Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, “Başımıza gelen birçok şey Suriye politikası sonucudur” sözleri ile Başbakan Binali Yıldırım’ın “Esad’ın muhatap alınabileceği” şeklindeki sonradan yalanlanan açıklaması, gözleri yeniden AKP’nin Suriye politikasına çevirdi. Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin ve Yrd. Doç. Behlül Özkan, "Türkiye’nin Kürtlere karşı daha büyük bir savaş geliştirmek üzere İran, Rusya ve hatta Esad’la ittifak arayışı içerisinde olduğunu" söyledi.
Evrensel'den Eda Yıldırım'a konuşan Taştekin ve Özkan'ın Suriye politikası konusunda açıklamaları şöyle:
"Yanlış politikayı başka bir yanlışla değiştiriyorlar"
Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin, Hükümetin yanlış politikanın yerini yine yanlış yaparak doldurmaya çalıştığını söyledi. Taştekin şunları söyledi: “Türkiye sınırlarını lojistik destek hat için kullandırdı. Onlarca örgüt burada palazlandı. Ve Burada el-Kaide’nin diğer cihatist ve Selefi grupların yerleşmesinde ve en nihayetinde IŞİD’in bu konuma gelmesinde Türkiye büyük bir hizmet vermiş oldu politikalarıyla. Yeni yanlış ise, biz bu politikalarla esasen Kürtlerin o bölgede büyük bir koridor açmalarına neden olduk. Bu hataydı. Bu yanlışı düzeltmek içinde, ‘Kürtlere karşı kiminle anlaşırsak anlaşalım’ noktasına gelindi” dedi. AKP’nin Suriye politikasını kardeş halklar arasında barışı inşa edebilecek zeminde yeniden kurgulamak yerine Kürtlere karşı daha büyük bir savaş geliştirmek üzere kurguladığını ifade eden Taştekin, “Gerekirse Şam yönetimiyle yeniden anlaşma, İran’la yakınlaşmak, Rusya ile bu anlamda bir iş birliği geliştirmek gibi bir yanlış politika izleniyor. Buradan İran, Rusya ve Suriye’nin, Türkiye’nin geliştirmeye çalıştığı bu inisiyatife hemen balıklama atlayacaklarını düşünmüyorum. Her ülkenin, her bölgesel aktörün kendisinin hesapları var.”
"Rusya, İran ve Suriye’nin önceliği Kürtleri kazanmak"
“Rusya Kürtlere yönelik nasıl bir politika izleyebilir” sorumuza Taştekin şu yanıtı verdi: “Büyük fotoğrafta, Rusya ve İran’ın Kürtlerle ilgili söylediği ya da yaklaşımı şudur: Bu bölgede Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde Kürtler bir özerkliğe ya da bir federasyona kavuşabilirler bunda bir sorun yok. Türkiye’den bu anlamda farklı düşünüyorlar. Ama bunu Suriye yönetimiyle anlaşarak yapmaları önemli. İki kırmızı çizgileri var. ABD’nin çizmelerine buradan yeniden yer açılmaması, bu Rusya’nın birinci kırmızı çizgisi. Bunun Kürtler üzerinden olmasına izin vermezler ve istemezler. İkincisi ise Şam yönetimi ile kavga ederek ya da Suriye ile savaşarak bu amaca ulaşmalarını istemezler. Türkiye’den farklılıkları budur”. Ancak Türkiye’nin Kürtlerin kazanımlarını yok edecek bir ittifak aradığını kaydeden Taştekin, “Bu ittifak bu anlamda ne İran’ın ne Rusya’nın ne de Suriye’nin otomatik olarak altın tepside sunabileceği bir şey değildir. Çünkü bunu yaptıkları takdirde Kürtler direnecektir. ABD ile ortaklıklarını derinleştirecektir. Bunu ne Rusya ne İran ne de Suriye istiyor. O yüzden Kürtleri kazanmak onların da öncelikle hedefidir. Bugün elbette Kürt medyasında çok farklı şeyler söyleniyor. Ama Haseke’deki çatışmayı durdurmak üzere devreye girenlere bakarsanız, İran ve Rusya’dır. Çünkü bu çatışmanın ABD’nin işine geleceğini düşünüyor. Kürtlerle Suriye ordusunun çatışmasını istemiyorlar. Ama Türkiye istiyor. Şu an Esad yönetimi Kürtlere bir savaş açarsa ve bu savaşı büyütürse bundan en çok memnun olan taraf Türkiye olacaktır. Türkiye’yi de bu anlamda kimse mutlu etmek istemiyor. İşin içerisinde bir de ABD var. Yani NATO’daki müttefikinin kendi sahadaki başka bir Kürt müttefikine karşı savaşında böylesi bir denklem içerisine girmek ABD’yi de fevkalade rahatsız eder. ABD’de cepte değildir bu anlamda.”
“Manevra alanı açıyorlar”
Türkiye'nin Suriye politikası iflas ettiğini ifade eden Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Behlül Özkan da, “Bu belki son bir yıldır iktidar tarafından görülüyordu. Ama bu politikanın iflas edeceğini başından itibaren çok kişi yazdı. Bu bir sürpriz değil” dedi. Ortadoğu’nun gerçekleriyle bağdaşmayan tam bir İslamcı dış politikanın izlendiğini ifade eden Özkan, “Bunun ideologu da Ahmet Davutoğlu’dur. Davutoğlu’nun başbakanlıktan gönderilmesi de de bu iflasın kabul edilmesidir” dedi. İktidarın şu an Suriye politikası konusunda kendisini aklayıp faturayı Davutoğlu’ya kesmek istediğini kaydeden Özkan, ancak Suriye politikasının yanlışlığında kolektif bir sorumluluk olduğuna vurgu yaptı.
İktidarın yeni bir dış politika kurgulaması gerektiğine de vurgu yapan Özkan, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamalarına atıfta bulunarak şöyle devam etti: “Bunu kurgularken de bölgedeki etkili güç olan Rusya ve İran ile sahadaki güç Esad’la temaslara başlaması gerekiyor. Burada ‘Esad’ı muhatap alırız, almayız’ gibi açıklamaların hiçbir kıymetti harbiyesi yok. Bunlar açıklama seviyesinde kalır. Türkiye İran ve Rusya ile aynı masaya oturduğu andan itibaren Esad’ı da muhatap alıyordur zaten. İktidarda şu an içeriye bir mesaj ve durumu kurtarma çabası var.” Özkan, Türkiye’nin şu an bölgesel olarak kendisine yeni bir manevra alanı yaratmak istediğini kaydetti.
“Arap Ortadoğusu’yla bağı Kopabilir”
Türkiye’nin birincil önceliğinin PYD’nin Al-Bab kasabasını almaması olduğuna da dikkat çeken Özkan, bu kasabanın önemini de şöyle açıkladı: “Bütün kantonları birleştiriyor. Böyle bir birleşme olursa Türkiye’nin bütün güney sınırı yani Hakkâri’den Hatay Reyhanlı’ya kadar kadar Kürtlerin kontrolüne geçiyor. Bu iktidar için kâbus senaryosu. Suriye politikasının iflasının en trajik göstergesi de bu. Çünkü siz ‘İslam Dünyasını birleştireceğiz’ diye yola çıkıyorsunuz. 5 sene sonra geldiğiniz nokta Arap Ortadoğusu’yla coğrafi bağınızın kopması oluyor. Bu bağlamda da iktidar için bu durum bir kâbus.” İktidarın Türkiye’nin güney hattının PYD’nin kontrolüne geçmesini engellemenin telaşında olduğunu aktaran Özkan, onun için de Rusya, İran ve Esad’la yeni bir anlaşma girişimlerinin olduğunu kaydetti. PYD’nin aktör olarak ortaya çıkmasının geri döndürülemeyeceğini Türkiye’nin de bildiğini ifade eden Özkan, “PYD Al-Bab’ı alırsa Cerablus’tan başlayıp Rakka’dan devam ederek, Irak ve Suudi Arabistan’a kadar bir hat var. Ve Anadolu’nun bu hatla bağlantısı devam ediyor. Ve o hat kopacak” dedi. Özkan, Rusya’nın PYD’nin güçlü bir aktör olarak ortaya çıkmasını istemediğine vurgu yaptı.
IŞİD’in Antep saldırısına da vurgu yapan Özkan, yaşanan katliamın Türkiye’nin dış politikası, IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleri, sınır geçişleri, Antep’te örgütlenmesine karşı yeterince mücadele edilmemesi veya edilememesinin sonucu olduğunu kaydetti. 10 Ekim Ankara Katliamı’nı hatırlatan Özkan, “Bunların sorumluları, alınan istihbaratlar, bu katliamın nasıl gerçekleştiğine ilişkin hükümetten herhangi bir açıklama duydunuz mu? Bu katliamın neden yaşandığına dair bir açıklama yok. ‘Kokteyl terör’, ‘Kendilerini patlatmadan yakalayamayız’ gibi akla ziyan açıklamalar yapıyorlar. İstifa eden tek bir içişleri bakanı, MİT başkanı yok. Herhangi bir şekilde sorumluluk alma, hesap verme gibi bir durumun içinde değiller” dedi.