CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın aktardığı verilere göre, Türkiye’de 1 milyon dolayında çocuk işçi var. 1,3 milyon çocuk okula gitmiyor.
“Türkiye’de çocuğun adı yok” diyen Oran’a göre, çocuk istismarı, çocuklara şiddet ve çocuk gelinler olgusu yaşanıyor. Eğitime ayrılan kaynak yetersiz. 228.000 derslik açığı var, 50-60 çocuk bir sınıfta okuyor. Türkiye, matematik, fen ve okuma becerisinde OECD’de hep sınıfta kalıyor. TÜİK’in 2012 Çocuk İşgücü Anketine göre, Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki 15,3 milyon çocuğun yüzde 8.5’i, yani 1.3 milyon çocuk okula gitmiyor. Türkiye’de son13 yılda 127 çocuk işçi, iş kazalarında hayatını kaybetti.
Umut Oran yazılı açıklamasında, “AKP ile 23 Nisan Çocuk Bayramının da tadı yok” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 95’inci yılının kutlandığına dikkat çeken Oran, “ Ancak ne yazık ki AKP döneminde izlenen politikalarla Türkiye, 23 Nisanları gerçek anlamıyla bir çocuk bayramı olarak kutlama noktasından uzaklaşmıştır. Eğitim sistemimizin ve geleceğimiz olan çocuklarımızın sorunları her geçen gün katlanarak büyümüş, çözüm için adım atılmamıştır” değerlendirmesini yaptı.
Hülya Karabağlı'nın Zete'de yer alan haberine göre, eğitimin “4+4+4” ile dinselleştirildiğini, bilgi çağının gerektirdiği donanımı vermekten iktidarın kaçındığını hatırlatan Oran’ın rakamlarla açıklaması şöyle:
OECD’de sınıfta kaldık
“Milli Eğitim müfredatında zorunlu ve seçmeli din derslerinin haftalık sayısı, matematik ve fen derslerini geçmiştir. OECD tarafından 3 yılda bir orta öğretim öğrencilerinin matematik, fen ve okuma bilgi ve becerilerini ölçmek amacıyla gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavında ise Türkiye OECD ortalamasının çok altında kalmaktadır. Türkiye, 65 ülke arasından matematikte ancak 44, okuma becerisinde 41 ve fen alanında 43. sıra ile sonlarda yer alabilmektedir. PISA sonuçları ülkemizin geleceğine ilişkin bir erken uyarı niteliğindedir. Bu sonuçlara göre, eğitim sistemi çocuklarımızı, gençlerimizi yarınlara hazırlayamamaktadır; ülkemizin geleceği sıkıntılıdır. Bu eğitim sistemi ile gençlerimizin ve ülkemizin geleceği karartılmaktadır.
228.000 derslik açığı var
Eğitim sisteminin kalitesi yanında fiziki altyapısında da büyük yetersizlikler bulunmaktadır. 4+4+4 dayatması ile okulöncesi çağdaki binlerce çocuğun ilkokula başlatılması, ciddi bir derslik açığı ortaya çıkarmıştır. OECD ülkelerinde 21 olan derslik başına düşen öğrenci sayısı, AB ülkelerinde 19,8’e kadar düşerken, bizde ise bazı Doğu ve Güneydoğu illerinde çocuklar 50-60 kişilik sınıflarda eğitim görmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre milli eğitimde 228.000 derslik açığı bulunmaktadır. Yeni yapılan binalar bu ihtiyacı karşılamaktan uzaktadır. Bu açığın kapatılabilmesi için 8 derslikli küçük okullar yapılması halinde 100 milyar, 40 derslikli okullar yapılması halinde 50 milyar lira yatırım gerektiği belirtiliyor. Bu fatura, yılların ihmalinin bir sonucudur.
Eğitime ayrılan kaynak yetersiz
Türkiye, toplam kamu harcamaları içinde eğitimin payında yüzde 10.9’la OECD ortalamasının altında kalıyor. Bu oran, Yeni Zelanda’da yüzde 21.6, Endonezya ve Meksika’da yüzde 20.5, Brezilya’da yüzde 19.2 düzeyindedir. Yani bu ülkeler tüm kamu harcamalarının beşte birini eğitim alanına yapıyorlar. Eğitim harcamalarının GSYH’deki payında da Türkiye, yüzde 3.8 oranı ile OECD ülkeleri içinde en son sırada yer alıyor. Sadece ilk ve ortaöğretim baz alındığında ise Türkiye’nin kamu harcamasının milli gelirdeki payı yüzde 2.7’ye düşüyor.
Çocuk işçilik kanayan yaramız
Zor geçim koşulları nedeniyle küçük bedenlerin ağır yükler yüklendiği ülkemizde, çocuk işçiliği kanayan yara olmaya devam ediyor. AKP, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak yerine, uyguladıkları ekonomi politikaları ile her yıl binlerce çocuğu eğitimden kopararak, çalışmak zorunda bırakmıştır. Türkiye’de 1 milyon dolayında çocuk işçi bulunmaktadır. Yasak olmasına rağmen çocuk işçiliği artarak devam etmiştir. TÜİK’in 2012 Çocuk İşgücü Anketine göre, Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki 15.3 milyon çocuğun yüzde 8.5’i, yani 1.3 milyon çocuk okula gitmemektedir. 4+4+4 dayatması ile temel eğitim yaşının 5-13 yaş aralığına çekilmesiyle, ortaokulun bitiş yaşı, yani çocuk işçiliğin yaygınlaşma yaşı fiilen 13’e düşmüştür. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, binlerce çocuğun eğitimin dışına zorla itilmesi ülkenin geleceği için büyük tehlikedir. Çalışma Bakanı’nın verdiği bilgiye göre Türkiye’de son13 yılda 127 çocuk işçi, iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Kayıtlara yansımayanlar da dikkate alındığında gerçekte iş cinayetlerde yaşamını yitiren çocuk işçi sayısı resmi istatistiklerdekinden çok daha fazladır.
Kız çocuklarının yüzde 14’ü erken yaşta evlendiriliyor
Ülkemizde çocukların sorunu eğitim ve çocuk işçilikten de ibaret değildir. AKP zihniyeti çocuklarımıza, gençlerimize üçüncü dünya değerleri aşılamaktadır. Yıllarca halka “en az üç çocuk” baskısı uygulayan, lise öğrencilerine evlilik vizesi veren AKP Türkiye’sinde kızların genç yaşta evlendirilme oranı, dünyanın en geri toplumlarındaki düzeylere çıkmıştır. Kız çocuklarının yüzde 14’ü erken yaşta evlendirilmekte; her yıl ortalama 40.000 kız çocuğu “çocuk gelin” olmaktadır.
AKP, yaygın çocuk istismarı ve çocuklara şiddet olgusuyla da mücadele edememiştir. Her 100 çocuktan 80’i şiddet görmektedir. Her yıl binlerce çocuğumuz bonzai vb. uyuşturucu madde bağımlılığının pençesine düşürülmektedir. Yetişme yurtlarında kalan, yani devletin koruması altındaki çocuklarımız her türlü istismar, taciz ve tecavüze uğramaktadır. AKP, çocukları ve gençleri spora, sosyal, kültürel faaliyetlere yöneltecek, onları kötü alışkanlıklardan alıkoyacak politikalar izlememiştir. Artan genç nüfusa bu tür etkinlikler için sunulan imkânlar son derece yetersiz kalmıştır. Araştırmalar gençlerin beşte birinin fazla kilolu ya da obez olduğunu göstermektedir. İnternet kullanım oranının yüzde 80’leri aştığı çocuk ve gençlerimize, kitap okuma sevgisi aşılanmamaktadır.”