Alman Friedrich Ebert Vakfı, ‘Medya Barometresi-Türkiye 2014’ adlı araştırmasında Türkiye’ye 5 üzerinden 2.1 verdi. Friedrich Ebert Vakfı tarafından hayata geçirilen ‘Medya Barometreleri, dünyanın çeşitli yerlerindeki ifade ve basın özgürlüğünü ölçmek amacı ile yürütülen araştırmalara dayanıyor. İlgili araştırmalar Afrika’da 2004’ten, Asya’da 2009’dan ve Avrupa’da 2011’den bu yana uygulanıyor.
Friedrich Ebert Vakfı, uluslararası tasniflerde Türkiye’nin ifade ve basın özgürlüğü konusunda yaşadığı hızlı düşüş nedeniyle bu projenin Türkiye’de de uygulanması için Haziran 2014’te bir çalışma başlatmış. Zira, Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer alıyor. Ayrıca Freedom Hause-Özgürlük Evi’nin son raporunda Türkiye, basını özgür olmayan, kısmen özgür ülkeler arasına alındı ve ülke derecesi düşürüldü.
‘Tutuklu gazeteci azaldı, otosansür arttı’
‘Medya Barometresi-Türkiye 2014’ araştırmasının raportörlüğünü yapan Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Yardımcı Dekanı Eylem Yanardağoğlu, Türkiye'nin medya barometresinin toplamda 5 üzerinden 2.1 olduğunu ifade etti. Bu rakamın endişe verici olduğunu belirten Yanardağoğlu, raporda yer alan bir başka tespitin ise, tutuklu gazetecilerin sayısı azalırken, gazeteciler arasındaki işsizlik ve otosansürün artması olduğunu söyledi.
"Otosansür meselesi, yani gazetecilerin işlerini yaparken, kendilerini tedirgin hissetme meselesi çok büyük bir sorun. Bu işsizliği ve gazeteciler arasındaki umutsuzluğu tetikliyor" diyen raportör, şunları da ekledi: "Fakat bir yandan ana akım medyada çalışan ve şöyle düşünen gazeteciler de var; ‘Ben ne olursa olsun, buradaki yerimi korumalıyım, burada mücadele vermeliyim'. Bu, bence çok önemli bir şey; yani eğer bir takım zorluklar aşılacaksa, bu, mesleği yapan insanların özverisiyle, meslek aşkıyla olacak diye düşünüyorum."
'Havuz medyası' fenomeni
Yanardağoğlu ayrıca, basın ve ifade özgürlüğü sorununun Türkiye için yeni bir sorun olmadığını savundu. Raportör, Türkiye'de siyasi iktidara ve sosyal koşullara paralel olarak belirli konuların medyada zaman zaman sınırlandırıldığını hatırlattı.
Yanardağoğlu AKP döneminin en önemli farkının ise hükümete yakın iş dünyasının satın aldığı medya kurumlarını tanımlamak için kullanılan 'havuz medyası stratejisi' olduğunu şöyle ifade etti: "Havuz medyası fenomeninin yeni bir strateji olduğunu görüyoruz. Bunun ifade ve basın özgürlüğü açısından problemli olduğunu görüyoruz. Havuz medyasının bir tezahürü olarak gazeteler aynı başlıklarla yayınlanabiliyor, bazı haberlere hiç yer vermeyebiliyorlar. Medya özgürlükleri açısından yeni bir durum olarak bundan söz edilebilir diye düşünüyorum."
‘Rejim değişikliği basının sıkıntılarını artırır'
Charlie Hebdo dergisine saldırı sonrası basılan ilk sayısından bir seçki yayınlayan ve görevden alınan Cumhuriyet Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakıröz de Türkiye'nin Medya Barometresi'ni değerlendirdi. Çakıröz, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de basın özgürlüğünün hiçbir zaman yüzde yüz gerçekleşmediğini kaydetti. Çakıröz, buna rağmen Türkiye'de medyanın kendini en fazla baskı altında hissettiği dönemin, son on iki yıllık AKP dönemi olduğunu savundu.
"Son yıllardaki gözlemlerimiz, ifade özgürlüğü konusunda büyük bir sıkıntı yaşandığına işaret ediyor. Bunun özellikle Gezi Parkı Olayları ve sonrasında gelen 17 Aralık Yolsuzluk Soruşturması'nın ardından yoğunlaştığını görüyoruz. " diyen gazeteci sözlerini şöyle sürdürdü: "Gazeteciler aleyhine çok sayıda dava açılması, birçok gazetecinin işinden olması, bazı gazetecilerin bu açılan davalar nedeniyle özgürlüklerinden mahrum edilmesi çok önemli sıkıntılar. Ve Türkiye'de bir rejim değişikliğine gidilirse, her şey sadece bir kişinin iki dudağı arasına bırakılırsa, şu anki sıkıntıların daha da artacağı endişesini taşıyorum."
'AB hedefi özgürlükleri güçlendirir'
Utku Çakıröz, Türkiye'nin özgürlükler konusundaki sıkıntılarını kendi iç dinamikleri ile aşacağına inandığını söyledi. Çakıröz, Türkiye'nin muasır medeniyetler hedefinin bugün itibariyle AB olması gerektiğini ve bu hedefin özgürlükleri güçlendireceğini savundu.
Sosyal Demokrat Partili AB İlişkileri Komisyonu Üyesi Dr. Dorothee Schlegel de, Türkiye'yi AB perspektifinde tutmanın ülkedeki ifade ve basın özgürlüğü açısından önemli olduğunu şu sözlerle aktardı: "Öncelikli yapılması gereken, adalet, özgürlük ve güvenlik konularını kapsayan 23. ve 24. fasılların açılmasıdır. Bu konular zaten AB'nin temelini teşkil eden başlıklardır. AB, bir ekonomik birlikten ziyade demokrasinin, özgürlüklerin ve hukukun hâkim olduğu bir birliktir. Sosyal Demokrat Parti olarak, Türkiye'nin AB üyesi olmasından yana olduğumuz gibi ilgili fasılların da biran önce açılmasından yanayız. Ancak bildiğiniz gibi fasılların açılmasını Kıbrıs bloke ediyor. O nedenle bize düşen diyaloğumuzu mümkün mertebe canlı tutarak, bu konudaki taleplerimizi ve hedeflerimizi sürdürmektir"