Hürriyet yazarı Taha Akyol Orta Doğu'ya "şablonlardan çıkıp" gerçekçi gözle bakılması gerektiğini söyledi. Akyol, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ten örnekler vererek, "Türkiye Osmanlı çağrışımlarıyla siyaset yaparsa sempatiden çok tepki çeker" dedi.
"Siyasetimizin temel prensipleri devletlerin ve milletlerin eşitliği, ortak çıkar ve içişlerine karışmama gibi ilkelerdir" ifadesini kullanan Akyol'un "Ortadoğu’da diplomasi" başlığıyla (17 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Doğu, Batı, Ortadoğu, İslam dünyası, mazlum milletler gibi kavramlar tarihi gerçeklerdir fakat bunları ideolojik şablonlar olarak görmek ciddi sorunlara yol açıyor.
Batılı ülkeler “haçlı ittifakı” ve “medeniyet misyonu” olan ülkeler midir?
İkisi de yanlış.
İslam dünyası Türkiye özlemi içinde midir? Bu da yanlış.
Geldiğimiz yer ortada: Dünyadaki müttefiklerimiz, dostlarımız bugün kimler? Şablonlardan kafamızı çıkarıp gerçekçi gözle olaylara bakmanın zamanı çoktan geldi.
Atatürk ve Abdülhamid
Atatürk’le ilgili şablonlar... “Medeni âlem” vurgusuyla Batı’ya odaklandı, Milletler Cemiyeti’ne girdi, Balkan Paktı’nın kurucularından biridir, 1930’ların ikinci yarısından itibaren İngiltere ve Fransa ile ittifak yapmak istedi...
Batı’dan kredi aldı...
Doğru ama aynı zamanda “mazlum milletler” kavramı da onundur. Milli Mücadele döneminde İslam dünyasıyla ve Lenin Rusya’sıyla ittifak yaptığı da doğrudur.
Cumhuriyet döneminde “Sadabat Paktı” ne oluyor? İran Şahı Rıza Pehlevi, Afgan Kralı Emanullah ve Ürdün Kralı Abdullah ile çok sıcak ilişkilerine ne diyeceğiz?
Abdülhamid mi? Bırakın İngiliz büyükelçisini tokatlamayı, aksine, çok ihtiyatlı bir diplomasi yürüttü, düşman yaratmaktan sakındı, dost kazanmaya önem verdi. TRT’deki Abdülhamid, günümüz için kurgulanmış bir şablondur.
Dünya görüşümüz ne olursa olsun, tarihi okumak hangi şartlarda hangi politikaların geçerli olduğunu “anlamaya” çalışmaktır.
Tarihe, bugünkü ideolojilere “malzeme” devşirmek için bakarsak, geçmişi de, günümüzü de yanlış okuruz.
Cumhuriyet'in kurucuları
Değerli tarihçi Şükrü Hanioğlu, “Cumhuriyet’in kurucularının”Ortadoğu’ya sırt çevirip sırf Batı siyaseti izledikleri şeklindeki “oryantalist” şablonun yanlışlığını anlatan önemli bir yazı yazdı. (Sabah, 14 Ocak)
İster bugün Batı siyasetini savunmak için olsun, ister Atatürk dönemini eleştirmek için olsun zaman zaman dile getirilen bu şablonun yanlışlığını anlattı.
Muhafazakârlarımıza göre Atatürk İslam dünyasına sırtını dönmüştü... Öbür kesime göre Atatürk “Ortadoğu bataklığından” uzak durmuştu falan...
Bu şablonların nasıl yanlış olduğunu anlatan Prof. Hanioğlu, Atatürk’ün “İngilizleri kızdırmak pahasına” İngiliz yanlısı Irak Kralı Faysal’a karşı, onun kardeşi Ürdün Kralı Abdullah’ı “bir denge unsuru olarak” desteklediğini hatırlattı.
Ben de bu konularda büyük diplomatlarımızdan Feridun Cemal Erkin’in “Dışişlerinde 34 Yıl” adlı anılarını tavsiye ederim.
Diplomasinin ilkeleri
Atatürk zamanında Beyrut Başkonsolosluğu, İnönü zamanında Amman Büyükelçiliği görevlerinde bulunan merhum Erkin, Araplarda Osmanlı hâkimiyetinden kaynaklanan bir tepki ve aynı zamanda ortak hatıralar ve din duygusuyla bir sempati olduğunu anlatır.
Türkiye Osmanlı çağrışımlarıyla siyaset yaparsa sempatiden çok tepki çeker. Siyasetimizin temel prensipleri devletlerin ve milletlerin eşitliği, ortak çıkar ve içişlerine karışmama gibi ilkelerdir; bu konuda kuşkulara yol açmaktan sakınmalıyız.
Ortadoğu’da çok daha vahim çatışmalar yaratabilecek kaynama ve tertipler yaşanıyor; 19. yüzyıldaki Makedonya gibi.
Türkiye hiçbir zaman Ortadoğu’ya ilgisiz kalmadı. Çok farklı zamanlar ve çok farklı sorunlar olmakla birlikte, Abdülhamid döneminde de Atatürk döneminde de husumet çekmemek, ilişkileri geliştirmek, dengeleri gözetmek ve etkilemek gibi diplomasinin evrensel kuralları hiç ihmal edilmedi.
Bugün de doğru ilkelerdir bunlar.