Değer Akal
TÜSİAD Başkan Yardımcısı Simone Kaslowski, Berlin’deki temasları sırasında Alman hükümetine, “Gümrük Birliği’nin güncellenmesi görüşmelerinin şartsız, ön koşulsuz başlatılması” talebini ilettiklerini açıkladı.
TÜSİAD heyetinin Berlin’deki temaslarının ardından DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kaslowski, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine son verilmesi çağrılarını da eleştirdi.
Kaslowski, “Avrupa’nın gelecek planlarından dışlanan bir Türkiye sonsuza kadar Avrupa’nın bekçisi olamaz… Avrupalı karar alıcılara mesajımız net: Dönüşü olmayacak tarihi bir hata yapmayın ve Gümrük Birliği’nin modernizasyonunu bloke etmeyin” ifadelerini kullandı.
Türkiye-Almanya ilişkilerinde gerilimli dönem ve “yıkıcı retoriğin” geride bırakılmasından ötürü memnuniyet duyduklarını vurgulayan Kaslowski, “Türkiye-Almanya ilişkilerinde yapıcı bir döneme girdiğimizi sevinerek söyleyebilirim” dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Küresel İlişkiler ve AB Yuvarlak Masası Lideri Simone Kaslowski’ye yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: Üst düzey bir heyetle Berlin’i ziyaret ettiniz. Temaslarınızda hangi konuları ele aldınız?
Simone Kaslowski: Alman Sanayi Birliği (BDI) ile önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Türk ve Alman şirketlerinin üst düzey temsilcilerinin de katılımıyla Türkiye-AB ilişkileri, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, sanayinin dijital dönüşümü, yenilenebilir enerji, Türkiye ve Alman özel sektörünün Afrika ve Çin'e yönelik işbirliği gibi konuları ele aldık. Federal Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’ndan yetkililerin de katılımıyla Türkiye-Almanya Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi (JETCO) çerçevesinde kurulması öngörülen TÜSİAD ile BDI’nin eş başkanlığını yapacağı Sanayi İşbirliği Ortak Çalışma Grubu’nun ilk toplantısını yaptık. Sanayide işbirliğini nasıl canlandırabileceğimizi, dijital dönüşüm konusunda nasıl işbirliği yapabileceğimizi konuştuk.
DW Türkçe: Türkiye ile Almanya arasında gergin bir dönem geride bırakılmaya çalışılıyor, normalleşme çabaları sürüyor. Berlin ziyaretinizin sonuçlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üç dört senedir, senede bir iki sefer Almanya’ya geliyorum, bu gelişimde ilk kez yapıcı ve esas sorunların konuşulduğu görüşmeler yapabildiğimizi söyleyebilirim. Bundan önce ön yargılar hakikaten çok güçlüydü. İki tarafta da retorik biraz yıkıcıydı, sağlıklı bir diyalog yoktu. Eylül ayında cumhurbaşkanımızın Berlin’e ziyareti, Alman Ekonomi Bakanı Altmaier’in güçlü bir heyet eşliğinde Türkiye’ye gelmiş olması ve bunun gibi birkaç ziyaret ve toplantı neticesinde diyalog yeniden canlandı. Bu ziyaretimizde görüşme iklimi farklıydı, olumluydu. Yapıcı bir döneme girdiğimizi sevinerek söyleyebilirim.
DW Türkçe: Türkiye’nin ekonomisi son aylarda sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Sanayicilerin, iş çevrelerinin Almanya’dan beklentileri neler?
Bize göre Gümrük Birliği küresel gelişmelerden doğan ihtiyaçları artık karşılamaktan uzak kaldı, AB ve Türkiye’nin gerçeklerini yansıtmıyor. Bizim talebimiz modernizasyon müzakerelerinin bir an önce, ön koşulsuz başlatılması, önünün tıkanmaması. Berlin’deki temaslarımız sırasında Gümrük Birliği'nin güncellenmesi görüşmelerinin şartsız, ön koşulsuz başlatılmasını talep ettik. Bunu hem Federal Meclis’e yaptığımız ziyaret sırasında hem de Alman hükümet yetkilileriyle görüşmelerimizde ilettik.
DW Türkçe: Bildiğimiz kadarıyla Alman hükümeti, Türkiye’deki mevcut siyasi koşullarda bunun olamayacağı görüşünde…
Önümüze makul ve inandırıcı sebepler koyamadılar. Bizim argümanlarımızı dinlediler. Bu argümanlarla onları düşündürdüğümüz kanaatindeyim. Ben ümitliyim.
DW Türkçe: Son dönemde Avrupa başkentlerinde Türkiye ile ilişkilerin geleceği daha sık tartışılıyor. Demokrasi, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi alanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle Türkiye’nin AB’den çok fazla uzaklaştığı, artık tam üye olamayacağı, alternatif ilişki modellerinin konuşulması gerektiği söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
AB ile ilişkilerimiz, stratejik bir ittifakın ötesinde bir önem taşımakta. Bu ilişkiler, Türkiye’nin demokratik ilkelere ve serbest piyasa ekonomisine olan bağlılığının da göstergesidir. AB yurttaşlarının refahına ve güvenliğine katkı sağlayan bir Türkiye’yi, üyelik müzakerelerinin başlamasıyla demokratik reform sürecine giren, AB değerlerine, sosyal alandaki standartlara ve tek pazar kurallarına uyan bir Türkiye’yi AB’den uzak tutmak yapıcı bir tavır değildir. Tam üyelik ve ekonomik ilişkilerimizin güçlendirilmesi hedefini sulandırmanın bedelinin çok ağır olduğunu düşünüyorum. Transaksiyonel ilişki modeli risk taşır… Türkiye-AB ilişkileri ortak değer ve ilkeler üzerine inşa edilmeli. Tam üyelik yakın vadede mümkün olmasa da üyelik hedefi korunmalı. Bugünlerde mülteci krizini sıkça konuşuyoruz. Avrupa’nın gelecek planlarından dışlanan bir Türkiye sonsuza kadar Avrupa’nın bekçisi olamaz. Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesi çağrıları tehlikelidir. Türkiye’nin daha fazla yabancılaşmasına yol açacak adımlar çözümün bir parçası olmayacaktır. Bu nedenle Avrupalı karar alıcılara mesajımız net: Dönüşü olmayacak tarihi bir hata yapmayın ve Gümrük Birliği’nin modernizasyonunu bloke etmeyin.
DW Türkçe: Türkiye hem siyasi hem ekonomik olarak zorlu bir süreçten geçiyor. Siz 2019’da yaşanabilecekler konusunda endişeli misiniz, yoksa Türkiye’nin bu zorlukları aşabileceği umudunu taşıyor musunuz?
Türkiye'de Mart ayında yerel seçimler var. Bu seçimlerden sonra atılacak adımlar belli. 2000’li yılların başlarında da bu adımlar atılmış ve bu adımların ekonomiye olumlu etkisi görülmüştü. Sürdürülebilir ekonomik gelişme, eğer demokrasi, temel haklar ve hukuk devletinde öngörülebilirlik olmazsa sağlanamaz. Öte yandan günümüzde ekonomide yaşadığımız sıkıntılar özel sektörün borçlarıyla ilgili, Türkiye’nin kamu borcu oldukça düşük, Almanya’nın bugünkü kamu borcunun neredeyse yarısı kadar, bu açığı kapatmak mümkün. Ama tabii bu sadece bu borçları üstlenmekle çözümlenemez, kamu harcamalarında dikkatli olunmalı, enflasyonla disiplinli bir şekilde mücadele edilmeli. AB ve ABD ile ilişkilerimizi düzeltmeliyiz. Elimizdeki yapılması gerekenler listesi aslında çok uzun değil. Ben yapılabileceğinden eminim.