Ekonomi

TÜSİAD: Tedirginiz, kriz ciddiye alınmalı

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, çok tedirgin olduklarını, ekonomik krizin ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyledi.

09 Ekim 2008 03:00

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, çok tedirgin olduklarını, ekonomik krizin ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyledi.

Çek Cumhuriyeti Başbakanı Mirek Topolanek ve beraberindeki hükümet yetkilileri, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ile Conrad Otel’de düzenlenen kahvaltıda biraraya geldi.

Basına kapalı yapılan görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yalçındağ, küresel finansal krize değinerek, bugün bütün dünyada bir paradigma değişikliği olduğunu, yarın düzenleyecekleri konferansta bütün bunları çok daha geniş bir ortamda paylaşacaklarını ifade etti.

‘İş dünyası olarak tedirginiz’

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, küresel mali krizin önümüzdeki süreçte Türkiye’ye etkisinin nasıl olacağına ilişkin bir soru üzerine de, “Kriz etkileyecek. Hakikaten bir ekonomik kriz... Bu artık bir finansal kriz değil. İş dünyası olarak oldukça tedirginiz. Dünyadaki bu sallantının Türkiye’yi etkilemeyeceğini söylemek olacak şey değil” diye konuştu.

‘Özel sektör muazzam borçlu’

Türkiye’de bankacılık sektörünün dünyadaki birçok ülkeye göre çok daha sağlam temeller üzerine oturduğunu, 2001 krizinden sonra yeni denetlemeler ve düzenlemeler geldiğini, çok daha kurallara bağlı olduğunu anlatan Yalçındağ, şunları kaydetti: “Birçok türev enstrümanlar burada, bizim bankacılık, finans sektörümüzde henüz faaliyete geçmediği için bunun avantajını yaşamaktayız. Bankalarımızın sermaye rasyoları yüksek. Bunlar doğru... Ancak şu da doğru ki; dünya bir daralmaya gidiyor, küçülecek. Dolayısıyla ihracatımıza gelen talep düşecek. Türk özel sektörü muazzam borçlu. Bu borcu nasıl ödeyeceğiz. Bütün bunlar, bu daralmanın Türkiye’de de şiddetle yaşanacağını söylüyor. Ve bu hakikaten bizi çok tedirgin ediyor”

‘Bu iş ciddiyetle ele alınmalı’

Yalçındağ, şöyle devam etti: “Ekonomik daralma demek, işsizlik demek, refah payımızın düşmesi demek. Türkiye 70 milyonuyla geçtiğimiz şu son birkaç yılda dünyadaki olumlu gidişattan, evet iyi etkilendi. Biraz başımızı kaldırdık ama bu kadar genç nüfusumuz var, işsizlik zaten Türkiye’de bir sorun.

Özel sektör tasarruf tedbirlerini almaya başladı. Haklı... Nasıl bu borcu çevirecek? Zaten ciddi bir cari açığımız var. Evet, petrol fiyatları düşecek ama ihracatımız da düşecek. Bizim en büyük ihracatımız Avrupa’ya... Bakın orası da daralıyor. Bütün Güney Asya aynı şekilde bir sallantıdan geçiyor. Yani bu işin çok ciddiyetle ele alınması lazım. Lazımdı aslında... Yani bugün bunu açık kalplilikle söyleyebileceğimizi düşünüyorum. Dediğim gibi biz son derece sağduyulu ve sorumlu davrandık. Hiçbir zaman felaket tellallığı yapmadık. Ama her zaman da söyledik; ‘Lütfen şu reformları yapalım, vakit kaybediyoruz. Daha kuvvetli, daha dirençli girelim’.”