adını aldı.

5. Konferansın finansmanı nasıl sağlanıyor?

Her ne kadar bağımsız olduğunu vurgulasa da konferansı düzenleyen vakıf, büyük Alman şirketleri ve uluslararası şirketlerden sponsorluk desteği alıyor. Sponsorları arasında silah endüstrisinin büyük şirketleri ve “Güvenlik’’den kâr elde eden Krauss – Maffei Wegeman, Reyteon, Lockhead, Core Grooup Meeting, Münich Strategy Forum, European Defence, Energy Security, Cyber Security ve Health Security gibi savaş ekonomisi ile de ilişkili yatırımları olan çok sayıda şirket var.

***

2016’da 10 güvenlik tehdidi şöyle sıralanmıştı

1-ABD ve Avrupa’nın son 70 yıldır kritik önemde olan işbirliğinin zayıflaması ve Ortadoğu krizlerinin bu sebeple büyümeye terk edilmesi.

2-Sığınmacı krizi ve terör tehdidi sebebiyle Avrupa’nın sınırlarını kapatması ve birliğin kuruluş ilkelerine meydan okunması.

3-Çin’in dünya sahnesine öncü ve etkili bir güç olarak çıkması ve uluslararası aktörlerin buna nasıl yanıt vereceğini bilmemesi.

4-IŞİD ve sempatizanlarının güç kazanması, buna verilen yanıtın yetersiz kalması.

5-Suudi Arabistan’da istikrarsızlığın devamı ve gittikçe daha izole olması sebebiyle Ortadoğu’da daha agresif tutum takınması.

6-Yüksek teknolojinin öneminin artması ve bunun devlet dışı aktörler tarafından kullanılması, bilgisayar sistemlerini bozan yasadışı örgütlerle nasıl mücadele edileceğinin henüz bilinmemesi.

7-Ne yapacağı tahmin edilemeyen liderler Rusya Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, Suudi Arabistan Kralı Selman ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko da bu liderlerin arasında.

8-Brezilya sorunu, Başkan Rousseff’in politikaları sebebiyle ülkede siyasi ve ekonomik krizin 2016’da daha da büyümesi riski.

9-Gelişmekte olan piyasalara sahip ülkelerde 2016’da hiç seçim olmaması, 2016’da ekonomik sorunların büyümesi riski karşısında yönetimi değiştirecek seçimlerin olmaması sebebiyle halkın sokaklara dökülmesi olasılığı.

10-Erdoğan’ın sistemi değiştirme ve Başkanlık sistemine geçme çabası nedeniyle bu durumun ülkenin zaten sıkıntılı durumunu daha da kötü etkilemesi riski.

***

2017’deki 10 güvenlik tehdidi

1. Bağımsız, uluslararası gelişmeleri önemsemeyen tek taraflı bir ABD.

2. Çin’in ABD’ye aşırı reaksiyon gösterme ihtimali.

3. Merkel’in yeniden seçilse bile daha güçsüz bir konuma gelmesi olasılığı

4. Birçok ülkede seçimler olacağı için 2017’de reformların ikinci, üçüncü plana atılması.

5. Ortadoğu’da halkın öfkesini artıran iletişim araçlarının güçlenmesi.

6. Merkez Bankalarının gittikçe daha fazla siyasileşmesi.

7. Beyaz Saray ile Silikon Vadisi’nin çatışması, yani bilim alanında yapılacak yatırımların azalması.

8. Türkiye’de OHAL sürecinde yapılan seçim kampanyası ve referandumun ekonomiye, istikrara ve bölge ülkeleriyle ilişkiye zarar vermesi.

9. ABD’ye daha da fazla tepki göstermek için kapasitesini artıran Kuzey Kore.

10. Afrika’nın istikrar sahibi ülkelerinden Güney Afrika’da, Zuma’nın iktidar savaşı sebebiyle siyasi çatışma yaşanması.

***

Dünyayı tehdit eden 10 tehlike

“Çöküşün eşiğinden dönülecek mi?” başlığını taşıyan 2018 yılı Münih Güvenlik Raporu’nda 2018’de dünyanın karşı karşıya kaldığı 10 siyasi risk şöyle sıralandı:

1. ABD ile Çin arasındaki rekabet

2. Dondurulmuş çatışmaların tırmanması

3. ABD ile Çin arasında teknoloji alanında yaşanan soğuk savaş

4. NAFTA ile ilgili görüşmeler nedeniyle Meksika ekonomisinde yaşanan istikrarsızlık

5. Nükleer kriz bağlamında ABD-İran ilişkileri

6. Uluslararası ekonomik ve siyasi yapıların istikrarsızlığı

7. Çeşitli ekonomik alanların gelişimini engelleyen korumacılık

8. İngiltere’de siyasi istikrarsızlık

9. Güney Asya’da halkların ulusal kimlik sorunu

10. Afrika’daki iç siyasi çatışmalar