Gündem

"Türkiye’nin bu muhtemel senaryolara karşı hazırlıklı olmasında yarar var"

"ABD ve Rusya’nın Irak ve Suriye yönetimlerini Kürtlere özerklik tanınması doğrultusunda ikna etme yönünde ilerlerse..."

28 Eylül 2017 12:13

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde gerçeleşen bağımsızlık referandumu ardından Mesud Barzani ve referanduma tepkiler sürüyor. Hürriyet yazarı Murat Yetkin, "ABD ve Rusya’nın Irak ve Suriye yönetimlerini Kürtlere Türkiye’nin güney sınırları boyunca güçlü özerklik tanınması doğrultusunda ikna etme yönünde ilerlerse, o zaman iki gelişmeyi daha muhtemel senaryolar arasında saymakta yarar var" dedi.

Yetkin bunları "rakip örgütler olan KDP ve PKK’nın "Kürt milli arzuları" çerçevesinde yakınlaşması. Diğeri de PKK’nın (IŞİD yeligiye uğratılmadan önce ya da sonra) Amerikan saflarından Rusya desteğindeki Suriye saflarına geçmesi" olarak saydı. 

Hürriyet'te Murat Yetkin'in "Bağımsız Kürdistan konusunda ya Rusya ne diyor?" başlığıyla (28 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Irak’ın bölünmesiyle bağımsız Kürdistan kurulmasına İsrail’in verdiği açık destek, ABD’nin örtülü tavrı, Türk medyasının en şiddetle çattığı konular arasında ancak bu konuda Rusya’nın ne dediğini fazla sorgulayan, yer veren yok. Oysa bugün Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan davetlisi, olarak Irak, Suriye ve s-400 füzeleri alımını konuşmak üzere geldiği Rusya’nın Kürt bağımsızlığı konusunda net görüşleri var. Gelim birlikte bakalım.

Rusya’nın Kürt bağımsızlık referandumu ve Kürt meselesi üzerine tutumu en son dün, 27 Eylül’de Rus Dışişleri Bakanlığının yazılı açıklamasıyla duyuruldu. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

- “Kürt Özerk Bölgesi’ndeki referandumla bağlantılı olarak, Rusya zaten çatışmalara sürüklenmiş Orta Doğu bölgesindeki [durumu] daha da karmaşıklaştırıp istikrarsızlaştıracak her [hareketten] kaçınılması gereğini vurgular. Dost Irak ve diğer Orta Doğu ülkelerinin egemenlik, birlik ve toprak bütünlüğüne konusunda tereddütsüz taahhüdümüzün arkasındayız.

- “Moskova Kürtlerin milli arzularını saygıyla karşılar. Irak federal hükümetiyle Kürt Özerk Hükümeti arasında çıkabilecek bütün sorunların, tek [parça] Irak sınırlarında birlikte yaşama formü içinde karşılıklı olarak kabul edilebilecek bir çözüme yapıcı ve [birbirine] saygılı diyalog yoluyla bulunacağına inanıyoruz.”

Bundan anladığımız, “Kürtlerin milli arzularına saygı” duyan Moskova’nın Irak’ta bugüne göre daha güçlü bir Kürt özerkliğinden yana olduğu, bunun için de Bağdat’a telkinde bulunduğudur.

Gelelim Suriye’deki duruma.

Bu açıklamadan bir gün önce, 26 Eylül’de Suriye dışişleri Bakanı Velid Muallim Rus gazetesi Russia Today’e verdiği mülakatta, IŞİD yenilir yenilmez Kürtlerin özerklik taleplerinin tartışılmaya başlanabileceğini söyledi. Bu sözler Rus gazetesinde yayınlanır yayınlanmaz Suriye’nin resmi haber ajansı SANA tarafından da alıntılandı.

Bunu Suriye’deki Beşar Esad yönetimi ve onun en büyük destekçisi Rusya’nın ortak tutumu olarak okuyabiliriz yani.

Burada bir “Nereden nereye?” parantezi açalım: 2011’de Suriye iç savaşı başlamadan önce, “Kardeşim Esad” günlerinde, PKK ile diyalogun sürdüğü ve PKK’nın Suriye kolu PYD’nin başkanı Salih Müslim’in Ankara’da kırmızı halıyla karşılandığı günlerde, Suriye’deki Kürtlerin vatandaşlık halklarına kavuşması, mesela pasaport alabilmesi için Esad’dan ricacı olan kişi –o dönem başbakan olan- Cumhurbaşkanı Erdoğan idi. Şimdiki durum ortada, yorumu size bırakıyorum.

Bugüne dönersek, Rusya’nın Suriye’deki Kürt talepleri konusunda da Irak’ta farklı düşünmediğini bir başka örnekte de görebiliriz.

Bu yılın başlarında, 25-26 Ocak’ta Türkiye, İran ve Rusya’nın katılımıyla Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan Suriye toplantılarından hemen sonra 15 Şubat 2017’de Moskova’da bir uluslararası Kürt konferansı toplanmıştı. Buna PYD yetkililerinin yanı sıra, Türkiye’den HDP milletvekilleri de katılmıştı.

Konferans ardından Rusya’nın IŞİD yenilgiye uğratıldıktan sonra yazılacak yeni Suriye anayasasında Kürt özerkliğine yer verilebileceğinden yana olduğu duyuruldu. Bu gelişmenin hemen ardından Mart başında, Türkiye’nin YPG tarafından derhal boşaltılmasını ve Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) devrini ABD’den istediği Münbiç civarındaki mevzileri YPG Suriye ordusuna devretti ve bunu da Rus Genelkurmay’ı duyurdu. (Bu konuda ayrıntılar için: “Suriye’de Kürt özerkliği Rusya eliyle mi?”, www.hurriyet.com.tr, 4 Mart 2017)

Ortaya çıkan tabloda iki tuhaflık var. Birincisi, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin milis gücü olan YPG’yi IŞİD’e karşı piyade olarak kullanması nedeniyle Türkiye ile NATO müttefiki ABD arasında ciddi bir sürtüşmenin hala yaşanmakta oluşu. İkincisi de, Rusya’nın göz kırptığı ve PKK’nın yönlendirmesi altındaki Suriye Kürtlerinin şu anda ABD saflarında çarpışıyor olması.

Özetle Rusya hem Irak’ta Barzani’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) öncülüğünde bağımsızlık referandumu yapan Irak Kürtlerini, hem de Suriye’de PKK öncülüğünde –şu aşamada- özerklik talep eden Suriye Kürtlerini Türkiye sınırı boyunca güçlü bir federal özerkliğe kavuşmaları konusunda destekliyor.

Neyse ki bu duruşu Türkiye’nin NATO müttefiki ABD bu açıklıkta dile getirmiyor da, NATO ittifakının karşısındaki Rusya dile getiriyor, aksi halde ABD ile çok daha büyük sorunlar çıkabilirdi. Bunu da belki bir üçüncü tuhaflık olarak saymamız gerekiyor.

Bu mevcut tablo, eğer ABD ve Rusya’nın Irak ve Suriye yönetimlerini Kürtlere Türkiye’nin güney sınırları boyunca güçlü özerklik tanınması doğrultusunda ikna etme yönünde ilerlerse, o zaman iki gelişmeyi daha muhtemel senaryolar arasında saymakta yarar var. Bunlardan birisi, rakip örgütler olan KDP ve PKK’nın “Kürt milli arzuları” çerçevesinde yakınlaşması. Diğeri de PKK’nın (IŞİD yeligiye uğratılmadan önce ya da sonra) Amerikan saflarından Rusya desteğindeki Suriye saflarına geçmesi. PKK’nın 1982-199a arası Suriye’de baba Hafız Esad döneminde serpilip büyüdüğünü dikkate alarak “dönüşü” de demek mümkün.

Türkiye’nin bu muhtemel senaryolara karşı hazırlıklı olmasında yarar var.