Hürriyet yazarı ve spor yorumcusu Uğur Meleke, A Milli Takım'ın aldığı başarısız sonuçlar neticesinde 2018 Dünya Kupası'ndan elenmesinin ardından, "Bu nesil kaybedip bahane üretmeye alıştı. Neşter için tam da doğru zaman bence bu" yorumunu yaptı.
Meleke, Ay-yıldızlıların Eskişehir'de İzlanda'ya 3-0 yenilip; Finlandiya deplasmanında da 2-2 berabere kalmasının ardından kadronun yetersiz olduğu tartışmalarıyla ilgili de "Almanya ve Fransa kadar oyuncu çıkaramasak da bu kadronun gruptan çıkamayacağını düşünmek aymazlık" dedi.
Uğur Meleke'nin Hürriyet'te "Başarısız deneyime ihtiyacımız yok" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
'Taze' bir takım lazım
1- Milli Takım’a neşter gerekli mi?
Kesinlikle evet. 2010’a, 2012’ye, 2014’e gidememişiz. Euro 2016’ya mucize eseri katılıp, turnuvanın en kötü takımı olarak veda etmişiz. 2018’e gidememişiz. Yani 10 yıldır Avrupa’nın son 16’sına giremiyoruz. Bizim seviyemizde bir futbol ülkesinin hedefi her daim ilk 16 arasında kalmaktır, ortalama iki turnuvanın en az birine katılabilmektir. Bu nesil kaybetmeye, kaybettikten sonra da bahane üretmeye alıştı. Artık bize yenilmeye alışmış değil; az kaybetmiş, taze bir takım lazım. Neşter için tam da doğru zaman bence bu.
Artık veda vakti geldi
2- Deneyimlilerin tecrübelerine ihtiyaç var mı?
Bir deneyimlinin deneyine ihtiyaç duymak için, o deneyin başarılı olmuş olması gerek. Başarısız deney konusunda ustalaşmış insanların deneyimi genelde sizi ileriye götürmez, hatta geriye bile götürebilir. Bu nesil başarısızdır, 21’inci yüzyılda bizi ilk kez üçüncü torbaya düşüren oyuncular bunlar. Başarısızlıkta ve bahane üretmekte ustalaşmış “adam gibi adamlar takımı”nın artık veda vakti geldi bence.
Havuz tabii ki dar gelir!
3- Futbolcu havuzumuz, Lucescu’nun iddia ettiği gibi dar mı?
Hedefimiz Dünya şampiyonluğuysa, evet dar. Yani evet, Almanya ya da Fransa kadar oyuncu çıkaramıyoruz. Ama hedefimiz turnuvalara katılmaksa, oyuncu havuzumuzun bunun için yetersiz olduğunu söylemek, en hafif ifadeyle aymazlık. İzlanda’nın 2014’te bizi yendiği 11’le, geçen hafta yendiği 11’de sekiz aynı oyuncu var! 2016-2018 elemelerini toplam 15-16 futbolcuyla bitirdiler. Play-off’a giden Hırvatlar’ın faydalanabilecekleri bir ligleri bile yok, milli takıma kendi liglerinden yalnızca 3 futbolcu çağırıyorlar.
Bizim hem kendi ligimiz, grubumuzdaki hemen her ülkenin önünde. Hem Almanya başta olmak üzere güçlü bir gurbetçi kaynağımız var. Hem de eskisine göre çok daha fazla futbolcumuz oynuyor Avrupa’nın büyük liglerinde. Tarihimizde ilk kez La Liga’da 5 Türk var mesela. Ama siz Finlandiya önünde bile iki değişiklik yapıp, Roma’da 127 dakika oynamış Cengiz’i kullanmayı düşünmüyorsanız... Trabzon-Alanya maçını seyredip takıma Emre Akbaba’yı, Efecan’ı, Abdülkadir’i değil, Volkan Şen’i davet ediyorsanız... Dortmund’da direkt oynayan Ömer’i ilk 3 maçta değil, son müsabakada mecburen hatırlıyorsanız... Sabri’den iyi sağ bek, İsmail’den iyi sol bek, Volkan’dan iyi sağ açık Ömer Ali sizin için görünmezse, dar gelecektir havuz size elbette.
Böyle bir dünya yok
4- Yabancıyı sınırlamak Milli Takım’a fayda getirir mi?
Çağdaş bir milli takım hocası daha fazla kaynak hayali kurarken, Lucescu 2-3 takımdan oyuncu almak istiyorsa, ona cazip gelebilir tabii yabancı sınırı! Sanırım o 80’li yıllardaki gibi Rusya görünümlü Dinamo Kiev, ya da Romanya görünümlü Steaua hayali kuruyor. Artık öyle bir dünya yok; rakiplerimizden İzlanda 22, Hırvatistan 21 farklı kulüpten çağırmış oyuncularını.
Yabancı sınırını bu denli diline dolamak, bahane üretmekten fazlası değil. Yabancı oyuncuyu burada yenip formayı alamayan Türk, uluslararası maçta da yenemeyecektir zaten o meslektaşını.
Geç olmadan teşekkür edelim...
5- Milli Takım’ın ihtiyaç duyduğu dönüşümü Lucescu yapabilir mi?
Bizim meselemiz antrenörler üstü... Eğer bu kaybetmeye ve bahane üretmeye alışmış, “adam gibi adamlar” grubuna teşekkür edebilecekse, Cenk gibi doğru bir modele kaptanlık bandını takabilecekse, Yusuf, Çağlar, Cengiz gibi gençlerin etrafında tertemiz bir yapı kurabilecekse, milli takımı bir antipati ve racon kesme merkezi olmaktan çıkarıp, medeni ve saygın bir yere dönüştürebilecekse devam edebilir Lucescu. Ama bunu yapamayacaksa, kulağına fısıldanan çağdışı görüşleri tekrarlayıp duracaksa, geç olmadan teşekkür edelim Rumen hocaya. Bu dönüşümü kim yapabilecekse, onunla çıkalım yola.