Gündem

KCK basın davasından: Her araç engellenince sebze arabasında gazete dağıt

19 aydır tutuklu olan 24 gazeteci’nin yargılanmasına bugün de devam edildi

18 Haziran 2013 23:43

Helin Alp/ İstanbul

KCK operasyonları sonrası haklarında dava açılan 24'ü tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı davanın 5'inci duruşması dün yapıldı. İstanbul 15'inci Ağır Ceza Mahkemesi’de devam eden davada, Kürtçe konuşan bazı gazetecilerin savunmalarını Kürt Enstitüsü’nün iki eğitmeni Türkçe’ye tercüme etti.

Dicle Haber Ajansı, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Demokratik Modernite, Fırat Haber Ajansı, Etkin Haber Ajansı ve Fırat Dağıtım şirketinde çalışan ve 19 aydır tutuklu olan 24 gazetecinin yargılanmasına devam edildi. Mahkeme heyeti, yarın avukatların yapacağı suvunmadan sonra ara karar verecek. 1.5 yıldır tutuklu olan gazeteciler, haklarındaki iddialara ilişkin şunları söyledi: 

 

Çelik: Gazeteciliğin 5N1K kuralına 1R eklensin

 

DİHA İstanbul Muhabiri Ömer Çelik, haberciliğin 5N1K (ne, nerede, nasıl, niçin, ne zaman ve kim) kuralı olarak ifade edildiğini ancak bu kurala 1R eklenmesi gerektiğini söyledi. Kürtçe ‘Rast’ kelimesinin Türkçe ‘gerçek’ anlamına geldiğini belirten Çelik, gazeteci olarak gerçekleri yazdıkları için yargılandıklarını ifade etti.

 

'Hakikatten korkanlar bizim cezalandırılmamızı istiyor'

 

"Hakikatin arayışı için bir tavır almak, olmazsa olmazdır" diyen Çelik, "Her iktidar biliyor ki, üzerine inşa olduğu temeller açığa çıktığı anda varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Hakikatten bu kadar korkanlar bizim cezalandırılmamızı istiyor. Hukuk kılıfı altında bize gösterilen bu sopa gerçeklerin gizlenmesi çabasıdır. Gazeteci olarak gerçekleri yazdıkları için tutuklu yargılanıyoruz” dedi.

 

'Pasaportum bile yok, yurtdışına çıktı diyorsunuz'

 

Çelik, hakkında “Yurtdışına giriş-çıkış yaptı” iddialarını da yalanladı. Pasaportunun bile olmadığını söyleyen Çelik, mahkemeden emniyete yazı yazarak pasaportu olup olmadığına dair bilgi istenmesini talep etti.

 

Özdemir: Kürt basını ve ifade özgürlüğü yargılanıyor

 

Tutuklu bulunan Dicle Haber Ajansı (DİHA) editörlerinden Mazlum Özdemir’de yapılan yargılamada ‘Kürt basınının ve ifade özgürlüğü yargılandığını’ söyledi. Özdemir, ‘Bizler özgür basın olarak bunu dillendirdik. Bu, politikaların sahiplerini rahatsız ediyor. Kürt sorunun çözümünde yeni bir süreç başlatıldı. Umut ediyoruz bu halkların barışına vesile olur. Bu zamana kadar barış ve halkların kardeşliği için nasıl çalıştıysak, bundan sonra da bu çaba için devam edeceğiz” dedi.

 

'Meslektaşlarım tanık olarak dinlensin'

 

Mazlum Özdemir , hakkında hazırlanan İddianamede Murat Karayılan ile görüştüğü yönündeki bilgilerin gazetecilik olarak değerlendirilmesini istedi. Kandil’deki basın açıklamasına ana akım medyadaki Cihan Haber Ajansı Hewler (Erbil) Temsilcisi Ali Han, Milliyet Muhabiri Namık Durukan ve Kanal D televizyonu muhabiri Cem Tekel’in de izlediklerini söyledi. Özdemir,mahkeme heyetinden mesklektaşlarının tanık olarak dinlenmesini istedi.

İddianamenin gelişigüzel hazırlandığını savunan Özdemir, iddianamede yer alan Eylül 2009’da KCK Basın Komitesi’nin toplantısının yapıldığı Kuzey Irak’a gittiği yönündeki iddialarının ise gerçek olmadığını söyledi.Özdemir,  BDP heyetinin temaslarını izlemek için Süleymaniye’ye gittiğini ve bu gezide kendileri ile beraber yaklaşık 15 gazeteci de bulunduğunun altını çizdi. Özdemir, iddia tarihlerindeki uçak kayıtlarının istenebileceğini ve  kaldığı otelden bilgi alınabileceğini belirtti.

 

Uçar: Sebze arabasıyla dağıtım yapmak zorunda kaldık

 

Yaklaşık 20 yıldır gazeteci  olduğunu söyleyen Davut Uçar, “Yasal ama anormal yollardan dağıtım yaparak okuyucuya ulaşmak zorunda kaldık” diyerek yaşadıklarını anlattı ve mahkemenin hakikatleri görmesinin önemli olduğunu kaydetti.

Gazetemiz hakkında toplatma kararı yoktu. Ama, fiilen Diyarbakır’a sokulmuyordu. Dağıtım şirketlerimize el konuluyordu. Otobüse veriyorduk, gazetelerimize el koyuyorlardı. Kargo ile gönderiyorduk, el koyuyorlardı. Trenle gönderiyorduk, el koyuyorlardı. Sebze arabasıyla gönderiyorduk.

El koydukları gazeteyi iki gün sonra ‘Gelin alın’ diyorlardı. Günlük bir gazete, iki gün sonra dağıtılamaz. Basın İlan Kurumu’ndan, resmi ilan almak için belirli bir süre kesintisiz yayın yapmak gerekiyor. Tam ilan alacağımız sırada gazete bir iki gün kapatılırdı. Resmi ilan alamayınca da bu kez ‘illegal yayın’ gibi bir algı oluşturuluyordu. Mahkemenin bu algıları anlaması ve hakikatleri görmesi önemlidir.

 

Yıldız: Bu yargılama da ‘sözde’ yargılamadır

 

DİHA muhabiri Nilgün Yıldız, iddianamede 360 kez “sözde” kelimesinin kullanıldığını anlayamadığını belirterek ‘bu yargılama da sözde yargılamadır’ dedi. Yıldız, “13 kez ‘sözde Kürt’, 29 kez ‘sözde Kürdistan’, onlarca defa ‘sözde gazetecilik’ ifadeleri kullanılmış. Bu durum nasıl açıklanabilir? Ben sosyalistim, gazeteciyim, özgür basında çalışan bir basın emekçisiyim eğer bu suç ise suçluyum’ diye konuştu.