Gündem

Türkiye'nin Abdi İpekçi cinayetiyle çiğnenen onuru...

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak Türk basınında “yenilikçiliğin” timsali olan ve unutulmaz izler bırakan Abdi İpekçi, 31 yıl önce bugün katledildi.

01 Şubat 2010 02:00

T24 - Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak Türk basınında “yenilikçiliğin” timsali olan ve unutulmaz izler bırakan Abdi İpekçi, 31 yıl önce bugün katledildi. 1980 öncesinde ülkücü camianın içinde olan, aynı grubun devlet içindeki ve dışındaki uzantılarından sürekli olarak himaye gören tetikçi Mehmet Ali Ağca, evine yaklaşık 300 metre kala, kendi kullandığı otomobilin içindeyken silahla saldırdığı Abdi İpekçi'yi 1 Şubat 1979'da öldürdü. Ağca, İtalya'da Papa II. Jean Paul'ü yaraladığı için 19 yıl 1 ay hapis yattı. Ancak, İpekçi'yi öldürerek cumhuriyet tarihinin en karanlık suikastlerinden birine imza attığı Türkiye'de, bu cinayet ve iki gasp suçu için toplam 10 yıl cezaevinde kalması yeterli görüldü.

Türk hukuk tarihinin en utanç verici sayfalarından birini oluşturan İpekçi cinayetine ilişkin soruşturma, yargılama ve infaz süreci özetle şu aşamalardan geçti:

- 9 Ağustos 1929'da doğan Abdi İpekçi, Galatarasay Lisesi ve askerlik görevini bitirdikten sonra ,1954 yılında 25 yaşındayken, baştan sona yenilediği Milliyet'in başına geçti. Milliyet'tkeki İpekçi yönetimi, 50 yaşında öldürülene kadar sürdü. Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979'da Nişantaşı'ndaki evine 300 metre kala, o sırada 20 yaşında bir ülkücü olan Mehmet Ali Ağca tarafından kendi kullandığı otomobilin içinde kurşunlanarak öldürüldü.

- Tetikçi Ağca cinayetten yaklaşık 5 ay sonra, 25 Haziran 1979'da yakalandı. Polisin sorgu için istediği ek süreyi Sıkıyönetim Komutanlığı vermedi. Dönemin İstanbul Bölge Sıkıyönetim Komutanı emekli Orgeneral Necdet Üruğ, cinayetten yaklaşık 31 yıl sonra NTV'de Can Dündar'ın sorularını yanıtlarken (22 Ocak 2010), “20 gün daha ek süre verilse bile sonucun değişmeyeceğini, polisin içinde POL-DER, POL-BİR örgütlenmelerle sonuçlanan ideolojik çatışmanın Ağca'nın kaçırılmasına neden olabileceğini düşünerek ek süre vermediklerini” söyledi.


Askeri Savcı Koç: Polis 5 gün boyunca ifadesini almadı


- Ağca'yı sorgulayan ve iddianameyi hazırlayan askeri savcı Ahmet Koç da, 31 yıl sonra aynı programda Can Dündar'a açıklamalar yaptı. Somut gerekçeler göstererek polise ağır suçlamalar yöneten Koç, özetle şunları söyledi:

“Sıkıyönetim Komutanlığı'nın ek süre vermemesinde haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Neden komutan haklıydı? Çünkü 25 Haziran 1979 tarihinde bir ihbar sonucu Marmara Kıraathanesi'nde Mehmet Ali Ağca yakalanıyor. Tarihlere dikkat edin. 30.06.1979 tarihine kadar 5 gün geçmesine rağmen Ağca'nın ifadesi alınmıyor ve hiçbir yerde araştırma yapılmıyor ve Ağca'nın 30.06.1979 tarihinde alınan ifadesinde, silahı boş araziye attığını söylüyor. Mehmet Şener ve Yavuz Çaylan'dan hiç bahsetmiyor.”

“06.07.1979'da ikinci ifadesine başvuruluyor. Mehmet Şener ve Yavuz Çaylan'dan bahsediyor ve silahı Mehmet Şener'e verdiğini söylüyor. Yani 11 gün sonra böyle bir ifade alınıyor. Cumhuriyet Savcısı Ahmet Karoğlu tarafından 08.07.1979'da üçüncü ifadesi alınıyor ve savcıya şunları söylüyor: 'Size bir şey anlatmayacağım.' Emniyetten ayrıldıktan sonra silahı da, olaya katılanları da açıklayacağını ima ediyor.”


“10.07.1979'da neden gerek görülüyor ise Cumhuriyet Savcılığı tarafından bir daha ifadesi alınıyor. Kimseden para almadığını, Akbank'ta 35 bin lira parası olduğunu, ayrıca yine biriktirdiği 100 bin lira parası olduğu şeklinde bir açıklaması oluyor. Yani 17 gün bir süre emniyette kalıyor.”


Askeri Savcı Koç: Polis evini aramak için iki hafta bekledi!


“Bu arada Mehmet Ali Ağca'nın verdiği ifadeler noktası virgülüne kadar aynen basına yansıtılıyor ve gizlilik ihlal ediliyor. Bu da yetmiyor; dosyanın içinde yer alan deliller de basında yazılıyor çiziliyor.”


“Aramalar da çok ilginç. 25.06.1979'da, yakalandıktan sonra aramalar yapılmıyor. 05.07.1979 günü yani 10 gün sonra, Mehmet Ali Ağca'nın eniştesinin İstanbul'daki evinde arama yapılıyor. 09.07.1979 günü, 14 gün sonra, Ağca'nın İstanbul'daki evinde aramalar yapılıyor. Yine devam ediyor. 10.07.1979 günü, 15 gün sonra, Malatya'daki evinde arama yapılıyor. 03.07.1979'da, 8 gün sonra, Mehmet Şener'in evi, çay ocağı ve amcasının evinde arama yapılıyor. 30.06.1979 yılında Yavuz Çaylan'ın evinde arama yapılyor.”


Askeri Savcı Koç: Ağca'nın üzerindeki telefon ve adresler hiç araştırılmamış


“Dikkat ederseniz Ağca'nın dört sefer ifadesi alınıyor. Aramalar da belirli tarihlerden sonra yapılıyor. Ağca 25.06.1979'da yakalanıyor ve bana 12.07.1979 tarihinde getiriliyor ve sorgusunu yapıyorum.”

“02.08.1979 tarihinde, yani 1.5 ay sonra, 83182 sayılı İstanbul Emniyet Müdürlüğü 1. Şube Müdürlüğü Mustafa Kushan'ın imzası ile şöyle deniyor: '1. Ordu İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'na; 01.02.1979 günü öldürülen Abdi İpekçi'nin katili Ağca'nın yakalandığı gün yakalayan ekip tarafından yapılan aramada, üzerinde adres ve telefonların olduğu 3 parça kâğıttaki havi notlar, sehven (yanlışlıkla) dosyamızda kalmış olup, tahkikata yarar sağlayacağı kanısına varıldığından zarf içerisinde gönderilmiştir.'

"Yani yakalandığında üzerinde elde edilen telefon ve adresler konusunda hiçbir araştırma yapılmıyor. 1.5 ay sonra sehven üzerlerinde kaldığından bahisle evrak bize gönderiliyor. Bunları Sıkıyönetim Komutanı bilmeyebilir, ama dosyanın soruşturmasını yapan biri olarak, bunları fark ettiğimde son derece üzüldüm. Ve aynı zamanda Sıkıyönetim Komutanlığı'nın süreyi neden uzatmadığı konusunda kanaat sahibi oldum.”


Askeri Savcı Koç: Emniyet tanığı bana vermedi


"Dosya önüme geldiğinde delillere baktım Alican kod adlı şahsın yüzde 70 benzediği ifade ediliyor. Ceza Hukuku'nda yüzdeli benzetme olmaz. Bu nedenle Alican diye bir şahsın olup olmadığı belli değildir. Bu sebepten Alican denilen şahsın getirilmesini ve huzurumda ifadesini almak istediğimi bildirdim. Emniyet'e yazı yazdım, cevap alamadım. Ben Sıkıyönetim Komutanlığı'na yazı yazdım. Sıkıyönetim Komutanı'nın talimatı ile Hayri kozakçı ile birlikte Adli Müşavirlik'te Hakim Albay Nevzat Seygun'un odasında buluştuk. Ve ben kendisine izah ettim. Ben bu delillerle dava açamam, son derece zayıf bir delil var. Ben sorgulamak istediğim halde, İpekçi cinayetinin tanığını Emniyet bana vermedi." (Askeri Savcı Ahmet Koç-NTV-22 Ocak 2010)



İçişleri Bakanı Güneş: Soruşturma engellendi


- Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü dönemde Ecevit Hükümeti'nde İçişleri Bakanı olan Hasan Fehmi Güneş ise, CNNTÜRK Haber Müdürü Rıdvan Akar'ın “Gündemin Rengi” programında yönelttiği soruları yanıtlarken (22 Ocak 2010) , cinayet tarihinde İstanbul Emniyet Müdürü olan Hayri Kozakçıoğlu'nun elinden Ağca dosyasının alınmasıyla soruşturmanın engellendiğini öne sürdü. Kozakçıoğlu ve ekibinin yaptığı soruşturmadan Ağca'ya silah temin ederek, cinayet emrini veren ismin belli olduğunu vurgulayan Güneş, “Ağca'yı yönlendirip ona ulaşım imkânı sağlayan kişi Mehmet Şener'dir. Tüm bunlar bilinirken bilinmiyormuş gibi davranılması başarılamamış bir soruşturmanın sonucu değil, engellenmiş bir soruşturmanın sonucudur” dedi. Kendisi de eski bir savcı olan Güneş, daha sonra, İpekçi'nin, Türkiye'nin 12 Eylül 1980 darbesine sürüklendiği sürecin bir parçası olarak öldürüldüğünü açıkladı.


Ve askeri cezaevinden kaçırıldı


- Ağca yakalandıktan 128 gün sonra, 25 Kasım 1979'da, Türkiye'nin en iyi korunduğu düşünülen yerlerinden olan Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırıldı. Cezaevinde topçu er olarak askerliğini yaparken Ağca'nın kaçmasına yardım eden Bünyamin Yılmaz, Rıdvan Akar'a “Ağca'yı kaçırmam için bana emir verildi. Söz verdim, tükürdüğümü yalamadım. Oral Çelik'in verdiği 20 bin lira ile iki silahı cezaevinde Ağca'ya teslim ettim. Daha sonra ona asker elbisesi giydirerek kaçırdım” dedi.


İdam cezasından 10 yıl hapse!


- Hakkında yapılan yargılamadan sonra Ağca idam cezasına çarptırıldı. İdam cezası daha sonra ağırlaştırılmış müebbete çevrildi, iki gasp suçu da cinayet suçuyla içtima edilerek bu sürenin içine kondu.

- Rahşan Ecevit affıyla “müebbet hapis” cezaları 10 yıla indirildi. Böylece Ağca'nın cinayet ve gaspları için yatacağı “toplam” süre 10 yıla düşürüldü.


İtalya'daki cezası Türkiye'dekinden düşüldü!


- İtalya'da 19 yıl 1 ay cezaevinde kaldıktan sonra 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi. Ancak Ağca'nın İtalya'da yattığı süre, Türkiye'de zaten 10 yıla indirilmiş bulunan cezasından düşüldü ve bütün dünyayı şaşırtan bir kararla 12 Ocak 2006'da tahliye edildi. Yapılan itirazın ardından “yanlışlık” yapıldığı kararına varılarak 8 gün sonra döndüğü cezaevinde 18 Ocak 2010'a kadar kalmasına karar verildi.

- Bu “yanlışlık”, Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'li genci “Abdullah Çatlı'nın emriyle” katlettiğini söyleyen, Ağca'nın arkadaşlarından Haluk Kırcı'nın da bir ara yanlışlıkla tahliye edildiğini akıllara getirdi. Yanlış tahliyenin ardından “aranırken” Erzurum'da evlenen Kırcı'nın nikâh şahidinin, o sırada Erzurum Valiliği koltuğunda oturan Mehmet Ağar olduğu ortaya çıkmıştı.


Ağca polis şefiyle göbek atan Çatlı'nın evinde saklandı


- Cezaevinden kaçırıldıktan sonra Ağca'nın evinde saklandığı isim, ülkücülerin “reis”i ve devletin bazı operasyonlarda kullandığı Abdullah Çatlı'ydı. Çatlı, Ağca'yı yurtdışına çıkardıktan sonra da koruduğunu açıkladı. Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in, kırmızı bültenle aranırken Abdullah Çatlı'yla birlikte göbek attığını ortaya çıkaran tarihi fotoğraf Susurluk skandalının sembolü olmuştu.

- Cinayetteki ülkücü ekibin diğer isimleri suikasti yönlendirmekle suçlanan Oral Çelik, Ağca'nın bir ara “asıl suikastçı” olduğunu belirttiği Yalçın Özbey ve İpekçi'yi öldürmeye azmettirmekle suçlanan Mehmet Şener'di. Şener, Ağca'nın cinayetten sonra MHP Aksaray İl Başkanlığı'nda silahı teslim ettiğini söylediği kişiydi.

- Mehmet Ali Ağca, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Yalçın Özbey ve Mehmet Şener'in adı, devlet-siyasetçi-mafya ilişkilerini ortaya çıkaran Susurluk skandalında da yan yana gelecekti.

Malatya ve Nevşehir kardeşliği


- Cinayetten 15 gün önce Ziraat Bankası Malatya Şubesi'ne Ağca adına 100 bin lira yatırıldı. Ağca, Çelik ve Şener'in Malatyalı olduğunu, Özbey'in de liseyi Ağca'nın Malatya'daki okulunda bitirdiğini belirtelim.

- Ağca, askeri cezaevi'nden kaçırıldıktan bir süre sonra, Oral Çelik tarafından Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı'nın memleketi Nevşehir'e götürüldü. İpekçi'den 14 yıl sonra katledilen gazeteci Uğur Mumcu; Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener ve arkadaşları Ömer Ay'ın Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden aldıkları sahte pasaportlarla yurtdışına çıktıklarını ortaya çıkardı. Çatlı'nın göbek attığı arkadaşı Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin de, o yıllardaNevşehir Emniyeti'nde çalışıyordu.

- Haziran 1980'de CHP Nevşehir İl Başkanı avukat Zeki Tekinel ile bir arkadaşı 3 ülkücü tarafından öldürüldü. Nevşehir'de cenazeye katılan Bülent Ecevit ve CHP'lilere yaylım ateşi açıldı, 7 kişi yaralandı. Cinayetten dolayı ömür boyu hapse mahkûm edilen ülkücü, Papa'ya suikast girişiminde Ağca'nın yanında olduğu iddia edilen Ömer Ay'dı. Nevşehir Emniyeti'nden Ağca'ya verilen pasaportun numarası “136 635”, Ay'a verilen pasaportun numarası da “136 636” idi! Yıllar sonra Nevşehir Emniyeti'nin pasaport bölümünde çıkan yangın bütün evrakı yok edecekti.


Doğan Öz'den Ağca'ya uzanan yol


- “Kontrgerilla”ya dava açma hazırlığı yapan Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz 24 Mart 1978'de öldürüldü. Cinayetle suçlanan İbrahim Çiftçi askeri mahkemede idam cezasına çarptırıldı. Ancak Askeri Yargıtay cezayı bozunca beraat etti. Çiftçi daha sonra MHP Genel Başkanlığı'na aday olacak, avukatı Can Özbay da İpekçi'nin katili Ağca'nın avukatlığını üstlenecekti.
Yıllar sonra Tansu Çiller, başında Çatlı'nın bulunduğu ekibin icraatı konusunda “Başbakan” olarak “Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için şereflidir” açıklamasını yaptı.
18 Ocak'ta tahliye bırakıldı, Shareton'a yerleşti

- Türkiye'yi utandıran bu sürecin karanlık tetikçisi olan Ağca, 18 Ocak 2010 Pazartesi günü tahliye edildi. Tahliyenin ardında Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde yapılan muayenede “askerlik yapmaya elverişsiz” raporu verilerek bırakıldı. Gazeteci Reha Erus, avukatının “anti sosyal kişilik bozukluğu” olduğunu öne sürdüğü Ağca'nın, İtalya'da yattığı yıllarda “en uyumlu mahkûm seçildiğine” dikkat çekti.

- Ağca, GATA'dan da bırakıldıktan sonra, parasını kimin ödediği bilinmeyen Ankara Shareton Oteli'nde geceliği 540 Euro olduğu belirtilen suit daireye yerleşti.

- Medya şirketi Med Yapım'ın Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Aksoy, Türkiye tarihinin en karanlık cinayetlerinden birinin tetikçisi olan Mehmet Ali Ağca'ya, dans yarışmasında jüri üyeliği teklif etti.