Spor

Uluç: Kazanmak zorundayız

Hıncal Uluç, A Milli Futbol Takımı'nın çarşamba günü İspanya ile oynayacağı maç öncesinde ay-yıldızlıları değerlendirdi.

31 Mart 2009 03:00


90 Dakika programında açıklamalarda bulunan Hıncal Uluç, milli takımın en önemli rakiplerinin Belçika ve Bosna Hersek olduğunu söyledi. Bu iki takımla deplasmanda karşılaşacağımıza dikkat çeken tecrübeli yorumcu, İspanya maçını kazanmak zorunda olduğumuzu belirtti.


Hıncal Uluç, A Milli Futbol Takımı'nın çarşamba günü İspanya ile oynayacağı maç öncesinde ay-yıldızlıları değerlendirdi.

Türkiye'nin 2010 Dünya Kupası elemelerindeki durumunu göz önüne alan Uluç, "Grup maçlarının birinci yarısı bitti. Bizim rakiplerimiz Bosna ile Belçika. İspanya almış başını gitmiş. Biz Bosna ile de Belçika ile de rakip sahada oynayacağız. Bu da evimizde oynayacağımız İspanya maçını kazanmak zorundayız demek. Bu maçta bizim beraberliğe tahammülümüz yok. Bu maçı kazanmak için 18 kişilik kadroda Batuhan, Mevlüt ve Sercan'ın olması gerekiyor. Savunma adamlarının değil. Gol ihtiyacımız olduğu zaman sahaya gol atabilen adam girer. Gol atacak isimler de bunlardır. Fatih Terim'in bu düşünce içinde olması gerekiyor.

İspanya-Türkiye ve Türkiye-İspanya karşılaşmalarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen tecrübeli yorumcu, "Çarşamba günü oynanacak maçı düşündüğümüzde yapacak pek fazla bir şey yok, çünkü belli bir kadro seçimi yapılmış ve UEFA'ya da bildirilmiş. O yüzden yeni birini çağırabilecek bir durumumuz yok. Sahaya çıkacak ilk 11'in seçiminde değişiklikler olabilir, olmalı diye de düşünüyorum. Ben İspanya'da seçilen ilk 18'i anlamakta zorluk çektim. Bu karar neye göre verildi ve neden bazı adamlar kadroya bile alınmadı hayretler içindeyim. Fatih Terim'in ölçüsünü anlamakta zorlanıyorum. Fatih Terim'in kafasında peşin hükümler olduğundan söz ediyorum.

Bu takımın seçiminde Terim'in açıkça o kişisel sempati ve antipatileri var. Rol oynamış, açık. Olması gereken bazı adamlar yok, hiç oynamayacağı bilinen bazı adamlar var. Sahaya çıkardığı 18'de iyice hayretler içinde kaldım. İkinci yarının başında santraforumuz Semih'i Fatih Terim kenara aldı. Biz de 3 dakika sonra golü yedik. Bu dakikadan sonra mantıken oyuna bir golcü sokmamız gerekiyor. Nerede o golü atacak adamlar? O adamlar sahanın kenarında yok. Bizim İspanya'ya karşı 1-0 mağlup oynarkenki gol umudumuz kendi takımında dahi protesto edilen Gökhan Ünal. Türkiye'deki futbol düzeyi bu değil. Fatih Terim'in Türk futbol seyircisinin önüne böyle bir tablo koymaya hakkı yok. ‘Semih çıkarsa benim onun yerine oynacatacak adamım yok' demektir bu. O zaman neden çıkarıyorsun Semih'i? Semih tam tersine takım mağlup duruma düştüğü zaman oyuna girip attığı golle puanı kurtaran adam olarak Türk futbol tarihine girmiş bir adam. Burada Fatih Terim'in garip inançları var. Terim, Emre'yi oyunda tutabilmek ve oynatabilmek uğruna Türk Milli Takımı'nı resmen harcadı.

Takımlar sahaya çıktığında baktım ve kaptanlık bantının Nihat'ta olduğunu gördüm. Daha oradan bir karmaşa var. Takımın kaptanı Emre değil miydi? UEFA'daki toplanıtya Fatih Terim kaptan olarak Tuncay'ı göndermedi mi? Emre ve Tuncay takımdayken Nihat neden kaptan oluyor? Niye Türkiye'de bir kaptanlık sorunu varmış gibi bir ortam yaratılıyor o zaman.

Maç başladı. Arda ilk 45 dakika oyunda var mı? Yok. Çünkü Galatasaray maçlarını yakından izleyenler iyi bilirler ki, Arda tek başına oynamayı seven bir oyuncu değil. Arda, arkdan kendisiyle birlikte hücum eden ikinci Galatasaraylı ile beraber oynayarak hücum eden bir isim. Bu önce Volkan'dı, sonra Hakan Balta, son zamanlarda da solda ön libero olarak oynayan Ayhan. Peki milli takımda kim var. Karşısında hızlı Ramos oynuyor diye adeta santra çizgisini geçmeme talimatı alan İbrahim Üzülmez. Bana sorarsanız Türkiye'nin en iyi hücum beklerinden biridir, santrayı geçmiyordu. İki, eli belinde oynamaya meraklı ve bu maçta da yürüyerek oynayan Emre. Bu oyuncu çok yetenekli bir oyuncu, ancak koşmayı sevmiyor. Böyle birisiyle Arda'nın ikili oynamasına imkan yok. Arda'ya top gelmedi. Top alayım diye sağ açıklara falan gitmek zorunda kaldı. Bu şekildeki bir Arda'nın faydası yok. Ya Arda'nın oynamasını sağlayacaksın ya da İbrahim Üzülmez'e ileri çık diyemediğine göre Emre'yi oyundan alıp bir an önce Ayhan'ı sokacaksın. Ya da top getiremediğin için Arda'yı oyundan alacaksın ve yerine bir koşucu koyacaksın. En azından İbrahim Üzülmez ile Ramos'un baş başa kalmasını önler. Onu da yapmadı ve 56. dakikada benim beynim resmen durdu. Ayhan'ı kenarda ısınırken görünce dedim ki, Fatih hoca inadından vazgeçiyor ve Emre'nin yerine Ayhan'ı alıyor. Çünkü sağ kanatta Tuncay, Nihat ve onlara çok iyi katılan Gökhan ile beraber güzel akınlar yapıyorduk. Soldan da akınlar yapmaya başlasaydık İspanya'yı hakikaten zora sokabilirdik. Ama Semih'in numarasını görünce gözlerime inanamadım. Böyle bir hatayı Fatih Terim yapabiliyorsa gerçekten bunun bir izahı yok.

Ben karşılaşma başlamadan önce Semih ilk 11'de sahaya çıkmamalıydı dedim ve maçın 20. dakikasında arkadaşlarıma dönerek onlardan özür diledim. Adam hayatının maçını oynuyor ve bugüne kadar görmediğimiz bir Semih var sahada. Top tutan, topa basan ve pas dağıtan. Sağa sola paslar atarak oyunun adeta beyniydi. Çünkü bizde oyun kurucu pozisyonunda adam yok. Aurelio tam bek gibi oynuyor ve bu sefer formda da değildi, iyi de değildi. Emre zaten ortada yok, Arda sol tarafta kendi halinde şaşkın. Bana sorarsanız İspanyollar da dahil ilk yarıda sahanın en iyi ismi Semih'ti. Bu Semih'i insan nasıl oyundan alır. Semih'in yerine koyacak adamın da yok. Biz maçı 56. dakikada kaybettik. İlk devre oynayıp ikinci devre oynayamadığımızı Fatih Terim kendisi söyledi. Maçın ikinci devresi duvar tenisine döndü. İleride topa basan kimse yoktu çünkü" diye konuştu.

HAFTANIN OLAYI

İspanya-Türkiye maçında NTV'nin örnek bir yayıncılık gerçekleştirdiğini ifade eden Hıncal Uluç, "NTV, bir çağdaş futbol maçı nasıl nakledilir onun örneğini verdi. Bunu yürekten söylüyorum. İspanya-Türkiye milli maçının naklen yayını, Türkiye'de bütün maç yayını yapan televizyonlara bir örnektir. Maç anlatırken spikerin sunucuya dönerek "şimdi bu konuda ne düşünüyorsun?" demesine gerek yok. Ercan Taner çok iyiydi. Orda da Rıdvan Dilmen, Fatih hocam kızmasın, maçı okumakta teknik direktörden daha iyiydi. Rıdvan'ın analizlerine ve zamanlamalarına bayıldım. Sahanın kenarında olsa bu kadar güzel okur ve yönetirdi. Keşke Fatih Terim'in yanındaki o adamlardan bir tanesi de Rıdvan olsaydı dedim. Bunları televizyonun başında oturan bizlere değil, hocanın kulağına söyleseydi. O zaman belki bu maçın sonucu farklı olabilirdi" dedi.