10 Eylül 2009
İngiltere Basın Özeti
Taliban tarafından kaçırılan İngiliz gazeteci Stephen Farrell'ın kurtarıldığı operasyon, bugün tüm gazetelerde tartışma konusu.
Independent'ın başlığı "İngiliz rehine kurtuldu - ama Afgan bir meslektaşının hayatı pahasına".
New York Times muhabiri Stephen Farrell'ın kurtarıldığı operasyonda, çevirmeni Afgan gazeteci Sultan Munadi öldürülmüştü.
Times ve Guardian gazeteleri
ise konuya bir başka açıdan yaklaşıyor ve "Dört gün önce kaçırılan
gazetecilerin salıverilmesi için pazarlıklar sürerken, hatta iyi bir
noktaya gelmişken birdenbire operasyon emrinin gelmesi müzakerecileri
öfkelendirdi." diye yazıyorlar.
Guardian'a göre Batılı bir diplomat şöyle demiş:
"Yerel
Taliban komutanı Molla Selam, parasız kalmıştı ve anlaşmaya açıktı.
Ancak İngiliz istihbarat servisi devreye girdi ve yerel durumu
neredeyse hiç bilmeden, operasyon yapılmasına karar verdi."
Guardian'a
göre İngiliz yetkililerse, operasyondan önceki birkaç saat içinde
havanın değiştiğini ve gazetecilerin hayatının tehlikeye girdiğine dair
istihbarat aldıklarını söyleyerek kararlarının arkasında duruyor.
Daily Telegraph da baskında bir askeri ölen ordunun tepkisini işliyor.
Farrell'ın
sözkonusu bölgenin tehlikeli olduğuna dair uyarıldığını ancak uyarıları
dinlemediğini söyleyen gazetenin başlığı "İnsan bir askerin hayatına
değer miydi diye merak ediyor".
Gazetecinin görevi
Bu eleştirilere yanıt niteliğinde bir yazı, Times'ın deneyimli savaş muhabiri Anthony Loyd'un imzasını taşıyor. Loyd özetle şunları yazmış:
"Yerel
halkın arasına karışmak, bir gazetecinin varlık sebebidir. Bir
gazeteci, Kabil dışındaki eyaletlerde yaşayan Afganlarla iletişim kurma
hakkından vazgeçtiği anda, evine dönmesinin vakti gelmiş demektir."
Anthony
Loyd meslektaşlarına güvenlik öğütleri ile devam eden yazısının
sonunda, Stephen Farrell'ın ölen Afgan meslektaşını en son yerde
yatarken gördüğü sözlerini anımsatan bir şekilde, şöyle yazıyor:
"Savaşın
en değerli kurallarından biri, bir asker kadar bir gazeteci için de
geçerli olan kural, ölülerini asla savaş alanında bırakmamaktır."
İstanbul'daki sel
Guardian gazetesi İstanbul'daki sel felaketine dış haberler sayfalarında büyükçe bir fotoğrafla beraber yer vermiş.
Gazetenin başlığı, "Seller İstanbul'a kaos getirirken en az 20 kişi öldü."
Guardian
son 80 yılın en yoğun yağışı yüzünden İkitelli'de su seviyesinin bir
metreyi aştığını, bu arada terk edilen araçları yağmalayan kişiler
görüldüğünü belirtiyor.
Gazete felaketin sebebi hakkındaysa şunları yazıyor:
"Türkiye'nin
yoksul kırsal bölgelerinden on yıllardır süren göçün sonucu olan hızlı
nüfus artışı, 15 milyonluk metropolün yeterli altyapı olmadan ve zayıf
şehir planlamacılığı ile gelişmesine yol açtı. İstanbullu yetkililer de
bugüne dek afet planlarını daha çok depremler üzerinde yoğunlaştırdı."
Brezilya'nın talihi döndü
Bugün tüm gazetelerin ekonomi sayfalarında yer alan bir haber,
Brezilya'nın bir petrol devi olma konusunda son zamanlarda ardarda
attığı adımlardan sonuncusunu konu alıyor.
Independent gazetesindekonu çöyle anlatılmış:
"BG
grubunun Brezilya açıklarındaki Guara sahasında bulduğu 2 milyar varil
ulaşılabilir petrol ve doğal gaz, rakibi BP'nin geçen hafta yaptığı
'dev' keşfi gölgede bıraktı. Bu, son zamanlarda Santos Havzası'nda
yapılan keşiflerden sadece biri.
"Başkent
Rio de Janeiro açıklarındaki bu havza, teknik açıdan dünyanın en zorlu
petrol sahalarından biri. Petrol yatakları bir tuz tabakasının 3 bin
metre altında yatıyor. Tuzun üstünde ise 2 bin metre boyunca Atlas
Okyanusu'nun düşman suları var.
"Ama şu
sıralarda Santos, petrol ve doğal gaz endüstrisinin yıldızı. BG son
zamanlarda bu bölgede dört yerde dev keşifler yaptı."
Guardian gazetesine göre de bu haber, Brezilya'nın dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olma potansiyelini gözler önüne seriyor.
Gazeteye
göre bu, hem dünyada yakın bir gelecekte petrolün biteceği savlarını
baltalıyor, hem de Latin Amerika'da siyasi dengeleri altüst ederek,
kıtanın başlıca enerji kaynağı konumunda olan Hugo Chavez
liderliğindeki Venezuela'ya bir alternatif sunuyor.
Brezilya
Cumhurbaşkanı Luiz İnacio Lula da Silva, 150 milyar varillik petrol
zenginliklerini yönetmek üzere acilen bir kamu şirketi kurmak ve petrol
gelirini sosyal programlara ve altyapıya kanalize edecek bir fon
yaratmak istediğini söylüyor.
Guardian'a
göre Brezilya lideri yeni petrol nimeti karşısındaki sevincini
"Tanrı'nın Brezilyalı olduğu anlaşıldı." sözleriyle belirtmiş.
Dünyanın en büyük güneş santralı
Times gazetesine
göre dünyanın en büyük petrol tüketicilerinden Çin, umudunu yalnızca
"kara altın"a bağlamıyor ve Moğolistan'daki ücra bir çöl köşesini
dünyanın en büyük güneş enerjisi santralına çevirmeye hazırlanıyor.
Bu amaçla Arizona merkezli Amerikalı bir şirketle, First Solar ile anlaşmaya varılmış.
First Solar yetkilileri, New York'taki Manhattan adası büyüklüğünde bir alanı güneş panelleri ile kaplayacaklarını söylüyor.
Santral 2019'da tamamlandığında 2 bin megavat enerji üretecek, yani tam üç milyon konutun ihtiyacını karşılayacakmış.
Times'a
göre Çin aynı bölgede rüzgar, canlı organizmalara dayanan biyokütle ve
hidroelektrik enerjisi de elde etmeyi planlıyor...
Sarkozy ve yedi cüceler
Daily Telegraph'ın yer verdiği bir karikatür, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy hakkında dün basında yer alan haberlerle ilgili.
Boyunun
kısalığı ile bilinen Sarkozy'nin danışmanlarının, ziyaret ettiği bir
otomobil fabrikası ile önceden anlaşarak, yanına yalnızca minyon tipli
insanları yaklaştırdığı öne sürülmüştü.
Daily
Telegraph'taki karikatürde Pamuk Prenses, Yedi Cüceler'e müjde verirken
görülüyor: "Hepiniz Sarkozy ile fotoğraf çektirmeye davetlisiniz."
Alman Basını
Bugünkü Alman gazetelerinde Afganistan'la ilgili tartışmalar, 27 Eylül seçimleri öncesi yayınlanan seçim anketleri ve dün sona eren dünyanın en büyük elektronik fuarı IFA'nın bilançosunu irdeleyenhaberler yer alıyor.
Hamburg'da yayımlanan haftalık gazete Die Zeit, Afganistan'daki gelişmeleri farklı bir açıdan mercek altına alıyor:
"Demokrasiler, sadece kısa, kansız ve sonunda zafer olan savaşları
sever; en azından tehdidin az ya da uzak olduğu durumlarda. Batı -ki
buna ABD de dahil- daha ziyade bir itfaiye görevi üstlenmeyi seviyor:
Siren sesleri arasında olay mahalline git, kapıyı kır, içeri girip
yangını söndür ve oradan hemen uzaklaş! Oysa günümüzdeki savaşlar daha
ziyade organize bir polisiye birlik gibi davranılmasını gerektiriyor.
Hem halkın güvenliğini sağlamak ve onlara güven vermek, hem de
caydırıcı bir etki oluşturmak zorundalar. Bu belki sömürgecilik
döneminde sorunsuz olarak işleyen bir yöntemdi. Ama bugün böyle bir
uygulamayı ne istiyoruz ne de yapabilecek durumdayız. Bu açıdan
bakıldığında (uluslararası birliklerin) Afganistan'dan artık ayrılması
gereklidir. Tıpkı insan ilişkilerindeki ayrılıklar gibi bu ayrılık da
acı verecektir belki. Ama sonunda tüm taraflar mutlu olacaktır."
Almanya'da 17 gün sonra genel seçimler yapılacak. Kamuoyu araştırma
şirketi "Forsa" tarafından Stern dergisi ve RTL televizyonu adına
yapılan son ankete göre, 27 Eylül seçimleri sonrası olası koalisyon
seçenekleri, sanıldığından çok daha fazla. Zira, daha önce sandıktan
çıkmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan Hrıstiyan Birlik Partileri
ile Hür Demokratların oluşturacağı bir koalisyon hükümeti, artık
çoğunluğa sahip değil. İki parti toplamda yüzde 49'a ulaşıyor. Sosyal
Demokrat Parti, Yeşiller ve Sol Parti'nin toplam oyu ise yüzde 45
dolayında. Yüzde 14'lük oranla Hür Demokratları yakalayan Sol Parti'nin
yükselişi ise hayli dikkat çekici.
Anket sonuçlarını yorumlayan Flensburger Tageblatt gazetesinden bir alıntı yapıyoruz:
"Sol Parti'ye karşı seçmen sempatisinin artmasının nedeni, son
eyalet seçimlerindeki başarısının yanı sıra Afganistan misyonuna da
karşı çıkması. Gerçi eyalet seçimlerinden önce yapılan anketlerin pek
gerçekçi sonuçlar yansıtmadığı görüldü. Ancak yine de anketlerin,
ülkedeki siyasi havanın ne kadar çabuk değişebileceğini hiç olmadığı
kadar bariz bir şekilde gösterdiği de bir gerçek. Kamuoyu
araştırmacılarının çalışmalarından şu sonucu çıkarabiliriz: Seçimlerin
kaderi, son iki haftada ve kararsız seçmenler tarafından tayin
edilecek."
Son olarak Berlin'de dün sona eren dünyanın en büyük elektronik
ürünler fuarı IFA ile ilgili bir yorum aktarıyoruz. Krize rağmen 3
milyar euroluk sipariş verilmesi ve altı günde fuara gelen ziyaretçi
sayısının 230 bin sınırına dayanmasını "olumlu bir işaret" olarak
değerlendiren Frankfurt/Oder merkezli Märkische Oderzeitung'da şu satırları okuyoruz:
"Konjonktür göstergelerinden çok daha önemli bir unsur, verilen
siparişlerin yoğunluğudur. Zira IFA, her şeyden önce bir 'sektör fuarı'
özelliğindedir. Üreticiler, buradan alacakları siparişler ışığında,
altı aylık üretim planlamalarını yapmaktadır. Dün fuardaki gülümseyen
yüzler her şeyi anlatıyordu aslında: Yılbaşında hiçbir üretici, 2008'in
sipariş rekorunu kırıp 3 milyar euro barajının aşılabileceğini tahmin
etmiyordu."
Amerikan basınından özetler
Washington Post Başkan Obama’nın sağlık reformu konusunda Kongre’de yaptığı konuşmayı, daha önceki tavrına göre daha açıklayıcı buluyor. Ancak gazete, Obama’nın hala temel sorulara yanıt vermediğini belirtiyor.
"Obama, “artık tartışma zamanı bitti” dese de, bu konuda ciddi şüphelerimiz var. Kongre’de yaptığı konuşmada Obama, sağlık reformunun en önemli anlaşmazlık konusu olan, devletin de sağlık sigortası sağlamasına ilişkin tartışmaya, yine girmedi. Hem devlet sigortasının gerekli olduğunu savunan cümleler kurdu, hem de bunun şart olmadığını söyledi. Belki Obama’nın danışmanları, dünkü konuşmanın böylesine somut bir alternatifi savunmak için doğru bir zamanlama olmadığını düşündüler. Ancak Obama’nın bu tavrı, devletin sağlık sigortası sağlaması konusunun, sağlık reformu tartışmalarının ana eksenini oluşturmaya devam edeceği anlamına geliyor."
Los Angeles Times da Obama’nın Kongre’deki konuşmasını tatmin edici bulmuyor. Gazete, Obama’nın konuşmasını özellikle reformun maliyetinin nasıl karşılanacağı konusunda yetersiz buluyor.
"Kapsamlı bir sağlık reformunu savunanların önündeki asıl engel, siyasi bir içerik taşıyor. Devletin sağlık sigortası sağlamasına karşı çıkanlar, Obama yönetiminin vergi mükelleflerine taşıyamayacakları bir yük getireceğini savunuyor. Obama, mevcut sistemin sürdürülemeyeceğini söyleyerek, bu eleştirilere kısmi bir cevap verdi. Ancak sağlık sisteminde tasarrufa gidilmesi ve sigorta şirketlerine ek vergi konması konusundaki açıklamaları, yeterince ikna edici değildi. Sağlık reformu Kongre’de görüşülürken, Obama’nın, bu reformun maliyetinin nasıl karşılanacağı konusunda daha inandırıcı bir plan hazırlaması gerekecek. Sağlık reformu planına sahip çıkan Obama, en önemli soruları yanıtsız bıraktı."
New York Times Doğan Yayın Holding’e kesilen 2,5 milyar dolarlık cezayı okuyucularına aktarırken, Doğan grubunun hükümeti eleştiren bir politika izlediğini kaydediyor. Haberde, şu yorumlara yer veriliyor.
"Verilen cezalar, neredeyse Doğan Holding’in değerine eşit. Bu durum, başbakan Erdoğan’ın Doğan Holding’i tamamen iş hayatından silmek istediği kaygısına yol açıyor. Bazı uzmanlar, yaşananları bir zamanlar Rusya’da Devlet Başkanı Putin’in, en güçlü muhalifi olan milyarder işadamı Mikhail Khodorkovsky’ye açılan davalara benzetiyor. Khodorkovsky, 2005 yılında yolsuzluk ve vergi kaçakçılığından suçlu bulunarak sekiz yıl hapse mahkûm edilmiş ve Sibirya’da bir cezaevine konmuştu. Erdoğan ise, kararın Maliye Bakanlığı’nın yürüttüğü bir soruşturma sonucunda verildiğini belirterek, cezalarla kendisinin bir ilgisi olmadığını savunuyor."
Christian Science Monitor NASA’nın uzaya yeniden insan gönderebilmesi için, yılda üç milyar dolar ek kaynağa ihtiyaç duyduğunu hatırlatıyor. Gazete, bu kaynak sağlanmazsa, Amerika’nın uzay yarışındaki liderliğini kaybedeceğini vurguluyor.
"Önümüzdeki yıllarda, uzay dolmuşu programı ve Uluslararası Uzay İstasyonu projesi tamamlandığında, Amerika, uzay çalışmalarındaki öncülüğünü sürdürme konusunda ciddi bir sorunla karşı karşıya kalacak. Bir tercih yapılırken bu tür araştırmaların teknolojiye sağlayacağı faydalar da göz önünde tutulmalıdır. Uzay çalışmalarına yapılan yatırımların, çoğu zaman gözle görünmeyen biçimlerde geri döndüğü unutulmamalıdır. Başkan Obama, Kongre’den, Amerika’nın uzay vizyonunu daha da ileri taşımasını talep etmeli ve bu vizyona uygun bir bütçe sağlanmasını istemelidir."