Spor
Deutsche Welle

Türkiye'nin EURO 2024 ev sahipliği için şansı ne?

26 Eylül 2018 11:15

Turkiye'nin EURO 2024'e ev sahipliği yapma şansını değerlendiren eski Türk milli futbolcu ve gazeteciler, altyapı hazırlığı açısından sorun görmüyor. UEFA'nın insan haklarına saygı kriteri ise Türkiye'nin aşil tendonu.EURO 2024 turnuvasını Almanya'nın mı yoksa Türkiye'nin mi düzenleyeceği, yarın UEFA'nın Nyon'daki merkezinde yapılacak oylama sonucunda belli olacak. UEFA geçen hafta her iki ülkenin adaylık dosyalarına yayımladığı değerlendirme raporunda, Almanya için daha olumlu ifadelere yer verdi. Ancak oylamaya katılacak UEFA Yönetim Kurulu üyelerine fikir vermesi açısından önem taşıyan bu raporun herhangi bir bağlayıcılığı bulunmuyor.

Almanya altyapısında yetiştikten sonra uzun yıllar Borussia Dortmund ve Galatasaray formaları giyen eski Türk milli futbolcu Erdal Keser, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "Tabii bu raporların geçmişteki oylamaların sonuçlarını nasıl etkilediğine bakmak lazım. Ancak bu rapor her ne kadar bağlayıcı olmasa da maalesef bizim Türkiye olarak bu organizasyonu almamızı zorlaştırdı" dedi.

UEFA'nın EURO 2016 adayları hakkındaki değerlendirme raporunda; Fransa, Türkiye ve İtalya'ya göre daha avantajlı görülüyordu. UEFA Yönetim Kurulu'nda büyük bir çekişmeye sahne olan oylamayı ise ikinci turda 6'ya karşı 7 oyla Türkiye'yi geride bırakan Fransa kazanmıştı.

Türkiye'nin zamanlama avantajı

Futbolu bıraktıktan sonra bir dönem Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bünyesinde de çalışan Keser, raporun getirdiği dezavantaja karşın Türk tarafının hâlen daha şansının yüksek olduğunu ve Türkiye'nin altyapı açısından EURO 2024'ü düzenlemeye hazır olduğunu belirtti. Keser, Almanya'da Mesut Özil kriziyle alevlenen ırkçılık tartışmaları ve Alman yetkililerin 2006 Dünya Kupası'nın ev sahipliğini alabilmek için rüşvet verdiklerine dair iddianın hâlen soruşturuluyor olmasının Türkiye'nin elini güçlendirdiğini söyledi.

Özellikle rüşvet soruşturmasının Alman kamuoyunu rahatsız ettiğini söyleyen Keser, "Burada (Almanya'da) insanlar, böyle şeylerden nefret ediyor. Yani parayla herhangi bir turnuvayı alabilmenin aslında utancını yaşıyor Almanya. Bunun da aslında en büyük şansımız olduğunu düşünüyorum. Çok büyük bir şans. Buna rağmen kazanamazsak çok yazık olur" dedi.

Almanya'da kamuoyunun rüşvet skandalından duyduğu rahatsızlık hafta sonundaki Bundesliga maçlarında tribünlere taşındı. Birçok maçta taraftarlar, Almanya'nın "United by football - In the heart of Europe" olan EURO 2024 adaylık kampanyası sloganını "United by money - Avrupa'nın kalbinde yolsuzluk" şeklinde değiştirdikleri pankartları tribünlere astılar ve Alman Futbol Federasyonu Başkanı (DFB) Reinhard Grindel'i istifaya çağırdılar. Taraftar dernekleri, Bundesliga'nın hafta içi maçlarında da federasyona yönelik protestolarını sürdüreceklerini duyurdular. Bu durumun, ev sahibi ülkelerdeki kamuoyu desteğine büyük önem veren UEFA nazarında Almanya'nın eksi hanesine yazılması bekleniyor.

Ancak gazeteci Bağış Erten'e göre, Türkiye'de her ne kadar EURO 2024'e yönelik böyle olumsuz tepkiler olmasa da, kamuoyunda dışarıya (dünyaya) yansıtıldığı düzeyde bir heyecan da yok. Erten, bu durumun nedenlerini ise şöyle sıralıyor:

"Heyecansızlığın en önemli sebebi şu an Türkiye'de futbola dair toplu bir gönülsüzlük olması. Milli takımın çok kötü sonuçlar aldığı bir dönem. Financial Fair Play (FFP) kuralları yüzünden tüm kulüplerin zor zamanlar yaşadığı bir dönem. Passolig nedeniyle seyirci ortalamasının düştüğü bir dönem. Yani şu an Türkiye'deki futbol sevgisinin en yüksek olduğu dönem asla değil."

Karar mercilerinin "temizliği" tartışma konusu

Erten, Özil ve rüşvet tartışmalarının da UEFA Yönetim Kurulu üyelerinin oylarını çok da etkilemeyeceği görüşünde:

"Açıkçası UEFA ve FIFA gibi yapıların icra kurullarının herhangi bir şekilde insan haklarını, insani yaşam endeksi kriterlerini gözetecek son yerler olduğunu düşünüyorum. Olimpiyatlar ve Dünya Kupalarının düzenlendiği son yerlere baktığınızda, herhalde bunlar toplumsal gelişim endeksinde ön sırada olmadıklarını kabul edeceğimiz ülkeler: Rusya, Brezilya, Çin, Katar. UEFA, FIFA ve Olimpiyat Komitesi'ne göre görece daha temiz. Ama bunun çok da yeterli bir temizlik olduğunu düşünmüyorum."

Erten, Türkiye'nin altyapı açısından hazır olduğu konusunda ise Keser'e katılıyor. Hatta son yıllarda inşa edilen statlara atıf yaparak daha da iddialı konuşuyor:

"Altyapı hazırlığından kastettiğimiz şey, tesisler ve onların hazırlığı ise Türkiye'nin adaylık nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü hâlihazırda yapılmış pek çok stat var. Ve bu statların en kolay değerlendirilebileceği alan bir uluslararası turnuva... Muhtemelen tesis açısından bakarsak şu anda dünyanın en hazır ülkesi Türkiye olabilir."

Türkiye'nin insan hakları karnesi aşil tendonu

Ev sahibi ülkeye karar verecek olan UEFA, aday ülkeleri ilk kez insan haklarına saygı kriteri açısından da inceliyor. Bu nedenle UEFA Yönetim Kurulu'nun yapacağı seçimin ayrı bir önem taşıdığını belirten Erten, "Bütün eleştirilere rağmen insan hakları karnesi açısından bugün Türkiye'yi mi seçersiniz, Almanya'yı mı? Bu, önemli bir soru" dedi.

Erten, ev sahipliği hakkının Türkiye'ye verilmesinin, "Rusya ve Katar geleneğinin devam ediyor olması" anlamına geleceğini savundu. Erten, "Son dönemde spor organizasyonları ekonomik açıdan neoliberal ama demokratik açıdan son derece muhafazakâr ve otoriter rejimlere doğru gidiyor. Çünkü oralarda karar süreçleri çok daha kapalı. Kararlar daha kolay alınıyor. Ekonomik muafiyetler çok daha rahat çıkabiliyor. Onlar daha iyi ağırlıyorlar. Çünkü orada canlı bir sivil toplum yok. Canlı bir sivil toplum olmayınca da organizasyon buraları tercih ediyor. Bu da sporun geleceği açısından bir tehlike. Ve bu tehlikenin bir parçasını da bu seçimlerde göreceğiz" dedi.

UEFA'nın değerlendirme raporunda, Türkiye "insan haklarının korunması konusunda EURO 2024 turnuvasıyla ilgili hiçbir özel proje sunmadığı" gerekçesiyle eleştirilmişti. DFB'nin ise bu konuda kapsamlı bir proje sunduğu belirtilerek; Almanya'nın adaylık dosyasının, "siyasi açılar, sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik ve insan hakları bakımından tüm genel beklentileri rahatlıkla karşıladığı" ifade edilmişti.

"Adaylıkları raporlar kazanmaz"

Bir başka gazeteci Uğur Karakullukçu ise UEFA'nın değerlendirme raporunun Türkiye açısından çok da umut kırıcı olmadığı görüşünde. Raporda birkaç detay hariç şaşırtıcı bir durum olmadığını belirten Karakullukçu, "Stat ve ulaşım altyapısı oturmuş Almanya’nın daha stabil ve güvenilir, ilk kez bu çapta bir turnuva düzenlemeye talip olan Türkiye’nin ise daha heyecanlı ve tutkulu bir proje sunduğu ortada" diye konuştu.

"Coğrafi yapısı gereği Türkiye’nin ulaşım bakımından daha geride kalması zaten bekleniyordu ama bir turizm ülkesi olarak konaklama kriterinde geride kalması şaşırtıcıydı" ifadesini kullanan Karakullukçu, "Fakat şu unutulmamalı: Adaylıkları raporlar kazanmaz" diye ekledi.

Karakullukçu, 2020 Yaz Olimpiyatları'nı düzenleme hakkı kazanan Tokyo'nun en kötü teknik rapora sahip şehirlerden biri olmasına karşın, Eylül 2013'teki oylamalarda İstanbul'u geçtiğini hatırlattı.

Karakullukçu, Türkiye'nin son Avrupa Şampiyonası adaylığında da UEFA'nın o dönemki Fransız başkanı Michel Platini ve onun davetlisi olarak Nyon'a giden dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ‘ziyaretine' rağmen, bir başka önde gelen futbol ülkesi Fransa'ya sadece bir oy farkla kaybettiğini söyledi. Karakullukçu, "Bu yüzden Türkiye'nin şansı, açıklanan rapora karşın en az Almanya kadar var" dedi.

Cengiz Özbek

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle