Halkın oylarıyla 10 Ağustos’ta cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan, bu görevi 28 Ağustos’ta Abdullah Gül’den devralacak. Ancak Erdoğan’ın 10 Ağustos sonrasında da başbakanlık görevini sürdürmesi, AK Parti olağanüstü kongresine katılıp yeni başbakan adayını ilan etmesinin ‘anayasa ihlali olup olmadığı’ tartışılıyor. Tartışmanın bir boyutu da; Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yetkileriyle yetinip yetinmeyeceği.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu, 10 Ağustos seçiminden sonra yaşananları Deutsche Welle’ye değerlendirirken, seçim sonrası Tayyip Erdoğan’ın uygulamalarıyla Türkiye’de bir ‘anayasa darbesi’ yaşandığını öne sürüyor. “Darbeler sadece askerler tarafından yapılmaz. Sivil iktidarlar da bu darbeyi anayasayı ihlal ederek yapar” diyen Kaboğlu, Erdoğan’ın 10 Ağustos’tan bugüne izlediği tutum ve tavrı anayasa ile açıklamanın mümkün olmadığına dikkat çekiyor:
“15 Ağustos’ta Yüksek Seçim Kurulu’nun, seçim sonuçlarını resmen açıklamasıyla birlikte resmen cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın milletvekilliği de, başbakanlığı da düşmüştür. Fakat Erdoğan, hem başbakanlık konumunu hem parti başkanlığı görevini sürdürdü. Bunu; yeni başbakanı belirlemeye kadar götürdü. Kasım 2012’de partisi ‘başkancı bir rejim’ önermişti. Şimdi Erdoğan’ın eylemleri onu andırıyor. 10 Ağustos-28 Ağustos arası dönem, Türkiye Anayasa Hukuku’na bir ara dönem olarak geçecektir.”
“Anayasal darbe”
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevini 28 Ağustos’ta devralmasıyla sorunun daha da büyüyeceğini söyleyen Kaboğlu, Türkiye’deki mevcut parlamenter rejimde başbakanlık yetkisinin önemli olduğuna vurgu yapıyor ve bu yetkiyi Erdoğan’ın kullanacağına dair ciddi işaretler olduğuna dikkat çekiyor. Kaboğlu, “1982 Anayasası’na göre başbakan güçlüdür. Eğer Erdoğan, bütün yetkileri kendisinin kullanacağını söylerse, doğrudan Anayasa ihlali doğar. Anayasayı dikkate almadan ülkeyi yönetmeye kalkışmak da bir anayasa darbesidir” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Muhalefet ciddi bir sınavdan geçecek”
Peki; Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına mesafeli yaklaşan, hatta tepki koyan muhalefetin tavrı anayasaya ne kadar uygun? Kaboğlu, Erdoğan’ın ‘seçilmiş’ olduğu konusunda sorgulama yapmayan muhalefetin tavrının ‘demokratik teamüllere’ uygun davranmadığında sorun yaratabileceğine dikkat çekiyor. Erdoğan’ın yemin töreninde bütün partilerin hazır bulunması gerektiğini anlatan Kaboğlu, “Muhalefet de önümüzdeki dönemde ciddi bir sınavdan geçecektir. Mesafe koymaları anlaşılır ancak bunu anayasal düzen ve protokollere aykırı olarak yapmamak gerekir” diyor.
“Erdoğan kanunları”
Peki Erdoğan, cumhurbaşkanlığı yetkilerini nasıl kullanacak ? Demokratik sistemde bir denge olacak mı? ODTÜ’den Siyaset Bilimci Ayşe Ayata, DW’ye bu soruyu yanıtlarken, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte yaşanan ‘anayasa ihlali’ tartışmasının dünyanın herhangi bir uzmanına sorulması durumunda ‘sorunun ne kadar büyük’ olduğunun görüleceğini öne sürüyor. “Türkiye’de artık Erdoğan kanunları var. Kendi düzenini kuruyor ve kafasına eseni yapıyor. Anayasa umurunda değil” diyen Ayata, Erdoğan’ın; cumhurbaşkanlığı yetkileriyle de yetinmeyeceğini, kendi başbakanının yetkilerini gaspedeceğini söylüyor. “Devletin zirvesinde gerilim Türkiye’de bitmeyecek” diyen Ayata, “Türkiye, çoğunluğa dayalı bir otokratik rejimdir artık. Muhalefetin de eli kolu bağlanmıştır. Erdoğan, kendi otoriter rejimi içinde hiçkimseye hesap verme gereği duymadan yaşamaya çalışacaktır” diye konuşuyor.
“Bütün mevzuatı inceledik”
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik ise Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Anayasa ihlali yaşandığına dair iddiaları Deutsche Welle’ye değerlendirirken, “Partimizin en yetkili organı toplandı. Bütün mevzuatı, kararları inceledik. Erdoğan’ın mecliste yemin etmesine kadar başbakanlık yapmasında ve parti genel başkanı olmasında hiçbir hukuki sorun yok. Anayasa ihlali falan yok ortada” diyor. Çelik, 28 Ağustos’tan sonra da kimin yetkisini nasıl kullanacağını herkesin göreceğini, Erdoğan ile Davutoğlu’nun uyumlu bir biçimde çalışacağını söylüyor ve ekliyor: “Herkes hukuku kendine göre yorumlamasın. Dünyadaki ve ülkemizdeki örneklere baksın. Mevcut durumda, Abdullah Gül görevini yapmakta, Erdoğan da öyle. Hukuku sıkıntıya sokacak bir durum sözkonusu değil.”
“Erdoğan’ın psikolojik ağırlığı”
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da 10 Ağustos seçimi sonrasında bir anayasa ihlali yaşandığı tartışmalarını Deutsche Welle’ye değerlendirirken, kendisinin de bir anayasa profesörü olduğunu hatırlatıyor ve konuyu anayasa profesörleriyle tartıştığını söylüyor. Anayasanın 101.maddesinde yer alan “cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle bağı kesilir” hükmünden dolayı Erdoğan’ın uygulamalarının anayasa ihlali olarak görülüp, tartışıldığını söyleyen Kuzu, “Ama o hükümde zaman belirtilmiyor. Mutlak bir şey yok. Biz, zamanında cumhurbaşkanlığı kanununun 21. maddesine, ‘mazbata alındıktan sonra cumhurbaşkanlığı görevi başlar' diye bir hüküm koyduk. Kimse de bunun tersini iddia etmedi” diyor. Bu yüzden, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevine mazbatasını alınca başlamasında bir sakınca olmadığını anlatan Kuzu, “Tartışmaların temel amacı, suyu bulandırmak gibi görünüyor” yorumunu yapıyor.
Erdoğan’ın “Terleyen, koşan bir cumhurbaşkanı olacağım” sözleriyle de, cumhurbaşkanıyken başbakanın yetkilerini gaspetmeyi kastetmediğini belirten Burhan Kuzu, “Ben olayların üzerinde dururum, takip ederim anlamında konuşuyor. Tabii ki Erdoğan karizmatik. Başbakan ne kadar güçlü olursa olsun, Erdoğan’ın gölgesinde kalacak. Erdoğan’ın psikolojik ağırlığı her şekilde ortaya çıkacak” diyor.