Gündem

"Türkiye ve ABD bir zamanlar yakın dosttu, bugün bir telefon görüşmesi konusunda bile anlaşamıyorlar"

LA Times: 'Sınır Güvenliği Gücü' operasyonu, Türkiye için bardağı taşıran son damla oldu"

26 Ocak 2018 17:11

Tracy Wilkinson, Umar Farooq Nabih Bulos - Los Angeles Times
Çeviri: İnan Ketenciler

Türkiye, Soğuk Savaş’ın başlangıcından beri Amerikan yanlısı tarafıyla bilinmeyen bir bölgede ABD’nin en üst düzey müttefiklerinden biri oldu.

1952’de NATO’ya katılarak ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı kale duvarı kurmasına yardım ettiler. 1991’deki Körfez Savaşı’nda, son olarak IŞİD’e karşı savaşta üslerini ABD savaş uçaklarına açtılar. Türkiye’nin ilerleyici Müslüman demokrasisi, bir dönem diğer Orta Doğu ülkelerine model olarak ilan edildi.

Bugün, iki taraf telefonda ne konuşulduğu konusunda bile anlaşamıyorlar.

ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında çarşamba günü yapılan bu konuşma, Ankara’nın Washington’u Suriye’nin kuzeyinde bir “terör koridoru” oluşturmakla suçlamasıyla yeni bir dip noktasını gören ilişkileri iyileştirmek için Trump yönetimi tarafından yapılan bir girişimdi.

 Türkiye ayrıca, kendisinin terörist, ABD’ninse IŞİD’e karşı öncü birlik olarak gördüğü Suriyeli Kürt savaşçılara yönelik Zeytin Dalı Harekatı adını verdiği operasyonda karşısına çıkacak Amerikan askerlerine yönelik askeri hareket tehdidinde de bulundu. (Ankara, Suriyeli Kürtlerin, Türkiye’de on yıllardır savaştığı Kürt ayrılıkçı hareketiyle bağlantılı olduğu konusunda ısrar ediyor.)

Geçen haftanın sonunda Afrin’de Kürt savunma hattını kırmaya yönelik başlayan operasyon, kara birliklerinin yanında Suriyeli muhaliflerin elinden geleni ardına koymadığı bir saldırıya dönüştü.

Beyaz Saray, Trump’ın “Türkiye’yi askeri hareketlerini azaltma, sınırlama ve sivil kayıplarını önlemek ve mülteci sayısını artırmamak konusunda uyardığını” söyledi. Açıklama, ABD Başkanı’nın “Türkiye’yi dikkatli olması ve Türk güçleri ile Amerikan güçlerini karşı karşıya getirme riskini ortaya çıkaracak hareketlerden kaçınması konusunda uyardığı” şeklinde devam etti.

Bu sonuncu referans Afrin’in 96 kilometre doğusundaki Menbiç’te devriye gezen ABD askerlerine yönelikti.

Bu, görünürde bir etkisi olmasa da Türk ordusunun iki askerin hayatını kaybettiği ve 260 teröristin öldürüldüğünü açıkladığı operasyonla ilgili Amerikan yönetiminin yaptığı en az üçüncü şikayetti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız ve mücadelemize terörün kökünü kazıyıncaya kadar devam edeceğiz” dedi.

Beyaz Saray ayrıca, ABD Başkanı’nın operasyona itiraz etmediğini ve iki ismin yalnızca görüş alışverişinde bulunduğu konusunda ısrar eden Ankara’nın saldırgan bir dille cevapladığı “Trump’ın Türkiye’nin yıkıcı ve yanlış söylemleri nedeniyle endişesini dile ifade ettiğini” açıklamasında bulundu.

Yine Perşembe günü, İsviçre’de Davos Ekonomik Forumu’nda ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’yle görüştü. Tillerson bir gazetecinin sorusu üzerine Çavuşoğlu’yla daha önce yaptığı bir görüşmede Türkiye-Suriye sınırında yaklaşık 29 kilometrelik bir güvenli bölge oluşturma teklifinde bulunduğu iddiasını reddetti.

Tillerson, “Birtakım mümkün seçenekler üzerinde konuştuk ancak hiçbir şey teklif etmedik” dedi.

Afrin, ABD’nin Kürtlere yönelik çetrefilli politikasının en belirgin göründüğü yer oldu. Suriye savaşının ilk yıllarında Kürt savaşçılar Pentagon tarafından eğitildi, donatıldı ve CIA tarafından desteklenen muhalif gruplar tarafından Afrin civarında savaştırıldı.

Bugüne bakıldığındaysa, ABD’li yetkililer Fırat’ın doğusunda ve Menbiç’te IŞİD’e karşı Kürtlere desteklerini sürdüreceğini söylüyor ancak Afrin ve oradaki Kürt savaşçılara gelindiğinde farklı bir durum görülüyor.

Bu çelişkiler IŞİD bir faktör olarak var olmayı sürdürdükçe görmezden gelinebilirdi. Ama, sınırda Kürtlerin liderliğinde bir sınır gücü oluşturmak şöyle dursun, IŞİD’in yenilgisi ABD ile Ankara’yı ihtilaflı hale getirdi.

“Sınır Güvenliği Gücü” operasyonu sadece Kürt güçlerine karşı değil, ABD’ye karşı olduğunu ilan eden Türkiye için bardağı taşıran son damla oldu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert “Bu açıkça gergin bir durum” diyerek devam etti: “Türkleri gerginliği azaltmaya çağırıyoruz. Şiddeti azaltmaya çağırıyoruz ki bu bizim için aşırı derecede önemli.”

Yine de Türk kamuoyu operasyonu yeni bir güç gösterisinin kanıtı olarak görürken, Ankara’nın gerilimi azaltma niyetinde olduğuna ilişkin çok az kanıt var.

Ülke çılgınca bir vatanseverliğe kapılmış durumda. Diyanet İşleri Başkanlığı operasyon gecesi ve ertesi günü askerler için, içinde Fetih Suresi’nin de bulunduğu dualar okuttu.

Türk haber kanalları operasyona geniş yer verirken, haber sunucuları yeşil ekranların önünde bilgisayarda üretilmiş ateş eden uçak ve tank canlandırmaları önünde harekatı duyurdu.

Hükümet yanlısı ve muhalif siyasetçiler de adeta operasyonu yüceltme yarışına girdi.

Operasyonun düzenlendiği Hatay bölgesinde anneler yemek pişirerek operayona katılacak askerlere verdi. Mehter takımları askerler için çaldı.

Lund Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Merkezi’nden Umut Özkırımlı “Çeçenistan, Bosna ya da Kosova’da savaşmak isteyen bazı deliler hep vardı ama şimdiki durum daha çok ulusal histeri gibi” dedi.

Bu arada, Erdoğan Türkiye’de operasyonu sorgulayan herkesi hain ilan etti. Erdoğan, operasyona karşı eylem çağrısı yapan HDP’yi ayrıca eleştirdi.

Erdoğan, “Kimse bu çağrıyı ciddiye almamalı. Ağır bedel ödeyecekler. Bu milli bir mücadele. Karşı çıkan kim olursa ezeriz. Bu meselede taviz ya da tolerans göstermeyeceğiz” dedi.

Operasyonun başlamasının ardından ikisi HDP yöneticisi 150’den fazla kişi gözaltına alındı. Parlamentodaki ikinci büyük muhalefet partisi olmasına rağmen PKK’yı desteklediği gerekçesiyle avukat milletvekili terörizm suçlarıyla yargılanıyor.

İstanbul’da muhalif seçmenleriyle bilinen Kadıköy’de operasyona karşı gösteri düzenleyen 11 kişi gözaltına alındı, savcılar gözaltına alınanları yasadışı gösteriye katılmakla suçladı. Güneydoğu Anadolu’da farklı bölgelerde otoriteler operasyona karşı gösterileri tamamen yasakladı.

Operasyon anti-Amerikancılığı da hızlandırdı.

Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, “ABD’nin sadece Suriye’yi ve Irak’ı değil, Türkiye’yi de hedeflediği artık bir tartışma konusu değil” dedi.

İki ülke arasında farklı konularda da çatlaklar var. Erdoğan ve yardımcıları Washington’u 2016’daki başarısız darbe girişimini planladığını iddia ettikleri ve terörist ilan ettikleri Fethullah Gülen’i korumakla suçluyor. ABD Adalet Bakanlığı, 20 yıldır Pensilvanya’da taşrada yaşayan Gülen’in iade edilmesi için neden olmadığını açıkladı.

Trump ayrıca, tutuklanan ya da işten atılan on binlerce öğretmen, gazeteci, hâkim, insan hakları savunucuları arasında birkaç ABD vatandaşı ve büyükelçilik çalışanı da olmasını da eleştirdi.

Amerikan yönetiminde Ankara’yla ilişkilerin tamir edilip edilemeyeceği tartışma konusu. Bazı uzmanlar, bankacılık faaliyetleri, silah alımları ve Amerikalı bir rahibin tutukluluğu sebebiyle ABD’nin eninde sonunda Türkiye’ye yaptırım uygulayacağı görüşünde.

St. Lawrence Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı Howard Eissentstat, “Eğer ABD kaygılarına bir sonuç eklemezse, ve bu sonuçlar yeterince yüksek olmazsa onları dinleyen olmayacaktır” dedi.