Mahfi Eğilmez
Türkiye’deki altın yataklarının Ege, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da yoğunlaştığı biliniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na göre üretime hazır altın yataklarında 1 tonda 1,2 gram ile 12,65 gram arasında değişen miktarlarda altın bulunuyor ve işletilebilir altın rezervi 700 ton dolayında görünüyor. Jeolojik yapı ve dünyada altının oluşum modelleri baz alınarak yapılan tahminlere göre Türkiye’de 6500 ton potansiyel altın rezervi olduğu tahmin ediliyor. Bu rezervin kanıtlanması halinde Türkiye dünyada altın rezervi bakımından ikinci sıraya çıkacak.
Altın üretimi Türkiye’de ilk kez 2002 yılında gerçekleştirildi. Bugün itibariyle en yüksek altın üretimi yapılan altın işletmeleri şunlardır: İzmir Bergama/Ovacık, Balıkesir/Havran, Gümüşhane/Mastra, Manisa/Salihli-Sart ve Uşak/Eşme-Kışladağ.
Çin 2011 yılında ürettiği 355 ton altınla birinci, Avustralya 270 tonla ikinci, ABD 237 tonla üçüncü, Rusya 200 tonla dördüncü, Güney Afrika 190 tonla beşinci sırada bulunuyor. Türkiye’de altın üretimi yıllar itibariyle aşağıdaki tabloda yer alıyor. Bu üretim miktarlarıyla Türkiye AB ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor.
Yıllar
|
Altın üretimi (ton)
|
2003
|
5,4
|
2004
|
3,3
|
2005
|
4,2
|
2006
|
8,0
|
2007
|
9,9
|
2008
|
11,1
|
2009
|
14,5
|
2010
|
16,4
|
2011 (Tahmin)
|
30,0
|
2010 yılı itibariyle Türkiye altın tüketiminde 74 tonla dünyada dördüncü sırada bulunuyor. Birinci sırada 746 tonla Hindistan, ikinci sırada 428 tonla Çin, üçüncü sırada 128 tonla ABD, beşinci sırada 73 tonla Suudi Arabistan yer alıyor.
Türkiye’nin altın ithalatı ve ihracatı
2008 yılına gelinceye kadar Türkiye yılda ortalama 200 ton altın ithal ederken altın fiyatlarında ortaya çıkan artışlar nedeniyle ithalatta hızlı bir düşüş görülmüştür. Buna karşılık 2008 yılından başlayarak altın ihracatında artışlar ortaya çıkmıştır. Özellikle 2012 yılında altın ihracatı rekoru kırılmıştır.
Türkiye’nin 2002’den bu yana altın ithalatı ve ihracatı dolar cinsinden aşağıda gösterilmektedir.
Yıllar
|
Altın ithalatı (milyon USD)
|
Altın ihracatı (milyon USD)
|
İhracat eksi İthalat (milyon USD)
|
2003
|
2.598
|
76
|
-2.522
|
2004
|
3.497
|
91
|
-3.406
|
2005
|
3.895
|
137
|
-3.758
|
2006
|
4.013
|
639
|
-3.374
|
2007
|
5.325
|
979
|
-4.346
|
2008
|
4.991
|
3.631
|
-1.360
|
2009
|
1.632
|
4.641
|
1.999
|
2010
|
2.523
|
2.072
|
-451
|
2011
|
6.254
|
1.474
|
-4.780
|
2012 (Ağustos)
|
6.292
|
9.347
|
3.055
|
Tabloya göre Türkiye bir miktar altın üretimi olsa da asıl olarak altın ithal eden bir ülke konumundadır. İthalat iki yıl dışında ihracatın üzerinde seyretmiştir. 2009 yılında Türkiye 2 milyar dolara yakın, 2012 yılının Ocak – Ağustos döneminde de 3 milyar doların üzerinde net altın ihracatçısı görünümü sergilemiştir.
Bu tablo bize değer olarak ithalat ve ihracatı gösteriyor. Bunu, kurdaki değişimlerden ve değer değişimlerinden arındırabilmek için miktar olarak almakta yarar var.
Aşağıdaki tabloda son üç yılın altın üretimi ile ithalat ve ihracatının miktar olarak tahminleri yer alıyor.
Yıllar
|
Altın Üretimi (ton)
|
Altın İthalatı (ton)
|
Altın İhracatı (ton)
|
Üretim + İthalat - İhracat (ton)
|
2010
|
16
|
65
|
31
|
28
|
2011
|
30
|
130
|
54
|
129
|
2012 (Ağustos)
|
20
|
115
|
171
|
-26
|
Türkiye, 2012 yılının ilk 8 ayında geleneksel görünümünün dışına çıkarak ürettiğinden ve ithal ettiğinden daha fazla altın ihraç etmiştir. Bu ihracatın dayanağı stoktaki altınlardır. Yani yastık altındaki altınlar sisteme girmiş ve ihracata yöneltilmiştir.
Buradaki kritik soru şudur: Bir ülke kendisinin yeterince üretmediği ve üstelik talep yüksekliği nedeniyle ithal ettiği bir ürünü niçin ihraç eder? Bu sorunun birkaç yanıtı olabilir:
(1) Bu ürüne bir katma değer ekliyor ve para kazanıyor olabilir.
(2) Bu ürünü ucuza alıp pahalıya satıyor olabilir.
(3) Bu ürünü parasal ödeme aracı olarak kullanıyor olabilir.
İlk iki olasılık altın konusunda geçerli olamaz. Çünkü külçe altına katma değer olarak eklenebilecek bir şey olmadığı gibi altının fiyatı uluslararası arenada belirlendiği için ucuza alıp pahalıya satmak da söz konusu olamaz. Geriye tek seçenek kalıyor: Türkiye satın aldığı bazı malların bedelini dolar, euro veya herhangi bir dövizle veya kendi parasıyla değil altınla ödüyor. Bu ödemenin ille mal - altın biçiminde yapılması şart değil. Ödeme mal – döviz – döviz – altın biçiminde yapılırsa mal ithal edilmiş, altın da ihraç edilmiş olur. Buradaki bütün mesele altın ithalatının önceki dönemlerde ihracatının ise bu dönemde yapılmış olmasıdır. Çünkü aynı dönemde ithalat kadar ihracat yapılmış olursa bu işlemin içinde bulunulan dönemin cari açığının düşmesine bir yararı olmaz.
Altının en çok ihraç edildiği ülkeye baktığımızda karşımıza İran çıkıyor. Türkiye İran’dan doğal gaz alıyor. İran ambargo altında bulunduğu için dolar almak istemiyor. Bu durumda Türkiye’nin doğal gaz bedellerini doğrudan ya da kayıt üzerinde dolaylı olarak altınla ödemesi en makul çözüm olarak ortaya çıkıyor.
Bu yolla İran ambargodan biraz olsun kurtulmuş, Türkiye de eskiden ithal ettiği altınları bu yıl ihraç ederek cari açığının düşüşünü hızlandırmış oluyor.
Mahfi Eğilmez'in bu yazısı www.mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.