Can Ataklı
(Vatan, 18 Nisan 2012)
Uludere faciasının üzerinden tam üç buçuk ay geçti.
Ancak bir arpa boyu yol bile alınamadı.
Ne savcılık soruşturması, ne Meclis’in araştırma komisyonu olayın gerçeğini ortaya çıkarmaya yetiyor.
Çünkü aslında çok iyi bilinen bir gerçek açıklanmıyor.
Oysa sorular çok basitti. Tekrarlayayım:
Sınırdan sızma olacağı ihbarı kimden alındı?
Bu ihbar nerede değerlendirildi?
İhbarın doğruluğuna nasıl inanıldı?
Vur emrini kim verdi?
Saf saf bu soruları soruyoruz, ama cevap gelmiyor. Bizse geleceğini sanıyoruz. Milletvekilleri de, ki aralarında AKP’liler de var, bir cevap alamıyorlar.
Asla da alamayacaklar.
Nedeni çok basit; çünkü açıklanması çok ciddi hukuki bir sonuca yol açacaktır. Ve bu hukuki sonucun kimi nasıl vuracağı da o kadar sır değil.
Uludere’de olan nedir?
Bir ihbar gelmiştir. Buna göre sınırdan kaçakçı kılığına girmiş üst düzey bir PKK lideri ile eylem yapmak için hazırlanmış, silahlı bir grup geçiş yapacaktır.
Alınan karar ise şudur; kara birlikleri geri çekilmiş, sınırdan giriş yapanların yeri insansız hava araçları ile belirlenmiş ve savaş uçaklarına bunun koordinatları verilmiştir.
Jetler belirlenen koordinatları vurmuştur.
Şimdi gelelim hukuki soruna:
Jetlere kalkış emri verildiğinde belirtilen koordinatlarda “insan olduğu” biliniyordu.
Demek ki bombalama emri direk insanlara yönelik olarak verilmiştir.
Yani bu emir aynı zamanda “ölüm” emridir.
Türkiye’de idam cezası yok.
Olsa bile yargı dışında “ölüm cezası kararı” alabilecek hiçbir merci yok.
Ancak yargı karar verdikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da onaylanması gerekiyordu.
Bu durumda, devlet yönetimindeki hangi makam “emri ben verdim” derse desin, bu karar sonuçta “ölüm emri” niteliğindedir ve suçtur.
Bu bombalamayı terörle mücadele kapsamında ele alamayız. Terörle mücadele kapsamında pek çok insan öldürülmüştür elbette, ama bu farklıdır.
Diğer olaylarda güvenlik kuvvetleri ya pusuya düşürülmüşlerdir ya da çatışma çıkmıştır. Silahlı bir çatışmada ölümler olması kaçınılmazdır.
Ancak burada çatışma yoktur. Üzerinde sadece insan olduğu bilinen bir nokta bombalanmıştır.
Bu yazdıklarım askeri olarak da hukuki olarak da bilinmeyen bir şey değil.
Silahlı Kuvvetler tamamen insan öldürmeye yönelik bir operasyon yapar mı? Yaparsa bunun kararını kendisi mi alır yoksa mutlaka siyasi bir talimat da bekler mi?
Uludere’de insan kalabalığı olan bir nokta bombalanmadan önce, konunun siyasi muhataplarına haber verilmiş ve izin alınmış mıdır?
Meclis Araştırma Komisyonu bunu sormak zorundadır.
Yoksa savcılarla bu işi çözmek mümkün olamaz.