Birleşmiş Milletler'in 20 Aralık 1993'te aldığı kararla her yıl 3 Mayıs tarihinde kutlanan Dünya Basın Özgürlüğü Günü, Türkiye'de bu yıl da buruk karşılanıyor. Türkiye uluslararası kuruluşlar tarafından son yıllardaki sansür ve baskı politikaları nedeniyle basın özgürlüğünde dünyanın en kötü sicile sahip ülkelerinden biri olarak gösteriliyor. İktidarı eleştirdiği için onlarca gazetecinin hapse atıldığı, yüzlercesinin işsiz kaldığı, binlercesinin tazminat davalarına muhatap olduğu Türkiye’de sosyal medya üzerinden hükümeti eleştirmek dahi cezalandırılabiliyor. Türkiye’de medya üzerindeki baskıları Deutsche Welle’ye değerlendiren gazeteciler, yakın zamanda basın özgürlüğü açısında olumlu bir gelişmeye dair umutları olmadığını söylüyor.
Freedom House: En hızlı gerileyen 3'üncü ülke
Basın özgürlüğü konusunda çalışmalar yapan ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House, yayınladığı yıllık raporunda Türkiye'yi geçen yıl olduğu gibi yine 'basının özgür olmadığı ülkeler' arasında gösterdi. Türkiye'nin son beş yılda Tayland ve Ekvador'un ardından basın özgürlüğünde en hızlı gerileyen üçüncü ülke olduğuna vurgu yapan raporda, dünya genelinde basın özgürlüğünün keskin bir biçimde azaldığına da dikkat çekildi. Türkiye'nin 2009'dan bu yana basın özgürlüğünde 11 puan, geçen yıldan bu yana da 3 puan aşağı düştüğü belirtilen raporda, basın özgürlüğü derecelendirmesinde en kötü puan olan 100 üzerinden, Türkiye'nin notu 65 olarak açıklandı.
Freedom House raporunda şu dikkat çekici ifadelere yer verildi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl siyasi gücünü pekiştirdi ancak demokratik çoğulculuğa karşı, keskin ve saldırgan bir kampanya yürüttü. Medya patronlarından açıkça sansür uygulamalarını, kendisini eleştiren gazetecileri işten atmalarını istedi. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına saygı duymadığını söyleyerek, gazetecileri tehdit etti, kadın gazetecileri azarladı.”
RSF: Türkiye, 180 ülke içinde 149'uncu
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) ‘2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ raporuna göre ise Türkiye Nijer, Liberya, Zambiya, Mali ve Zimbabwe gibi ülkelerin gerisinde 180 ülke arasında 149’uncu sırada yer aldı. RSF raporunda Türkiye’nin haber alma özgürlüğü, siber sansür ve yayın yasağı gibi alanlarda gerilediği kaydedildi. RSF, Türkiye’deki gerilemelere örnek olarak internet sansürünün ağırlık kazanması, eleştirel gazetecilerin işlerine son verilmesi ve haklarında davalar açılması ile bazı konularda getirilen yayın yasaklarını örnek gösterdi.
CPJ: Türkiye, açık hava hapishanesi gibi
Türkiye’de basına yönelik kısıtlamalar uluslararası Gazetecileri Koruma Cemiyeti (CPJ) tarafından küresel çapta yayınlanan ‘Basına Karşı Saldırılar, 2015’ raporunda da işlendi. CPJ adına Türkiye’deki sansür uygulamalarını kaleme alan gazeteci Yavuz Baydar, Türkiye’nin gazeteciler için ‘açık hava hapishanesi’ne dönüştüğünü dile getirdi. Alman Friedrich Ebert Vakfı da ‘Medya Barometresi-Türkiye 2014’ adlı araştırmasında Türkiye’ye 5 üzerinden 2.1 vererek, ülkedeki ifade özgürlüğü sorunlarına dikkat çekmişti.
ÇGD: Gazetecilere binlerce dava açıldı
Deutsche Welle Türkçe Servisi’ne konuşan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay, AKP iktidarının 13 yıllık döneminde basın, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda cumhuriyet tarihinin en ağır, en baskıcı dönemini yaşandığını öne sürüyor. Bu süre içinde yazıları, haberleri, görüşleri ve siyasal bakışları nedeniyle çok sayıda gazetecinin cezaevlerine konulduğuna işaret eden Abakay, “Cezaevlerindeki gazeteci sayısı bir ara 100’ü geçti. Şimdi halen cezaevlerinde 23 gazeteci bulunuyor. Bunların 21’i KCK basın davasından, demokratik ülkelerde yeri olmayan Terörle Mücadele Yasası nedeniyle yıllardır içeride. Oysa bu arkadaşlarımız, yargılandıkları iddianamelerde yaptıkları gazetecilik mesleklerindeki işleri nedeniyle suçlanıyorlar” diye konuşuyor.
“Medya büyük oranda iktidarın hizmetinde”
Cezaevine girmeden mahkeme kapılarını aşındıran gazetecilerin muhatap olduğu davaların sayısının binlerle ifade edildiğini belirten Abakay, “Eski başbakan ve şimdinin cumhurbaşkanı, gazeteci, yazarlar ve çizerler için en fazla dava açma rekorunu elinde bulunduruyor. İktidar yanlısı olmayan, muhalif duruş sergileyenlerin soluğu mahkemelerde
aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Akreditasyon uygulaması altında olay izlemeye, görev yapmaya giden gazeteciler cami avlularına bile sokulmamaya başlandı” diyor. Basın özgürlüğünün her geçen gün daha fazla yara aldığı Türkiye’de gazete ve TV’lerin büyük oranda iktidarın hizmetinde hareket ettiğini dile getiren ÇGD Başkanı, sansür ve baskının yanı sıra medya çalışanlarının sendikalı olma hakkının da işverenler tarafından gasp edildiğine dikkat çekiyor.
“Yüzlerce gazeteci işinden oldu”
2004-2013 yılları arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı olarak görev yapan Ercan İpekçi de Türkiye’nin dünyanın basın özgürlüğünü en fazla tehdit eden ülkelerden biri haline geldiğini ifade ediyor. İpekçi, “Bu utanç verici tablodan çıkmak için hızla Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması ve Türk Ceza Kanunu’nun basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerinin değiştirilmesi gerekiyor” diyor. Şu anda cezaevindeki gazeteci sayısının azalmış olmasının basına baskı anlamında bir iyileşmeyi ifade etmediğinin altını çizen İpekçi, “Şu anda 300’e yakın gazeteci tahliye olmalarına rağmen dosyalarının Yargıtay’daki akıbetini beklemeye mahkûm ediliyor. Bu nedenle kalem oynatamıyorlar, sürekli baskı altında tutuluyorlar” diye konuşuyor. İpekçi, yazdıkları veya fikirleri nedeniyle iktidar baskısıyla işten çıkarılan yüzlerce basın mensubunun da mesleğini yapamayacak hale getirildiğini belirterek, “Türkiye’de gazetecilerin durumu, Avrupa Birliği için de uyarıcı bir nitelik taşımalı. Türkiye’nin bu tavrı, Avrupa demokrasisini de tehdit eder bir noktaya ulaştı” yorumunu yapıyor.
“İfade özgürlüğünde geleceğe dair umut zayıf”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise Türkiye medyasında temel etik standartlardaki geriye gidiş ve mevcut baskı ortamının ifade özgürlüğü konusunda geleceğe dair umutları zayıflattığını vurguluyor. Türkiye’de artık yalnızca ulusal medya organlarının değil; internet üzerinden bilgi paylaşan, haber izleyen, yorum yapan insanların bile tutukluluğa varan cezai müeyyidelerle karşılaştığını belirten Önderoğlu, “Basın ve ifade özgürlüğü açısından yaşanan bu tahribat kolay atlatılacağa benzemiyor. Basın özgürlüğü konusunda devletin rotasını yeniden AB standartlarına çevirmesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulunuyor.