29 Kasım 2010 02:00
Selin ONGUN -T24
[email protected]
Söyleşi konuğumuzu tanıtmadan hemen önce bir hatırlatma:
Türkiye AIDS'i Mürteza Elgin'le tanıdı. Sanat ve sahne dünyasının yakından tanıdığı “Murti” lakaplı Mürteza Elgin'in HIV pozitif olduğu haberi 1985 yılının Kasım ayında “İşte AIDS'li Türk” başlığıyla manşetlerden günlerce inmedi. Elgin'in gözleri bantlı resimleri, isminin başharfleri M.E kullanılarak gizlendi. Neden sonra Elgin'le ilgili ayrıntılar hatta tüm hayatı aylarca kamuoyunu meşgul etti. Elgin, 1992 yılında hayatını kaybettiğinde, Türkiye AIDS'e hâlâ o kadar yabancıydı ki, canazesi önce ilaçlı suyla yıkandı, sonra naylona sarıldı, çinko tabuta konularak bir kireç kuyusuna gömüldü.
Sağlık Bakanlığı'nın 2010 rakamlarına göre Türkiye'de HIV'li yaşayan 4 bin 177 kişi var. Söyleşi konuğumuz Arda Can (bu mahlas ismi kullanıyor), HIV pozitif olduğunu tesadüfen öğrenen binlerce insandan biri.
“Bizler 20 yıl önce tanı konanlarla göre daha şanslıyız. Kireçlenerek gömülmüyoruz ama yine de cüzzamlılar gibiyiz” diyen Can(38), Türkiye'nin gündeminde kendine bir türlü yer bulamayan bir başka meseleye, “AIDS cehaleti”ne, projeksiyon tuttu.
'HIV dünyada azalırken Türkiye'de artıyor'
Önce muhakkak şunu soracağız; 1 Aralık Dünya AIDS Günü eşliğinde aldığınız bir söyleşi talebi içinizdeki hangi “düğme”ye basıyor?
“30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlayacağız” gibi belki, özel gün kontenjanı gibi (Gülümsüyor). Çünkü 1 Aralık'ta bir şekilde bu konu haber oluyor ama...
Ama?
Sonra hayat yine aynı şekilde devam ediyor. Bir arpa boyu yol gidilmiyor. Mesela benim şimdi sizinle konuşmak, yüzlerce kez düşündüğüm birçok şeyi tekrarlamam anlamına geliyor. Gerçi, o sıkıntılı safayı tamamladım. Ben HIV pozitif olduğumu öğreneli üç yıl oldu. Şimdi “Uyanın, ben uzaydan gelmedim, ben de Türkiye'de yaşıyordum, bu virüs ile bu memlekette enfekte oldum” diyerek insanları silkelemek istediğim bir süreçteyim. Bu virüsün (HIV) dünyada azalan, Türkiye'de artan bir yayılma süreci var. Şunu anlıyorum; belki yakın çevresinde HIV pozitif olmayan biri AIDS konusundaki son gelişmeleri vs. bilmeyebilir fakat hiç değilse bu hastalığın hangi yollarla bulaştığı konusunda insanlar fikir sahibi olmalı. Çünkü ben de bilmiyordum, yani örneğin HIV pozitif birinin bir bebekle temas ederse virüsü ona geçirebileceğini sanmıştım.
Bunu, Pozitif Yaşam Derneği'nin sitesinde yer alan öykünüzde okumuştuk. İzninizle o yazınızdaki günleri soracağız?
2007 yılının Şubat ayında tamamen tesadüf üzerine öğrendim durumu. Aslında birçok kişi HIV pozitif olduğunu zaten şans eseri öğreniyor. Ben de aynı şeyi yaşadım.
Bir arkadaşınıza eşlik etmek için kan testi yaptırmışsınız.
Doğru. İş yerinden bir arkadaşım, yaz tatilinde Antalya'ya gitmişti. Orada Avustralyalı genç bir kadınla, “tatil aşkı” diyelim, kısa süreli bir ilişkisi olmuştu. Daha sonra internet üzerinden görüşmeye devam ediyorlar ve arkadaşımın daveti üzerine İstanbul'a geliyor. O dönem, hatta ben de kendisiyle tanıştım. Üç dil bilen, üniversite mezunu, hoş bir insan. Onun İstanbul ziyaretinden sonra arkadaşımda bir sıkıntı başladı. “Aşık oldu, ayrılık zor geliyor herhalde” diye düşünürken başka sıkıntıları olduğunu öğrendim. "Korunmadan ilişkiye girdim, acaba bir hastalık aldım mı?" diye şüpheleri vardı. Tabii ikimizin de aklına HIV gelmiyor. Fakat epey huzursuz, neredeyse takıntılı şekilde davranmaya başlayınca, "Test yaptır için rahatlasın" dedim. Ya klasik korkular yüzünden ya da sonuç kötü çıkarsa diye önerime yanaşmayınca, “Hadi beraber gidelim" dedim, test yaptırmaya gittik. Kendimle ilgili hiçbir şikayetim yok ama olayı yumuşatmaya çalışıyorum. Arkadaşım epey gergin, ben gayet sakinim, moral veriyorum. Bir devlet hastanesinde kan verdik, sonuçları iki gün sonra alabileceğimizi söylediler. İki gün sonra yine beraber oradayız. Arkadaşımın sonuçlarını verdiler, her şey normal değerlerinde.
Hemşire: HIV pozitif dikkatli ol!
Pardon, siz tam olarak ne testi yaptırdınız?
Şöyle, biz başvurumuzu yaparken, utangaçlığımızı anlayın, “Genel kontrol için her şeye bakın” demiştik. Üç tüp kan almışlardı bizden. Ve işte bana, “Sizin tüplerden birinde pıhtılaşma olmuş tekrar kan alacağız” dediler. “Gelmişken yaptırayım” düşüncesiyle tekrar kan verdim. Fakat bu arada hemşire benden tam kan alacakken odaya bir başka hemşire geldi ve onu dışarı çıkardı. Şimdi anlıyorum ki, “HIV pozitif dikkatli ol” uyarısında bulundu. Sonra o hemşire kanımı aldı. “15 gün sonra sonucu alırsınız” dedi. Daha önceki testi iki günde verdiklerini, neden bu kez 15 gün süreceğini sordum. “Cihaz bozuk” dediler. Başka bir sorun olduğunu anlıyorum ama aklıma HIV gelmiyor tabii. Testimde HIV pozitif çıktığı için bir test daha yapıyorlar. Ama bu doğruyu acemice uyguluyorlar. Üzerinde durmadık, olayın farkında değilim, kanı verip çıktık. Zaten sonra kan verdiğimi bile unuttum. O süreçte, önce dayımı kaybettik, bu arada bir yeğenim oldu, iş koşturması derken, unuttum gitti. Bir sabah işe gittiğimde, arkadaşlar “Şu hastaneden biri aradı” dedi. Öğleden sonra bir telefon daha geldi: “Sonuçlarınızı alın” diyorlar. Türkiye'de bir devlet hastanesinden “Kan testinizin sonuçları çıktı, alın” diye kimse aramaz sizi. Bunu biliyorum; ama söylediğime bakar mısınız?
Ne söylediniz?
Günlerden cumaydı, “Şehir dışına çıkacağım, pazartesi alırım” demiştim (Gülüyor). Testin sonucunu bile sormak aklıma gelmiyor. Hatta işten erken çıkıp, yeni doğan yeğenimi görmek için annem, teyzem, babam, kız kardeşim hepsini arabayla şehir dışına götüreceğim. Aklım orada. “Bugün gelemem” diyorum hastaneden arayan kişiye. “Dosyaları kapatıyoruz, bugün almanız gerek” diyerek ısrar edince, biraz uyandım. Kalktım gittim. Yoldan arkadaşımı aradım, “Kanser filan olmayayım? Böyle böyle aradılar” dedim. “Yok abi ne kanseri! Gayet sağlıklısın. Biri işgüzârlık yapmıştır” filan derken, hastaneye ulaştım. Testlerin sonucu için geldiğimi söyledim, “Karşıdaki binadan” dediler. Ve orada bir odaya alındım. İki doktor var, biri kitap okuyor, derdimi diğer doktora anlattım. “Buyurun, oturun” dedi. Gariplikler zinciri devam ediyor! Sandalyeye oturdum ve söyledi: “Ne yazık ki pozitif çıktı!” Konuşuyor, “Doğrulama testi yapıldı” diyor, ben dediklerini anlamıyorum. “Pozitif ne demek? Hangi test, o ne demek şimdi?” gibi şeyler sorduğumu biliyorum. “Maalesef AIDS olmuşsunuz” dediğinde, duydum. Şok dedikleri böyle bir şey herhalde. Duyuyorsunuz ama anlamıyorsunuz. Üniversite hastanesine gitmemi, bazı testler yaptırmam gerektiğini söylüyorlar. Birkaç dakika sonra, “Ne kadar yaşayacağım?” diye sordum. Bununla yıllarca yaşayanlar olduğunu söyledi. Telefonum çalıyor o sırada. Yine duymuyorum, kitlenmişim. “Telefonunuz çalıyor” dediler. Annem arayan, “Hadi oğlum, ne zaman geleceksin, neredesin?” diyor. Öyle çıktım odadan. Yalnız kapıdaki hemşireyi duydum: “Gençmiş olsun, çok gençsiniz...”
'Ailem AIDS olduğumu öğrenmesin diye kaza yapmaya karar verdim'
Epey profesyonel bir “gençmiş olsun” temennisinde bulunmuş!
(Gülüyor).
Sonra ne yaptınız?
Ağladım, bıraktım kendimi. Arkadaşımı arayıp, olanları anlattım, dilim döndüğü kadar. Sonra hiçbir şey olmamış gibi eve gittim, annemleri aldım, yaklaşık 150 kilometre araba kullandım. Onları yeni doğan yeğenimi görmeye götürdüm. Orada bir gece kaldım. Bebeğe dokunamadım, korktum ona da bulaştırırım diye. Nefesimi bile sakladım. Sanki virüs üzerimden akıyormuş gibi hissediyordum. Ya birine bulaştırırsam, ya ailem anlarsa? Plan yaptım; sabah İstanbul'a dönerken kaza yaparsam, ailem AIDS olduğumu öğrenmeden, ölebilirdim! Kazayı nerede yapacağımı bile bulmuştum; o yol üzerinde sürekli kazaların olduğu tehlikeli bir bölge vardı. Orayı gözüme kestirdim. Kız kardeşim son anda benimle gelmeye karar verince, yapamadım. “Oğulları AIDS'ten öldü” densin istemedim. Ailemi üzmek istemedim.
Ailenize ne zaman söylediniz?
Kimse bilmiyor, söylemedim. Bir tek kız kardeşime, tanı koyulduktan bir yıl sonra, söyledim. O da zaten çok enteresan, çok ters bir tepki verdi. “Ben zaten anlamıştım” dedi.
Önce şunu soralım; kaç yaşında kardeşiniz?
30'larında.
Peki HIV pozitif olduğunuzu nereden anlamış?
Aynı evde yaşıyoruz. Tedavinin ilk aylarında kullandığım hapları buzdolabımında muhafaza etmem gerekiyordu. Gerçi onları etiketsiz, plastik ilaç kutusuna koyuyordum. Ancak hapları alıp eczane eczane gezerek bulabilir! Ama öyle yapmamış. “Aylardır sana bu ilaçlar ne diye soruyorum. Geçiştiriyorsun. İnsan hangi hastalıktan utanır, saklar diye düşünüyorum, olsa olsa AIDS olabilir” dedi.
'Kardeşim AIDS olduğumu bildiği için çamaşırlarını ayrı yıkadığını söyledi'
Tam olarak böyle mi dedi?
Aynen böyle dedi. Bir de dedi ki...
Ne dedi?
“Ben zaten diş fırçamı filan senin oradan kaldırdım. Çamaşırlarımı da ayrı yıkıyorum” dedi.
Bağışlayın; kız kardeşinizin eğitim durumu nedir?
Üniversite mezunu, öğretmen. Zaten aileden birine söylemek için düşündüm durdum aylarca. Okumuş, genç biri olduğu için ona söylemeye karar vermiştim. Ama vurgun yedim, çok üzüldüm söylediklerine.
Daha sonraki süreçte tutumu değişmedi mi?
O da enteresan, mesela derneğe (Pozitif Yaşam Derneği) götürdüm onu. Oradaki insanlarla tanıştı, HIV ile ilgili yazılar okuttum, virüsün nasıl bulaştığını anlattım. (HIV sosyal ilişkilerle, öpüşmekle, sarılmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı çatal – kaşığı, aynı havuzu, aynı tuvaleti kullanmakla, sivrisinek ısırmasıyla, tükürükle, ter ile bulaşmaz.) Bayramda mesela enteresandı yine, kurban kesildi. Annem, babam, hepimiz etle uğraşıyoruz. Ben yanlışlıkla elimi kestim. Hemen elimi yıkamaya gittim, bu arada ben ona yara bandını soruyorum, o “Ete bulaştırmadın değil mi?” diyor. “Mundar oldu et, sen yeme!” dedim. (İçinde virüs bulunan kan veya kan ürünlerinin nakli ya da doku ve organ nakilleriyle bulaşma olabilmektedir. Ortak enjektör kullanımı ve HIV pozitif kan ile kirlenmiş aletlerle kesici delici yaralanmalar, kan alışverişine neden olabileceğinden olası bir geçiş yoludur.HIV dış ortamda oksijen ve güneş ile temas ettiğinde uzun süre yaşamamaktadır. Kanın miktarına göre dış ortamda saniyeler, en fazla dakikalar içinde ölür.) Ben sadece bıçağı bilerken elimi kesmiştim, hiçbir yere kanım değmedi. Hem zaten...
'Türkan dizisindeki cüzzamlılar gibiyiz!'
Evet?
Kız kardeşime sorsanız, “Abimi çok seviyorum, ona bir şey olursa dayanamam” der ama böyle davranıyor. Türkan Saylan'ın hayatının anlatan dizideki gibiyiz. Seyrederken cüzzamlıları görünce “resmen bizim (HIV pozitif kişileri kast ediyor) yaşadıklarımız” dedim. Tabii bizler 20 yıl önce tanı konanlarla göre daha şanslıyız. Kireçlenerek gömülmüyoruz! Ama sonuç olarak kız kardeşiniz bile çamaşırlarını ayrı yıkadığını söyleyebiliyor.
HIV pozitif olduğunuzu paylaştığınız birinden virüs ile nasıl enfekte olduğunuza dair “dedektif soruları” alıyor musunuz?
Durumu paylaştığım çok yakın birkaç dostum var. HIV pozitif olduğumu öğrendiklerinde kız kardeşimin tam tersi davrandılar. Tabii, “Bunca zaman neden kendini bu kadar sıktın, anlatmadın?” diye fırçaladılar. Ne yalan söyleyeyim; çok sevindim bu sitemlerine. Yani kimse, “Nasıl kaptın bunu?” diye sormadı. Ama ilk zamanlarda bu soruyu ben kendime çok sordum. Çünkü HIV pozitif olduğumu ben 2007 yılında öğrendim. Ama bir yıl önce bir ameliyat geçirmiştim. O ameliyattan önce birçok test yapıldı, Elisa testi de yapılmıştı. Ve negatif çıkmıştı. Yani bir yıl önce HIV almamışım. Bir yıl sonra tanıyı aldığımda CD4 değerlerim o kadar düşük çıktı ki, virüsün kan yoluyla enfekte olma ihtimalinin yüksek olabileceğini söylediler. Ameliyat esnasında mı aldım; bilemiyorum tabii.
Sizi ameliyat eden hekime, o hastaneye başvurdunuz mu?
Hayır, çünkü öyle bir şeyi ispatlamanın mümkün olmadığını biliyorum.
Devlet hastanesi miydi?
Özel hastane fakat çok kurumsal bir yer değil. Sonra şu fikir gelişiyor: Bir yerden sonra, cinsel ilişki ya da başka türlü, nasıl olduğunu bilmek sonucu değiştirmeyecekti. Ama tabii insan tökezliyor. Bazen şöyle düşünüyorsunuz, virüsü cinsel ilişkiyle aldıysanız kendinizi daha suçlu hissediyorsunuz. Çünkü bu sizin hatanız. Ama kan verirken, kan alırken ya da bir operasyonda virüsü aldıysanız o zaman “masum”sunuz, “bu onların ihmali” gibi bir rahatlama durumunuz olabiliyor.
HIV pozitif tanısı konduğu zaman...
Sözünüzü kestim fakat şunu unutmadan söylemek istiyorum. Ben artık bu hastalıktan (AIDS) utanmıyorum, o evreyi geçtim. Aileme, anne-babama söylemiyorum. Çünkü 70 yaşında insanlar. Bu hastalıkla ilgili kulaktan dolma bilgileri var. Şimdi onlara anlatmak demek, hem benim için, hem de onlar için yeniden yıpratıcı bir süreç demek. İnsan çok düşünüyor. Ama o dönem düşünmeden yaptığım tek şey sevgilime söylemekti, ki hemen test yaptırsın. Ve çok şükür ki negatif çıktı. (HIV'in en yaygın enfekte olma şekli korunmasız cinsel ilişki. Korunmasız oral, anal ve vajinal cinsel ilişki sırasında virüs vücuda girebilir. Her tip korunmasız cinsel ilişki ile HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar bulaşabilmektedir.)
Sonra ilişkiniz nasıl devam etti?
Ben bitirdim. O bitirme taraftarı değildi. Şimdi sevişmeyen, çok yakın iki arkadaşız. Tedavi sürecim boyunca desteğini benden hiç esirgemedi.
'Tedavinin ilk günleri: sabah yataktan kusarak kalkmak...'
Tanı koyulduktan sonra nasıl bir tedavi süreci var?
Antiretroviral tedavi yani “virüsü baskılayan tedavi” deniyor. HIV, 1996'dan beri Dünya Sağlık Örgütü'nün kronik hastalıklar listesinde, yani yayılması durdurulabilen, kontrol altında tutulabilen bir virüs. Benim tanım koyulduğunda şu an kullandığım ilaç henüz Türkiye'ye gelmemişti. (HIV tedavisindeki mevcut ilaç seçenekleri şöyle: Dünyada 6 farklı sınıftan 26 ilaç var. Türkiye’de 3 farklı sınıftan 14 ilaç mevcut. Tedavide en az 2 farklı sınıftan 3 ilacın kullanılması gerektiği söyleniyor.) O dönem sabah ve akşam olmak üzere günde toplam sekiz hap alıyordum. Bunlar çok büyük haplar, hiç unutmam bir arkadaşım ilk zamanlar yutamıyordu hapları. Epey büyüklerdi! Bir de hapların ilk zamanlarda korkunç yan etkileri oluyordu. Sabah yataktan kusarak kalkmak, tarifsiz bir halsizlik... Ama şu an sadece akşam yatmadan önce iki hap içiyorum. Son derece rahatım. Tedavideki ilk amaç 6 ay içinde virüs sayısını 50 kopyaya indirmek. “Viral yük eşittir kandaki HIV oranı” deniyor. CD4 hücrelerin yani “virüse karşı savaşan askerlerin” sayısını artırarak bağışıklık sisteminiz güçlendiriliyor. Eğer haplarınızı düzenli olarak alırsanız, virüsü uyutuyorsunuz. Yani tamamen kontrol altına alıyorsunuz. İnsanlar şunu bilmiyor; bu ilaç tedavisini kullanmadığınız takdirde bağışıklık sisteminiz çöküyor ve her türlü virüs ve enfeksiyona karşı açık duruma geliyorsunuz. Çağımızda da en yaygn olan tiberkülos ve kanser. Sonuçları tahmin edersiniz. Fakat ilaçlarınızı gerçekten düzenli alırsanız, altı ayda bir gitmeniz gereken kan testinden de gayet memnun edici neticeler alıyorsunuz. Yaşam şeklinizde büyük değişiklikler yapmadan yaşamaya devam edebiliyorsunuz.
Bu ilaç tedavisi, eğer sigortalı değilseniz...
Çok zor, ayda yaklaşık 1500 dolar tutarında ilaçlar bunlar. Ama kişinin sağlık güvencesi yoksa yeşil kart çıkararak, tedavisini yaptırabiliyor.
Her eczanede rahatlıkla bulunabilen ilaçlar mı bunlar?
İlacı bulma konusunda bir sıkıntı yok. Ama HIV pozitifler genellikle sürekli güvendikleri bir eczaneden alır ilaçlarını.
Bunu anlayamadık?
Yani şöyle kapı komşunuz olan bir eczaneden ağrı kesici bile alamayacağınız bir psikolojide olabiliyorsunuz. Türkiye'de şöyle bir sistem hatası var bence. Diyelim ki reçetemde ağrı kesici yazıyor. Eğer bunu sigorta ile devlet karşılayacaksa, ne oluyor; eczacı sizin SSK numarınızı giriyor, bakıyor sistem onay veriyor mu? O sırada ekrana aldığınız tüm ilaçlar geliyor. Örneğin ben en ufak rahatsızlığım için bile komşum olan eczaneye gitmiyorum. Kullandığım tüm ilaçları görecek çünkü. Mesela geçen yıl domuz gribi için aşı yaptırmamız önerildi; semtime en uzak sağlık ocağında aşı oldum.
Siz mesela diş hekiminize de HIV pozitif olduğunuzu söylemiyor musunuz?
Söylemiyorum. Yıllardır aynı hekime gidiyorum. Tüm protezlerimi, dolgularımı o yaptı. Şimdi bu nedenle tanımadığım bir dişçiye gitmek istemiyorum. Bir taraftan onunla böyle bir diyalog içinde olmak da istemiyorum.
Bu örnekte karşı taraf açısından söylememek bir risk değil mi?
Mevcut teknik yöntemlerin profesyonelce uygulanması söz konusu olunca, risk yok diyebiliriz neredeyse.
Tamamen enformasyon niyetiyle soruyoruz; örneğin kanınız diş hekiminizin gözüne sıçrarsa?
Doğru, orada “göz kapağının içi” gibi bir kayıt var. Bu durumda enfekte olma gibi bir olasılık var.
'Ben HIV pozitifim demeniz karşı taraftaki kişinin kapasitesine bağlı'
Aslında öğrenmek istediğimiz şu; HIV pozitif kişi, virüsü taşıdığını “kime söylemeli” konusunda nasıl bir çizgi çekiyor, bunu kimin bilmeye hakkı var, kimin yok? AIDS bildirimi zorunlu bir hastalık mı?
Tabii kan verecekseniz, alacaksanız, operasyon yaptıracaksınız bu gibi durumlarda bildirimi zorunlu. Fakat sosyal hayatta, örneğin şimdi burada çay içtim ya da misafirliğe gittim yemek yedim; bunu söylememe etik olarak da gerek yok. Neticede virüsün nasıl enfekte olduğu belli. Benim burada şöyle bir çizgim oldu. Bu virüsün dokunarak, temasla vs. hiçbir şekilde geçmediğini bilesem de örneğin arkadaşımın çocuğunu kucağıma alıp sevmekten kaçınıyordum. Ne zaman ki arkadaşım hastalığımı öğrendi, çok ince biridir, çocuğunu “Seni özlemiş ufaklık” diyerek kucağıma verdi, o zaman bunu yendim. Yani “Ben HIV pozitifim” demeniz karşı taraftaki kişinin kapasitesine de bağlı. Kız kardeşime söyledim de ne oldu? Bakın hiç unutmuyorum; Münevver Karabulut'un gazetedeki fotoğrafını görüp, “Bu kız da hak etmiş” diyen birini tanıyorum ben. Ki böyle düşünen insanlar olduğunu biliyorum, şimdi bu adama ben nasıl AIDS'im diyeyim? Tabii bunun ikilemini çok yaşıyoruz. Bir taraftan bu hastalığa karşı insanları bilinçlendirmek için bir sivil toplum örgütünde görev alıyorum. “İnsanlara dikkat edin” diye haykırıyorum, hem de işte böyle kimliğimi saklayarak haber yapmanızı rica ediyorum. Bu çok incitici bir ikilem. Bazen bu konuyu dernekte de tartışıyoruz; biz saklanırsak peki kim anlatacak yaşadıklarımızı? Bu konuda medyanın desteğine çok ihtiyacımız var. İnanın öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki, 20 sene önce üniversteyi bitirmiş doktor olmuş, diplomasını duvara asmış ve orada kalmış.
Tam olarak neye işaret ediyorsunuz, bunu biraz açar mısınız?
Açarım tabii, ama siz yazar mısınız; bilmiyorum. Bizzat yaşadığım bir olaydır. Bakırköy Devlet Hastanesi'nde enfeksiyon hastalıkları uzmanı bir kadın doktor. Kendisine derneğimizin (Pozitif Yaşam Derneği, tıbbi, psikolojik, hukuki ve sosyal destek vererek HIV ile yaşayanların hayatlarına devam edebilmesi konusunda her türlü desteğin ücretsiz sağlandığı Türkiye’deki ilk ve tek destek merkezi) broşürlerini vermek için gittik. Özetle, “HIV pozitif tanısı konanları bize yönlendirin” dedik. “Ah geçen haftalarda bir kadın virüsü oğlundan kapmış!” dedi. Tamamen boş bulunarak, “Ensest ilişkiye mi girmişler?” diye soruverdim. Ben ağzımdan çıkandan mahcup olamadım çünkü, doktor hanımın bir sonraki cevabıyla şoka girdim.
Ne dedi?
“Nasıl kapacak, aynı evde yaşıyorlar, çatal-bıçak almış işte virüsü” dedi. İnanın abartısız, böyle dedi. Çok duyardım bu tip durumlar yaşandığını fakat bunu birebir yaşamak insanı kahrediyor. Hele bir şey var ki Can Can'da öğrendiğimiz.
Can Can?
Cankurtaran'daki Zührevi Hastalıklar Hastanesi. Yine broşür dağıtımı için gitmiştik. Genç ve idealist bir doktor anlattı.
Ne anlattı?
Bir fuhuş operasyonu oluyor. 10-15 travestiyi hastaneye sevk ediyorlar. Travestiler kan vermiyor, direniyorlar. Hemşireler, nöbetçi hekimi çağırıyor. Gelen bir dahiliyeci, kadın doktor. Bu arada travestilerin henüz testleri vs. yapılmamış. Doktor, “Hadi bizi uğraştırmayın” diyor, travestilerden biri doktora, “Git başımdan” diyor ve suratına tükürüyor. Ve o doktor, bize bunu anlatan hekim arkadaşı sabah olup mesaisini tamamlayana kadar, yüzünü sterilize ediyor! Hekim arkadaşına olayı, “Gece böyle böyle bir şey geldi başıma. Ne yapacağım ben?” diyerek anlatıyor. Bize bunu anlatan genç hekim “Meslektaşımı kötülemek istemiyorum” dedi ama o doktora yarım saat HIV'in nasıl enfekte olduğunu anlattığını, ikna olmadığını görünce, en sonunda dayanamadığı için “Saçmalayın lütfen” dediğini de söylemişti. Şimdi bunlar İstanbul'un göbeğinden örnekler. Medyaya bakıyorsunuz, “Aksaray'daki fuhuş operasyonunda AIDS olduğu anlaşılan bir yabancı uyruklu hayat kadını ülke dışına...” gibi bir dil var orada da. Şu an Türkiye'de bu AIDS ile yaşayan 4 bin 177 kişi var. Kim bunlar; hayat kadını mı, hepsi travesti mi, eşcinsel mi? Böyle yaklaştıkça, bu rakam daha da artıyor. Korunmak nedir bilmediği için ilk cinsel ilişkisinde 18 yaşında bu virüsü alan arkadaşlarımız var. Virüsü eşinden alan ama bunu fark etmeyenler var. Kimisi hamilelik sürecinde tesadüfen öğreniyor. Ya da ilk eşinden almış virüsü, boşanmış. İkinci evliliğini yapmış, yıllar geçmiş. HIV pozitif olduğunu bilmiyor, hamile kalıyor. Bu kez ikinci eşinin ailesi onu sofraya bile oturtmuyor!
HIV'in anneden bebeğe geçme şıkkı nasıl işliyor?
Gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebiliyor. HIV pozitif anne hamile kalmadan önce baskın bir tedavi alıp, gerekli önlemler alınırsa bebeğe geçiş yüzde 0,5’in altına kadar düşebiliyor. Yakından biliyorum; çünkü dernekte bu şekilde doğum yapan arkadaşlarımız oldu. Hamilelik döneminde ilaç kullanmıyorlar, normal doğum yerine sezeryan oluyorlar ve bebeklerini emzirmiyorlar. Bu şekilde çocuk sahibi olan ve çok mutlu olan arkadaşlarımız var.
'Cinsel ilişki yaşadığım kadınlara, HIV pozitif olduğumu söylemiyorum'
HIV pozitif olduğunu öğrenen bir kişi nasıl bir süreçten sonra tekrar cinsel ilişkiye hazır hissediyor kendini?
Bu çok önemli bir aşama aslında. Tedavi olduğunuz ve korunarak cinsel ilişkiye girdiğiniz takdirde hem kendiniz, hem de karşı taraf için risk yaratmadığınızı bilseniz bile cinsellik fobi haline de gelebiliyor. Zaten o ilk aylar, asla böyle bir şey istemiyorsunuz! Hem öyle bir talebiniz olmuyor, hem de başkasına zarar vermekten korkuyorsunuz. Ben tedavim başladıktan bir yıl kadar sonra tekrar cinsel ilişki yaşadım. O da aslında travmayı atlatma konusunda bir nevi eşikti.
Neden?
Çünkü karşı tarafa HIV pozitif olduğunuzu söylemiyorsunuz. Bunu düzelteyim, genellemek doğru değil, ben söylemiyorum. “Böyle bir hastalığım var” demek, yani söyleyemedim hiç. Ya da o esnada, “Neden daha önce korunmadın” pişmanlığı içinize çöküyor. Ya da prezervatif kullanmak istediğinizde, “Ben sağlıklı bir kadınım” cevabını alıyorsunuz. “İyi ama belki ben değilim” dediğim çok oldu. En kötüsü şu, o kadar rahatız ki... “İyi ama ben seni, çevreni, hayatını biliyorum” diyor mesela. Bazen içimden geçiyor; “Neyimi biliyorsun?”
Bunları paylaşabileceğiniz bir ilişkiniz olmasını tercih ediyor musunuz?
Kaçıyorum, daha o evrede değilim. Fakat daha önce tanı konan arkadaşları dinlediğimde, bir noktadan sonra bunu aştıklarını, rahatlıkla duygusal ilişkiler kurduklarını duyuyorum. Ya da adam diyor ki, “Eşimle birlikte olurken prezervatif kullanmak çok gücüme gidiyor.” Hayatın har alanında farklı duygularınız olabiliyor. Ben mesela özel sağlık sigortam iptal edildiğinde bir utangaçlık yaşamıştım. Ama geçen gün bir bankadan “Kaza sigortası yapıyoruz” diyerek aradılar (Gülüyor). “Ben Aids'im, beni sigortalar mısınız?” dedim. Operatör, “Genel sağlık sigortası değil, kaza sigortası yapıyoruz efendim” dedi.
'HIV pozitifli erkek askerde çürüğe alınıyor'
Sizce tüm anlattıklarınızı okuyanlar, en çok ne düşünecek?
Son birkaç ilişkilerini düşenecekler; partnerleri için, “Yok canım, değildir” diyecekler. Şüpheli bir durum varsa, yine de çoğunluk test yaptırmayacak. En fazla, birkaç kere korunup sonra yine “eski günlerine” dönecekler. Aslında böyle konuşmamam gerek.
Neden?
Bu da bir şartlandırma çünkü. Ama şunu ekleyeyim: HIV pozitif kişiler tüm T.C. vatandaşları ile aynı haklara sahip. HIV pozitif kişi tedavi ile hayatına devam edebilir, çalışabilir, evlenebilir, belirli önlem ve kontrollerle sağlıklı çocuklar dünyaya getirebilir.
HIV pozitif bir erkek, askere alınıyor mu?
Hayır, muaf. Ve bu nedenle “çürüğe” alınmanın, askerlik yapmaya gönüllü olmayan birini dahi nasıl bir ruh haline ittiğini gördüm.
© Tüm hakları saklıdır.