Gündem
BBC Türkçe

Türkiye'nin Nairobi Büyükelçisi: Gülen okulları devletlerin içine sızma peşinde

Türkiye, Gülen bağlantılı okulları 'terör örgütü' olarak niteliyor ve kapatılmaları çağrısı yapıyor. Türkiye'nin Nairobi Büyükelçisi Deniz Eke, okulların Afrika'yla ilişkilerin gelişimi, okulların etkisi ve Gülen Cemaati'yle ilgili BBC'nin sorularını yanı

23 Eylül 2016 14:42

Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminde sorumlu tutttuğu Gülen okullarının kapatılması için yoğun çaba harcadığı okullardan bazıları da Kenya'da.

Şu ana kadar Ankara'nın talebi kabul görmüş değil. Kenya hükümeti de iki arada bir derede kalmış görünüyor. Nairobi'de hükümet BBC'nin konuyla ilgili görüşme taleplerini kabul etmedi. Nairobi'nin kaygısı Gülen okulları ve sağlık faaliyetlerinin yasaklanması durumunda hizmetlerde yaşanacak sıkıntı.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Türkiye'nin Nairobi Büyükelçisi Deniz Eke, Gülen okullarını bulundukları ülkelerin devletlerinin içine sızma peşinde olduğunu söyledi ve kimseyi mağdur etmeden Kenya hükümetiyle ortak bir çaba içinde olduklarını, her iki tarafın da birbirlerinin önceliklerini çok iyi anladığını aktardı.

Türkiye Büyükelçisi'nin sorularımıza yanıtları şöyle:

Afrika aslında Türkiye'nin dış politikasında hep vardı hep bir unsurdu. Bizin büyükelçiliğimiz Afrika'nın en eski büyükelçilerinden biridir. 1968 yılında Kenya'nın bağımsızlığından yakın bir zaman sonra faaliyete geçmiştir. O günden beri de kesintisiz olarak faaliyetlerini sürdürmüştür.

Türkiye ve Afrika hep birbirileriyle ilgiliydi çünkü ortak noktaları var.

İkisinin de tarihlerinde zor dönemler olmuş, onları geride bırakmışlar, bağımsızlık mücadeleleri vermişler ve sıfırdan ülkelerini ve ekonomik dönüşüm süreçlerini gerçekleştirmek durumunda kalmışlar. Bütün bunlar bizler için Afrika'yla ilişkilerimizde ortak noktalar oluşturuyordu.

Çok ciddi tecrübe paylaşımında, bilgi değişiminde bulunabileceğimiz ve Afrika'nın Türkiye'nin tecrübelerinden faydalanabileceği pek çok alan vardı.

2008'de ilk Türkiye Afrika zirvesini topladık. Orada ilk defa hükümetler düzeyinde bir yol haritası ortaya çıkarıldı ve bu yol haritası ortaklaşa belirlendi. Türkiye hiç bir zaman Afrika'nın önceliklerine karar vermedi. Bugün önemle üzerinde durduğumuz hususlardan bir tanesi budur. Biz Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler geliştirilmesinden taraftarız.

O noktada eğer Türkiye bir tecrübe ve bir bilgi havuzu olarak faydalı olabilecekse Afrika'ya bunu yapmaya çalışıyoruz. 2008'den sonra da zaten sürekli hale geldi bütün temaslarımız, işbirliğimiz ve giderek de güçleniyor.

Bugün dahi maalesef Türk okulları olarak biliniyor ama aslında onlar Fethullah Gülen terör örgütünün kurduğu okullardı.

Bugün de bizim aslında gerek Kenya'da gerek Afrika'da üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve izah etmeye çalıştığımız noktalardan bir tanesi bu.

Elbette o okullar burada kuruldular, faaliyet gösterdiler, hala daha faaliyetleri devam ediyor ama Türkiye Cumhuriyeti'nin o konudaki politikası her zaman açık.

Biz 2008'den itibaren hükümetler düzeyinde Kenya'da olsun, diğer Afrika ülkeleriyle olsun ortak gündemimizi oluşturmaya işbirliği alanlarımızı geliştirmeye başladık.

TİKA çok önemli katkılarda bulundu bu süreçte.

2012 yılında bu yana TİKA Kenya'da da faal, şimdiye kadar 34 proje tamamladılar. Önümüzdeki döneme ait çalışmaları da devam ediyor.

Dolayısıyla hükümetler düzeyindeki ilişkilerde Fethullah Gülen Terör Örgütü'nün faaliyetlerini birbirinden ayırmak lazım.

15 Temmuz'dan önce de biz Fethullah Gülen ve bağlantılı gruplar konusundaki hassasiyetlerimizi Kenya'yla en üst düzeyde paylaşıyorduk.

Ama tabi, 15 Temmuz darbe girişimi çok büyük, oyunu değiştiren çok trajik ve travmatik bir gelişme oldu.

Kenya, Türkiye'nin güvenliğini, Türkiye ile ilişkilerini son derece önemseyen bir ülke. Aynı zamanda Türkiye için de Kenya bölgesinde stratejik nitelik taşıyan bir aktör, biz Somali'ye çok istikrar ve güven anlamında çok ciddi katkılarda bulunuyoruz ve Kenyalıların da bildiği ve bunu açıkça bize de söylüyorlar, bizim Somali'ye bütün katkılarımız aslında Kenya'nın da istikrarına ve güvenliğine yapılmış katkılardır.

Dolayısıyla güvenlik ve istikrar boyutunda her iki ülke birbiri için çok değerlidir çok önemlidir.

Nitekim Kenya 15 Temmuz darbe sürecinde, hatta darbe girişiminin devam ettiği saatlerde Türkiye'yi arayan üst düzeyde ve bizzat Cumhurbaşkanı tarafından çok güçlü bir destek mesajı yayınlayan ülkelerden bir tanesidir.

Bu pozisyonu nedeniyle de Kenya'ya gerçekten müteşekkiriz.

Ancak Fethullah Gülen terör örgütünün Kenya'daki faaliyetleri sağlık ve eğitim alanında yoğunlaşıyor.

Bu alanda Kenya'nın ihtiyaçları çok büyük. Kenya halkının bu konulara verdiği önem de çok fazla. Bizler Türkiye'de çok uzunca bir süre bu örgütün gerçek niyetlerini gerçek gündemini tespit etmekte zorlandık. Ta ki iki üç sene öncesine kadar hepimizin bildiği takip ettiği gelişmeler yaşanıncaya dek.

Aynı şey yabancı ülkeler için de söz konusu.

Kenya'da pek çok ebeveyn, çok iyi niyetlerle bilmeden buraları Türk okulu zannederek, bu terör şebekesini gerçek niyetlerini görmeden o okullara çocuklarını kaydettirmiş durumda. Dolayısıyla hiç kimseyi mağdur etmeden Kenya hükümetiyle ortak bir çaba gerektiren bir süreç içinde olduğumuzu düşünüyorum. Her iki taraf da birbirini hassasiyetlerini önceliklerini çok iyi anlıyor.

Diyalog konusunda bir sıkıntımız yok.

Ama belirli süreçlerden geçmek ve o süreçleri de tamamlamak gerekiyor diye düşünüyorum.

Çok uzunca bir süre Türkiye'de de üst düzeyli makamlarımızdan da duyuyoruz. Bu örgütün gerçek niyetini ve amaçlarını tespit etmemiz mümkün olamadı. Dolayısıyla herkes gibi yabancı ülkelerde de, Türkiye'de de bu örgüte eğitim alanında sağlık alanında gerçekten dünya barışı için ve ortak kalkınma için çalıştığı anlayışıyla bakıldı.

Bu tür bir sivil toplum kuruluşuna herhangi bir hükümet nasıl destek verecekse iyi niyetlerle elbette zamanın hükümetleri tarafından da çalışmaları olması gereken ölçüde takdir gördü.

Ama bu örgütün gerçek gündemini anlamamız iki üç sene öncesine dayanıyor. O zamandan itibaren de Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve hükümeti bütün kurumlarıyla bu örgütle gerçekten ciddi olması gereken mücadeleyi yapmaya başladı. Bu örgütün Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından en büyük tehdit niteliğinde olduğundan hiçbir tereddüt yok, gizli gündemleri olduğu ve sadece Türkiye'de değil mevcut oldukları bütün ülkelerde o gizli gündemleri ve devletin içine sızmalarla belirli güç odakları yaratma peşinde olduklarına şüphe yok.

Biz bunu çok acı tecrübelerle gördük. 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık.

Türkiye açısından zor bir geceydi, ama hepimizin de ülkemizde halkımızla gurur duymasına neden olan bir tecrübeydi. Ben zannetmiyorum ki dünyanın herhangi bir ülkesinde o kadar acı ve zorlu bir gecenin sonrasında bu kadar çabuk toparlanabilsin.

Ulusal birliğini ekonomik istikrarını, siyasal istikrarını bu kadar çabuk kurabilsin bu badireyi atlattık ama mücadele bitmedi, bitmeyecek.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir