Gündem

TÜSİAD'dan Avrupa Birliği mesajı: Mevcut sorunların aşılamaması tarihsel yenilgi sayılacaktır

AB'nin kuruluşunun 62. yılı nedeniyle yayımlanan mesajda, başarılı AB-Türkiye ilişkilerinin üçlü bir kazan-kazan-kazan formülü olduğu belirtildi

25 Mart 2019 14:50

T24

TÜSİAD'ın Avrupa Birliği’nin 62. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, Türkiye’nin AB politikasını akılcı bir zeminde geliştirmesi gerektiğine dikkat çekildi. "Avrupa demokratik değerlerine sahip ve AB ekonomisi ve hukuki düzeni ile entegrasyon içinde bir Avrasya merkezi olmak Türkiye'nin küresel güç kaynağıdır” denen mesajda, Türkiye’nin birliğe üyeliğinin her iki tarafın da etki alanının, dünyada barış, demokrasi ve refahın genişlemesi anlamına gelen bir ‘kazan-kazan-kazan formülü’ olduğu yorumunda bulunuldu.

AB-Türkiye ilişkilerinin 'tarihsel derinlik, güncel ortaklık ve gelecek kazanımları' içerdiğinin kaydedildiği açıklamada, "Kısa vadeli, dönemsel sorunlar ilişkilerin stratejik dokusu ve şekillenmekte olan yeni küresel düzende gelecek vizyonunun önüne geçmemeli. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye açısından mevcut sorunların aşılamaması ve birleştirici değil ayrıştırıcı unsurların öne çıkması birer tarihsel yenilgi sayılacaktır" dendi. 

21. yüzyılda 4. Sanayi Devrimi ile tetiklenen Dijital Ekonomiye geçiş döneminde Avrupa'da birlik projesinin önemli sınavlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken TÜSİAD açıklamasında, şu değerlendirmelere yer verildi:

“AB 21. yüzyılın gerektirdiği hız ve esnekliğe sahip, yurttaşlar için daha güvenli, adil, eşit ve özgür yaşamı güvence altına alan, çok kutuplu dünya düzeninde genişlemeye ve küresel etki alanını pekiştirmeye olanak sağlayan sağlıklı ve açık bir yapıya ulaşmalıdır. TÜSİAD'ın tam üyesi olduğu Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope'un altını çizdiği gibi AB'nin ortak sorunların değil, ortak çözümlerin kaynağı olarak görülmesi ancak böyle mümkündür.”

"AB üyeliği bir Cumhuriyet projesidir"

Açıklamanın AB-Türkiye ilişkileri bölümünde de şu ifadelere yer verildi:

"AB üyeliği bir dış politika konusu değil, Türkiye'nin tüm politika alanlarında dönüşüm yaratacak partiler üstü temel politika hedefi oldu. Üyelik sürecindeki siyasal koşulluluk ilkesi Türkiye'nin reformlarla dönüşümünün itici gücünü oluşturdu. Yirmi yıl içinde görev alan hükümetler bu denklemi iyi değerlendirme başarısı gösterdiler. Daha geniş bir perspektiften bakacak olursak Türkiye, hem yüz yılları aşan tarihsel modernleşme yönelimi, hem stratejik-güvenlik boyutu, hem ekonomik çekim alanı ve çıkarları açısından daima Batı dünyası içinde önemli bir ülke oldu. İkili ilişkilerin sadece bir ekonomik ortaklık ve alışveriş, teknik uyum ya da konu temelli stratejik işbirliklerinin ötesinde, demokratik değerler temelinde ortak bir gelecek ve aidiyet olarak görülmesi gerekir. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet ve çok partili rejime geçiş; hepsi bu sürecin yeni aşamalarıdır. Avrupa Konseyi ve NATO üyelikleriyle AB hedefi bunun doğal sonuçlarıdır. Türkiye'nin resmi Ulusal Programı'nın girişinde vurgulandığı gibi, AB üyeliği bir Cumhuriyet projesidir.

"Avrupa'nın Avrasya merkezi olmak Türkiye'nin en önemli küresel rekabet gücüdür, temel bir milli menfaattir"

"AB üyelik süreci Türkiye'nin dünyanın diğer bölgeleriyle ilişkileri için de olumlu bir işlev görmüştür. Türkiye, AB sürecinde ilerledikçe, dünyanın yükselmekte olan ülkeleri açısından ekonomik cazibe ve demokratik referans kaynağı olmuştur; bölgesiyle ekonomik bağlarını güçlendirdiği ölçüde, AB ile ilişkilerinde daha güçlü bir hale gelebilmiş. Avrupa'nın Avrasya merkezi olmak Türkiye'nin en önemli küresel rekabet gücüdür, temel bir milli menfaattir. Bu yönde birçok adım gündemde öncelik olmalı:

  • Tam üyelik müzakereleri geri plana düşse de demokratik reformlara ve mevzuat uyumuna, çok çemberli Avrupa geleceği perspektifinde devam etmek;
  • AB'ye uyumda AB'nin mevcut sorunlarını çözmek üzere reform çabalarını dikkate alarak, her alanda daha ileri ve hızlı bir küresel rekabet gücü anlayışı ile hareket etmek;
  • Eğitime ve gençliğe, teknoloji, yabancı dil, genel kültür, sosyal sorumluluk gibi alanlara yoğun yatırım yapmak;
  • Avrupa ve dünyada güçlü bir Türkiye'nin toplumsal güç kaynağı olan çoğulcu, uzlaşmacı ve özgürlükçü anlayışı siyaset ve kamu düzeninde öncelikli kılmak;
  • Bir reform kaldıracı ve ekonomik çekim gücü kaynağı olan gümrük birliğini küresel ekonominin gerekleri, Sanayi 4.0 ve dijital ekonomi perspektifinde güncellemek.

"Başarılı AB-Türkiye ilişkileri üçlü bir kazan-kazan-kazan formülüdür"

"Türkiye'nin milli menfaatleri açısından AB süreci köklü demokratik reformlar, özgürlükçü ve yaratıcı bir toplumsal ortam ve de teknik mevzuat uyumları yönünde tarihsel bir fırsattır. Bu süreçte ABD'den Çin'e, enerji politikalarından, dijital ekonomiye her alanda AB ekonomik gündemini daha iyi anlamak ve değerlendirmek mutlaka öncelik olmalı.

"AB-Türkiye ilişkileri tarihsel derinlik, güncel ortaklık ve gelecek kazanımları içerir. Kısa vadeli, dönemsel sorunlar ilişkilerin stratejik dokusu ve şekillenmekte olan yeni küresel düzende gelecek vizyonunun önüne geçmemeli. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye açısından mevcut sorunların aşılamaması ve birleştirici değil ayrıştırıcı unsurların öne çıkması birer tarihsel yenilgi sayılacaktır. Her iki taraf da böyle bir tuzağa kendilerini düşürmeyecek kadar tarihsel birikim, sorumluluk ve vizyon sahibi olmayı başarmalı. AB sürecinde ilerleyen bir hukuk devleti ve yüksek standartlar ülkesi olmanın güvencesi ile Avrasyalı dinamizmin birleştiği bir Türkiye'nin yıldızı 21. yüzyılda hızla yükselir. Başarılı AB-Türkiye ilişkileri üçlü bir kazan-kazan-kazan formülüdür: Avrupa için, Türkiye için, Dünyada barış, demokrasi ve refah için."