CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Silivri Cezaevi’nde Cumhuriyet'in yazar ve yöneticileri ile muhabir Ahmet Şık’ı ziyaret etti. Yarkadaş, Cumhuriyet'in tutuklu yazar ve yöneticilerinin partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeye felaket getireceği yönünde ortak bir görüşte olduklarını savunarak, “En çok, böyle bir süreçte toplumu uyarma şansından yoksun bırakıldıklarına üzülüyorlar. Çünkü dışarıya yazı ve karikatür yollama, mektup yazma hakları ellerinden alınmış’’ dedi. Yarkadaş, “Yazarlar tek bir mektup alamıyor; tek bir mektup gönderemiyor. Bir gazetecinin yazı ve kalemle bağının koparılması cinayettir. Hepimizin gözlerinin önünde bir cinayet işleniyor’’ dedi.
Cumhuriyet'in tutuklu yazar ve yöneticileri ile Ahmet Şık’ın mesajları şöyle:
Çok bekleyecekler
Akın Atalay: Basılı gazetemiz bağımsız kuruluşların raporlarına göre, her gün 400 bin kişilik bir kitleyi etkiliyor. “cumhuriyet.com.tr” her gün 1 milyon 500 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Etki alanımız genişledikçe, iktidarın rahatsızlığı da aynı oranda artıyor. Dertleri Cumhuriyet Gazetesi’ni susturmak. FETÖ yakıştırması, hiçbirimize yapışmaz. Biz Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarını rehin olarak tuttukları kanısındayım. Üstelik bunu da ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle ve FETÖ üyeliğiyle yargılanan rehin aldıkları bir savcı eliyle yapıyorlar. Serbest kalmamız için fidye olarak gazetenin kendilerine teslim edilmesini istiyorlar. Çok bekleyecekler. Tabii biz de...
Akademisyenlere selam
Murat Sabuncu: Ayşenur Arslan her sabah Halk TV’de çiçek gösterirdi. Burada çiçek yok. Yine ekrandan çiçek göstermesini bekliyoruz. O çiçekleri görünce içimiz açılırdı. Öget Öktem Tanör, Murat Sevinç, Barış Ünlü, İbrahim Kaboğlu, Necla Kural ve adını sayamadığım onlarca değerli akademisyenler; sizleri yani bilimi, barışı, insan haklarını dile getiren değerli akademisyenleri üniversitelerden “geçici olarak” ihraç edebilirler ama gönüllerimizden silemezler. İyi ki varsınız. En kısa zamanda sizlerin üniversite; bizlerin gazetelerimizde konuşacağımız, yazacağımız özgür günlerde buluşmamız dileğiyle. Medya tarihinde bir gazeteden aynı anda 11 kişinin tutuklandığı bir dönem yok. Bu bir zulüm. Ancak bu zulüm de bitecek...
Tecrit hali yaşıyoruz
Kadri Gürsel: Tecrit hali yaşıyoruz. Mektup alamıyor, gönderemiyoruz. Dışarıya makale yollayamıyoruz. Tutukluluğumuz yargısız infaza dönüştü. Bu kadar uzun bir süre zarfında iddianamenin çıkmamasının iki sebebi var: Hakkımızda bir delil yok ve iddianame yazılmayarak, tutukluluk süremiz uzatılmak isteniyor. 100 gündür iddianame bekliyoruz. Suçlamalar akla ve mantığa aykırı. Bu soruşturmanın derhal ortadan kaldırılması ve özgürlüğümüze kavuşmamız gerekiyor. Ancak belli ki; bizim bir süre ‘tutulmamıza’ karar verilmiş. Başkanlık rejimi Türkiye’ye felaket getirir. Böyle bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz. Yoksulluk artar; bunun acısını da halk çeker. Topluma bunun iyi anlatılması gerekiyor.
Herkes görecek
Güray Öz: Bizim sağlığımıza ilişkin bir kaygınız olmasın. Ruhen ve bedenen sağlıklıyız. İddianamenin bir an önce çıkmasını bekliyoruz. Çünkü; gerçek o zaman anlaşılacak. Herkes gerçeği görecek. Burada iki şeyi düşünüyoruz sadece: Gazetemiz Cumhuriyet’i ve Türkiye’yi.
Delilleri yok
Mustafa Kemal Güngör: Mektuplar verilmiyor. Kitap sorunumuz çözülebilmiş değil. 100 gündür yan hücredeki arkadaşlarımı göremiyorum. Burada tutulmamız hukuka sürülmüş kara bir lekedir. Torba kanun gibi, torba bir soruşturmanın içine dahil edildik. İddianameyi yazamıyorlar; yazarlarsa ne söyleyeceklerini merak ediyorum. Delil olmadığı için yazamıyorlar. Delillerin toplanmadığını söylüyorlar. Elinizde delil yoksa bizi hangi gerekçeyle tutukladınız? Bu günler de geçecek.
Birlikte 'hayır'
Musa Kart: Planladıkları oyunu adım adım sahneliyorlar. Önce muhalif gazetecileri terörle irtibatlandırıp etkisizleştirmek istediler. Sonra bilimden yana akademisyenleri tasfiye ettiler. Anlaşılan sıra referandumda ‘hayır’ oyu verecek tüm vatandaşlarımıza geldi. Bu oyunun iş yapacağını umuyorlar ama yanılıyorlar. Bu traji-komik oyuna hep birlikte ‘Hayır’ diyeceğiz. Mesleğime burada da devam ediyorum. İçeride karikatür çiziyorum ancak bunu dışarı yollayamıyorum.
Mektup yasağı
Bülent Utku: Mektup alma ve yollama hakkımız yok. Bununla ilgili dilekçeler verdim. Mektup yasağında adres olarak Adalet Bakanlığı gösteriliyor. Oysa ki; KHK kapsamında mektup yasağı yok. Bu yasağın bir an önce sona ermesini istiyoruz.
Sağlığım yerinde
Turhan Günay: Bir anjiyo geçirdim. Sağlığımla ilgili bir sorunum yok. Kontrollerim düzenli olarak yapılıyor. Gayet iyiyim ve moralim de yerinde. Kitap temin etme ile ilgili sıkıntılarımız vardı; kısmen çözüldü. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekillerine teşekkür ediyorum. CHP PM Üyesi Onur Bilge Hoca’nın yazısı da beni çok etkiledi, güzel bir yazıydı. Tüm dostlara selamlar.
CHP'ye teşekkür
Önder Çelik: Bizi destekleyenlere teşekkür ediyorum. Özellikle bizi bu süreçte yalnız bırakmayan ve eşlerimizi makamında kabul ederek onurlandıran CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na da özellikle teşekkür ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, bizim suçumuzun olmadığından emin. Biz de kendimizinden eminiz ve bu yüzden iddianamenin bir an önce hazırlanmasını istiyoruz.
Dergiler yok
Hakan Kara: Dijital dünyadaki gelişmeleri takip edemiyorum. Çünkü, o dünyayı anlatan dergiler cezaevine alınmıyor. Bunun yanı sıra, diğer arkadaşlarım gibi ben de iddianamenin hazırlanmasını bekliyorum. Bizim gözaltına alınmamızdan itibaren Cumhuriyet Gazetesi’ni sahiplenen başta CHP örgütleri olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Bize güç ve moral verdiler.
Süre yetersiz
Ahmet Şık: Daha önce de Oda TV davasından aynı yerde yattım. Ancak o günden bugüne koşullar daha da ağırlaşmış. Çamaşırlar eskiden haftada bir dışarı yollanabilirdi. Bunu şimdi 15 günde bire çıkarmışlar. Görüş kısıtlaması var. Avukatlar ve ailelerle görüşme için yeterli zaman yok. Dışarıdaki tüm arkadaşlarıma ve bizim serbest kalmamız için çaba gösterenlere selamlar.