Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti, enerji başta olmak üzere iki ülkenin ekonomik ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Söz konusu ziyaret sırasında Rus doğalgaz şirketi Gazprom, Bulgaristan'dan geçmesi tasarlanan Güney Akım projesinin iptal edildiğini açıklamıştı. Gazprom, Türkiye'ye, Ukrayna üzerinden taşınan 14 milyar metreküplük gazın yerine geçecek, 63 milyar metreküplük kapasitede yeni bir boru hattı inşa edileceğini duyurdu. Buna göre Türkiye’den geçecek yeni boru hattı sayesinde Yunanistan sınırına yılda yaklaşık 50 milyar metreküp doğalgaz nakledilmesi planlanıyor.
‘Yalnızlaşan Türkiye Rusya’ya döndü’
Avrupa’daki bazı çevreler Türkiye ve Rusya’nın enerji konusundaki yakınlaşmasını ‘Avrupa’ya karşı bir doğal gaz savaşı’ olarak değerlendiriyor. Hatta iki ülkenin enerji anlaşmaları ve ortak ekonomik çıkarları çerçevesinde siyasi olarak da Avrupa’ya karşı ortak bir tutum geliştirebileceği savunuluyor.
Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Prof. Dr. Udo Steinbach, Türkiye'nin Batı'yı kendine muhalif seçtiğini, Rusya’nın da yaşadığı krizden Batı'yı sorumlu tuttuğunu ifade ediyor. Bunun iki ülkeyi ortak düşman fikrinde birleştirdiğini savunan Steinbach, beraberinde iki ülke ilişkilerinin kırılganlığına da dikkat çekiyor. Uzman, Avrupa'nın ve bu çerçevede Almanya'nın Türkiye’yi bazı konularda yalnız bıraktığını, bunun da Avrupa'ya olumsuz yansıyabilecek Rusya-Türkiye yakınlaşmasına zemin hazırladığını iddia ediyor."Elbette uyuşmazlıklar var. Mesela Suriye politikasında; Ruslar Beşar Esad'ı desteklerken, Erdoğan Esat'ın devrilmesini istiyor. Ama bugün itibariyle iki ülke arasında ortaklığa duyulan ilgi, uyuşmazlıklardan daha ağır basıyor ve farklılıkların hasıraltı edilmesi tercih ediliyor. " şeklinde konuşan Steinbach sözlerini şöyle sürdürüyor: " Şayet Batı, Esad'a karşı önlem almaz ve Suriye'deki gelişmelere ve Türkiye-AB konusuna angaje olmazsa, Türkiye- Rusya arasındaki ilişkiye de engel olamaz."
‘Türkiye için AB'nin alternatifi yok'
Türkiye-Rusya yakınlaşmasını Türkiye-AB ilişkileri bağlamında değerlendiren Alman Bilim ve Politika Vakfı'ndan Türkiye ve Göç uzmanı Dr. Yaşar Aydın ise, Türkiye ile Rusya'nın gerek Kafkasya'da gerek Orta Asya ve Ortadoğu'da ciddi çıkar çatışmaları olduğuna işaret ediyor. Uzman, bu çatışmalara dayanarak, iki ülke arasındaki ekonomik yakınlaşmanın siyasi yakınlaşmaya dönüşmeyeceğini savunuyor. Aydın, ayrıca Türkiye istese dahi AB'den vazgeçmesinin zor olduğunu da ekliyor. "Gerek Davutoğlu gerek iktidarın diğer ileri gelenleri olsun, Türkiye'nin iki yüzyıllık modernleşme sürecini bir raydan çıkma olarak görüyor. Bu ciddi bir problemdir, yani dünyayı böyle okuyan bir iktidarın AB'ye girmek isteyeceğini ben pek inanmıyorum. Ama diğer taraftan alternatifleri yok" diyen uzman NATO'nun da alternatifi olmadığını belirterek şöyle devam ediyor: " Türkiye, kendi güvenliğini sağlayabilen, koruyabilen bir ülke olsaydı belki NATO'dan da çıkmak isteyebilirdi. Fakat bugün AB ile köprüleri tamamen attığınız zaman NATO ne olacak? NATO da tehlikeye girecek. AB o anlamda Türkiye için alternatifsiz."
‘Türk-Alman ekonomik ilişkileri çok fazla etkilenmez’
Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası TD-IHK Genel Sekreteri Suat Bakır, söz konusu yakınlaşma Rusya'nın Batı'ya karşı bir tavır alışı gibi algılansa da, bunun gerek Avrupa'ya enerji akışında gerek Türkiye-Almanya ekonomik ilişkilerinde çok fazla değişikliğe neden olmayacağını ifade ediyor. Suat Bakır, "Yakınlaşmanın Türkiye'ye büyük avantajları var; fakat Güney Avrupa'nın ya da AB'nin piyasada daha kötü duruma düşeceğini söylemek çok kısa vadeli bir yaklaşım olur" diyor. TD-IHK Genel Sekreteri ayrıca, Türkiye'nin Rusya'ya enerji bağımlılığını azaltacak alternatiflere yöneldiğini ve Almanya'nın da yenilenebilir enerjilerde önemli bir ortak olduğunu şu sözlerle aktarıyor: "Kurum olarak Türkiye-Almanya enerji konularında da koordinasyon sağlıyoruz. Bilhassa yenilenebilir enerji teknolojilerinde Almanya'nın büyük bir ağırlığı var, bu konuda birinci ülke konumunda. Türkiye'nin doğal kaynaklarının Alman teknolojisiyle kullanılmasını ve böylece müşterek kazanımlar sağlanmasını destekliyoruz. Bu alanda her iki ülke de potansiyel görüyor ve önümüzdeki yıllarda daha büyük çalışmalar olacağına inanıyorum."